TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek ile gündemi değerlendirdik: Yeni bir devrim, yeni bir cumhuriyet gerek
TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek ile gündemi değerlendirdik: Yeni bir devrim, yeni bir cumhuriyet gerek
Türkiye Komünist Hareketi(TKH) 5 Kasım’da dünya emekçilerinin en büyük kazanımı olan Büyük Ekim Devriminin 100. yılını kutlamak için Bostancı’da görkemli bir buluşma gerçekleştirdi.
Manifesto olarak, etkinlik sonrasında TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek ile buluştuk. Tekerek ile hem etkinliği hem de Türkiye’deki son gelişmeleri değerlendirdik.
5 Kasım’da İstanbul’da büyük bir buluşma gerçekleştirdiniz. Ekim Devrimi’nin 100. yılını kitlesel şekilde kutladığınız bir etkinlik yaptınız. Ekim Devrimi ışığında bugün komünistlerin görevlerini sorsak…
Aysel Tekerek: Ben öncelikle, 5 Kasım günü çağrımıza katılan, o gün orda olan ya da destek mesajlarını gönderip, Türkiye’den Ekim Devrimi’ne en anlamlı selamı gönderen herkese bu soru vesilesi ile bir kez daha teşekkür etmek isterim. Salonu dolduran başta cam işçileri olmak üzere, inşaat işçileri ve KHK direnişçileri, güçlü bir kortej ile salona giriş yapan gençlik, tarihsel TKP üyeleri ve diğer tüm dostlarımız partimizin doğru bir yolda güçlenerek devam ettiğini bizlere göstermiştir.
Komünistlerin bugünkü görevlerini ise oldukça karmaşık gibi görünen günümüz Türkiye ve dünyasında giderek sadeleşmektedir, aslına bakarsanız.
Etkinliğimizi de bu çerçevede belirlerken iki noktayı merkeze koymuş olduk. İlki Ekim Devrimi, ikincisi ise ülkemiz için verilen devrim mücadelesi. İlki için ne söylesek yarım kalacaktı. Ekim Devrimi’nin öğrettikleri, kazanımları, hiçbir konuşmaya sığmayacak kadar çoktur. İkincisi ise bir cümleyle bile anlatılabilir. Sömürüden, gericilikten, faşizmden ve emperyalizme boyunduruktan kurtulmak için “Yeni bir Cumhuriyet” mücadelesi verilmelidir ve bu cumhuriyet de mutlaka sosyalizm temelinde inşa edilmeli, başka bir deyişle Sosyalist Cumhuriyet olmak zorundadır. Tarihsel olarak Sosyalist Cumhuriyet’e doğru gidebilmek için bugün komünistlerin görevi sosyalist siyasete işçi sınıfını, gençliği ve kadınları katabilmek, bu kesimleri siyasal bir güç haline getirebilmeye öncülük etmektir. Altını çiziyorum, sosyalist siyaset diyoruz. Aşamacı değil, demokrasicilik değil, reformist değil, kimlikçi değil, uzlaşmacı değil, popülist değil….
Etkinlikte “Yeni bir Cumhuriyet için” başlıklı bir bildirge yayınladınız. Bu siyasi açılımdan biraz bahsedebilir misiniz.
Ülkemizde, AKP iktidarının son yarısı boyunca bir Cumhuriyet tartışması sürdürülüyor. Bu tartışmanın siyasi tarafları bulunuyor. İlk taraf elbette AKP. Cumhuriyet değerleri üzerinde tepinerek varlığını garantiye almaya çalışan bir iktidarın bu kavramı öyle hemen bir kenara koyması ya da bu kavramın içeriğine dokunmaması zaten beklenemezdi; kendinden bekleneni yapmaya da devam ediyor. Bu gerici ve işbirlikçi taraf dışında bir de cumhuriyete sahip çıkan olarak nitelendireceğimiz oldukça geniş bir kesim var. Ancak bu kesimin yalnızca bu şekilde taraflaşması ise süreci durdurmaya pek yetmemektedir. Cumhuriyeti korumakla yetinmek ile Cumhuriyeti daha ileri bir düzleme taşımak birbiri ile iç içe geçen yanları olan ama farklı iki konumu ifade ediyor. Biz komünistler, başkanlık düzenlemelerinin kapıya dayandığı, ikinci cumhuriyetin temelleri üzerine kolonların atıldığı bugünkü durumda yeni bir cumhuriyet için mücadele kavramını bir konum almaktan biraz daha ileriye taşıyor, bunu siyasi mücadelemizin temel konusu haline de getirmiş oluyoruz. “Düzen değişikliğine” karşı başka bir düzen değişikliği ile sözümüzü kitleselleştirmeye çalışıyoruz. Bugünkü şartlara bakıldığında, AKP eliyle kurulan rejimin bir restorasyonuna denk gelecek taleplerle ülkemizin yapısal sorunları çözülmeyecektir. Evet AKP, 1923 Cumhuriyet’inin kazanımlarını ortadan kaldırdı, ancak bu kazanımları geriye almak üzere bu burjuva düzenin yeniden yapılanmasına denk gelecek bir politikanın, biz, hem ilerletici hem de mümkünatı olmadığını düşünüyoruz. Bu ilerici kazanımlar, laiklik en başta geleni, mutlaka ileriye taşınarak korunabilir. Bütün mesele bu… Geriye bakarak yol alınamaz, geleceğe bakmak durumundayız ve bu durumda da ülkemizin geleceği tartışmasını ve bu anlamıyla nasıl bir Cumhuriyet tartışmasını yapmak durumundayız. Açık olan bir şey var ki, geriye bakarak, bugün Cumhuriyet’in kazanımlarını korumak mümkün değil, ileri çıkarak büyük bir kazanım elde edilebilir. 90 yıllık Cumhuriyet tarihi aynı zamanda burjuva iktidar tarihidir ve burjuvazi Cumhuriyet kazanımlarına ihanet etmiştir. Artık emekçiler bu bayrağı taşıyacaktır. Doğaldır ki emekçilerin iktidarı, sosyalist Türkiye hedefiyle doğrudan ilgilidir.
