Sözde arkadaşları, bırakın artık Ahparig’in yakasını!
Yalım Oktay, 10. ölüm yıldönümünde Hrant Dink'in anısına yazdı...
Yalım Oktay
10 yıl önce bugün katledilen Hrant Dink’i anabilmenin, anısını hakkıyla yaşatabilmenin yolu, kendisine “onun arkadaşı” deme cüretini gösteren ve aslında AKP’nin arkadaşlığını yapan bazı kişiler ile hesaplaşmaktan ve onları deşifre etmekten geçiyor. Keşke liberaller hadlerini aşmak konusunda bu kadar hevesli olmasalardı da biz de Ahparig’i anarken, kendilerine bir satırlık bir yer bile ayırmak zorunda kalmasa idik.
Eminiz Hrant, bu arkadaşların AKP’yi cansiperane bir biçimde savunduklarını görse idi yüzlerine tükürürdü. Üzgünüm hayallerini yıkmak istemem ama, Hrant Dink onların basit hayal dünyasında sürekli modifiye ederek servis ettikleri gibi biri değildi. Sırf AKP aleyhine slogan atılmasın, aman söz gelmesin diye icat ettikleri “sessiz yürüyüşler”, cenazesinde Hrant’ı “yabancı uyruklu” olarak tanımlayan kişilerin önüne serdikleri kırmızı halılar, histerik evetleri ile memleketin kalbine sapladıkları hançerler düşünülünce, insan bu memleketin en onurlu aydınlarından sevgili Hrant’ın ismini ağızlarına nasıl alabildiklerine hayret ediyor doğrusu.
“Askeri vesayeti kaldırıyorum” edebiyatı yaparak “demokrasi” havarisi kesilen AKP’ye yöneltilen en ufak eleştirinin ardında Ergenekon Komplosu gören bu akıllar, Dink suikastinin asıl amacının AKP’yi yıpratmak olduğunu bile iddia edecek kadar ileri gitmişti. Bu ülkeyi felakete sürükleyen, bir dönemin suç ortakları, şimdinin düşmanları AKP ve Cemaat’in aydınlara, gazetecilere kurduğu kumpaslara, uydurma haberler, belgeler ile destek olan bu “akılların” bugün ortalıkta hiçbir şey olmamış gibi hala konuşuyor olması en hafif tabiri ile aymazlıktır. 5 yıl önce FETÖ’yü deşifre ettiği için cezaevine konan Ahmet Şık, bugün FETÖ üyesi olmakla yargılanıyor. Kafka’nın Dava romanına rahmet okutacak nitelikte sahnelerin yaşandığı bu tabloda arkadaş görünümlü bu düşmanların payı çoktur. AKP’nin çimentosuna “yetmez ama evet” çığlıkları ile taşıdıkları su, ülkenin bugün içinde bulunduğu duruma sebep olmuştur. Hrant’ın hayatı boyunca mücadelesini verdiği şey bugün yaşadığımız tablonun anti tezidir.
Kadınların sokak ortasında katledildiği, her gün patlayan bombalar ile yurttaşlarımızın hayatını onar onar, yüzer yüzer kaybettiği, sağlık politikaları yüzünden insanların hastane kapılarında öldüğü, küçücük çocuklara tarikat yurtlarında tecavüz edildiği, iş cinayetlerinde emekçilerin katledildiği ve ne yazık örneklerini çoğaltabileceğimiz bu cehenneme itiraz edenler, “hayır” diyebilenlerdir bugün Hrant’ın gerçek arkadaşları. Yani bu tabloda sorumluluğu olanlar değil.
Algı operasyonu konusunda eline su dökemeyeceğimiz AKP’nin bizim kayıplarımız ardından sürekli söylediği “yaşasaydı AKP’li olurdu” türküsüne ilişkin birkaç şey söyleyerek sonlandıralım yazıyı. Bir insanın yaşaydı nasıl tercihler yapacağını, hayattayken geliştirdiği düşünce sistematiğinden, olaylar ve somut durumlar karşısında aldığı tutumdan çıkartırsınız.
Hrant’ın sözde arkadaşlarının toz kondurtmadığı AKP’nin Başkanlık Anayasası dayatmasına eğer yaşasaydı Hrant Dink’in yanıtı net bir “hayır” olurdu.
Bu yüzden onu hakkıyla anabilmek için, Başkanlığa Hayır Komiteleri’nde örgütlenmeye…
Anısı önünde bir kez daha sevgi, saygı ve özlemle…