Yeni bir Cumhuriyet derken sosyalist Cumhuriyet hedefini net olarak söylüyorsunuz. Bugün Türkiye’de bir Atatürkçülük tartışması var. Öncelikle AKP’nin Atatürkçülüğün arkasına sığınması konusunda ne düşünüyorsunuz.
Cumhuriyeti tasfiye etmiş bir partinin Cumhuriyet’in kurucusuna sahip çıkma görüntüsünün ardına iyice bakmamız gerekiyor. Nedir bu? Bildiğimiz bir AKP takiyesi mi? AKP’nin işi sulandırma çabası mı? Tabanın terbiyesi mi? Yoksa itiraz noktalarını azaltma çabası mı? Başka bir yerden, Recep Tayyip Erdoğan’ın kendini Atatürk’e eşitleme hamlesi mi? Atatürkçülük diye bir kavramın altını kendi bildiğine göre doldurma planı mı? Bir bakıma hepsi de diyebiliriz. Ancak hemen ifade edelim ki, AKP gericilikten ve diğer karakterlerinden vazgeçebilecek bir parti değil. Bu sadece bir seçim yatırımı da değil. AKP, belli ki daha büyük saldırılarına bir perde arıyor. Bu konuda yetenekli olan bu partinin bu evrede Atatürkçülüğün arkasına sığınmasının ömrü çok da uzun olamaz. Bir çıtada tutacaklardır. İşlevli bir Atatürkçülük’ten mahrum da kalmak istemeyeceklerdir.
Ama şu nokta bütün bu söylediklerimizden daha önemli sayılmalıdır. AKP ile Türkiye’de 1923 Cumhuriyet’i yıkılırken uzun bir süredir gerici ve baskıcı rejimin yerleşemediği de bilinmektedir. Bugün AKP tarafından gündeme getirilen Atatürkçülük açılımı aslında sadece AKP’nin bir hamlesi olarak değil, yerleşme sancıları yaşayan sermaye düzeninin ortak paydasını oluşturma girişimidir. Bu anlamıyla düzen, sermaye düzeni, bugünkü kapitalizm, yol almak için “normalizasyon” arayışındadır ve Atatürkçülük ortak bir payda haline getirilmek isteniyor. Ve tabi ki, kurdukları gerici rejimin referansları üzerinden…
Bu AKP rejimi olarak kodladığımız yeni rejimin bir mutabakat arayışı olarak görülmelidir. O yüzden AKP takiyesi olarak görmekten daha öte bir anlama sahip olacağını düşünüyorum. Düzen yerleşme sorununu Atatürkçülük üzerinden çözmeye çalışmaktadır. Buradan ileri bir hamle çıkmaz, sağa yatmış bir düzenin biraz düzeltilmesi ancak bundan daha öte sermaye düzeninin devamı ve istikrar arayışı çıkar.
Peki solda da bu tartışmalar var. Taban tabana zıt bazı sol hareketlerin Atatürkçülük konusunda benzer bir yaklaşım geliştirdikleri hatta Atatürkçülük açılımı yaptıkları görülüyor. AKP’nin açılımı ile soldan yapılan açılımların anlamını nereye koymak gerek? TKH olarak sizin duruşunuz…
5 Kasım etkinliğimizde “Biz komünistler ülkeye bakarken kafamız hiç karışmıyor“ diye bir cümle telaffuz etmiştim. Gerçekten de bu soruya buradan yola çıkarak bir cevap vermek gerekir. Bırakın sol hareketleri, kendine komünist diyen öznelerin ülkenin bugünkü durumuna dair Atatürk üzerinden bir konumlanış almaya çalışmaları en basitinden kafaların iyice karışmış olduğunu gösteriyor. Biraz önce AKP için sıraladığım ihtimalleri komünistler için de şöyle sıralayabilirim. Nedir bu? Dalgalara tutunma taktiği mi? Nedir bu, cumhuriyetçi tabana şirin görünme zorlaması mı? Yoksa bazı komünist çevrelerin kulvar değiştirmesi mi? Belki de hepsi. Ancak şurası açık ki aynı günlerde AKP ile bazı komünist çevrelerin söylem bazında dahi Atatürk’e sığınmaları tabir caiz ise Atatürk’ü mezarında ters çevirmiş olmalı. Tehlikeli olansa şu; Atatürk’ün hakkını teslim etmek ile komünist görevlerde işin sadece kolayına kaçmak. Zira biz komünistlerin ülke tarihi okumasında tespitler ile hedefler arasında bir tutarlılık olmalıdır. Bu düzende Atatürk ince bir çizgidir ve bu çizgiye duble yol muamelesi yapılması komünistlere pek de bir şey kazandırmaz, bilakis günü kurtardım derken gelecekte bu tutarsızlık başınıza bela olabilir… Ne diyelim… İşin kolayı bizden uzak olsun… Biz komünistler için tartışmanın düzlemi bu anlamda düzenin belirlediği sınırlar değildir. Bugün Atatürk’ten daha fazla , “Nasıl bir Cumhuriyet olmalı” sorusuna insanların kafasını çevirmek gerekir. Dedik ki, tarihsel olarak ilerici bir hamle olarak gördüğümüz Cumhuriyet bugün ortadan kaldırılmıştır. Kazanımlarını nasıl koruyacağız? Geleceğe taşıyarak… Bu gelecek ise artık bir burjuva devrimi anlamına asla gelemez. Bugün ülkemizde emekçilerin iktidara gelme sorunu bulunmaktadır. Bunun tartışılması ve açılım yapılacaksa bu tartışma zemininde kurulmalıdır denklem. Yoksa sosyalist hareketin, ulusal kurtuluş mücadelesiyle, bu mücadelenin sonucu olan Cumhuriyet’le ve önderi Atatürk’le bir sorunu yok ki? Mesele daha ileriye taşımak… Nasıl taşıyacağız? Bunun yanıtının verilmesi gerekir ve biz “yeni bir Cumhuriyet” diyoruz. Yoksa asıl kim Atatürkçü tartışması yaparak AKP-CHP kayıkçı dövüşünün bir parçası olmak komünistlerin işi değildir.
1923 Cumhuriyet’i tarihsel olarak ileri bir adımdı. Ancak burjuva sınıfı kemire kemire Cumhuriyet’in bütün kazanımlarını bitirmiş ve gerici bir sermaye düzeni kurmuştur. AKP bu açıdan, anomali değil, bizzat sermaye düzeninin has çocuğu olarak görülmelidir. Ne 1923 şartlarında yaşıyoruz ne de 1923 olmamış gibi davranabiliriz. Yeni bir devrim gerek, yeni bir Cumhuriyet gerek. Mutlaka Cumhuriyet kazanımlarını üzerinde taşıyacak ve aynı zamanda emekçilerin iktidarını kuracak bir Cumhuriyet. Bugün ihtiyacımız olan şey net olarak budur. Bugün burjuvazinin iktidarda olduğu koşullarda mesele işçilerin iktidarını aramaktır.
Yeni bir Cumhuriyet için çağrısını nasıl örgütleyeceksiniz?
Öncelikle bir farkındalık yaratmak gerekiyor. Yani önce bugün emekçi kitlelere içinde yaşadığımız koşullardan kurtulmanın yeni bir cumhuriyetten geçtiğini anlatmamız, böylesi bir siyasal boşluğun olduğunu göstermemiz gerekmektedir. Parti olarak her yerde önce siyasi bir çalışma yürüteceğiz, Yeni bir Cumhuriyet çağrısını her yerde yükseltmemiz gerekiyor. Bu çağrının duyulduğu ve ihtiyaç olduğu koşullarda mutlaka bunun emekçi sınıflar içindeki örgütlenmesi gündeme gelecektir.
Parti olarak, bu noktada, emekçilerin mücadele hedefini ortaya koyuyoruz, bu hedef doğrultusunda bütün alanlarda mücadelenin ve örgütlenmenin öncüsü olmaya çalışacağız. Bugün yeni bir Cumhuriyet şiarı başlı başına bir değer taşır. Önce bunu ortaya koymamız gerekiyor.