TKH MK üyesi Aysel Tekerek: TKP'lilerin bazı hikayelere karnı tok
TKH MK üyesi Aysel Tekerek Türkiye Komünist Partisi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu, TKH'nin siyasi hedeflerinden bahsetti.
Gazete Manifesto olarak Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komite üyesi Aysel Tekerek ile bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajda son günlerde gündeme gelen Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile ilgili başlıklar ile TKH’nin hedeflerini ve yapacaklarını konuştuk.
Gazete Manifesto: 29 Ocak tarihinde “Gelenekten Geleceğe TKP Konferansı” düzenleyeceksiniz. Bu toplantının amacı hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Aysel Tekerek: 29 Ocak TKP geleneğinde oldukça önemli bir tarih. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledildiği tarihte ülkenin komünistlerinin bu vesile ile toplanmalarının anmayı aşan anlamı oldu hep. Bu tarih, kimi zaman bir seçim gündemi ile, kimi zaman iktidarın güncel bir saldırısına karşı örgütlenmek için komünistlerin görevlerini tazeledikleri, umutlarını güçlendirdikleri, Mustafa Suphi’nin yoldaşlığından bir kez daha gurur duydukları bir tarih oldu.
Bu yıl da bu tarihte yan yana gelmek için çok nedenimiz bulunuyor. Her şeyden önce AKP’nin halka yeni bir saldırı hazırlığı var dolayısıyla başkanlığa karşı komünistlerin acil görevleri bulunuyor. Savaş, yoksulluk, kadın düşmanlığı ise alışmamamızı istedikleri başlıklar. Ancak bu sene bizler için bu tarihte bir araya gelmenin başka bir anlamı ve önemi daha var. O da TKP’mizin geleceği. Adı üzerinde buluşmamız “Gelenekten Geleceğe TKP Konferansı” başlığını taşıyor ve bu konferansla amaçladığımız tek bir şey var: TKP’yi hak ettiği yere getirmek. Bunun için konuşacak, paylaşacak çok şeyimiz var. TKP’nin siyasal temsiliyetini üstlenen TKH olarak bizler bu konferans ile Gelenek’in inadını geleceğe bağlayacak, geleceği şimdiden kurmak için sıvalı kollarını hiç indirmemiş kadrolar olarak ellerimizin uzanacağı yerleri bir kez daha tarif edeceğiz.
G.M.: TKP’nin siyasal temsiliyetinin TKH’de olduğunu söylediniz. Genel olarak TKP tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
A.T.: Bu soru bize hep soruluyor. Kimi zaman üzgün, kimi zaman da kızgın bir ifade ile TKP tartışmalarını izleyen dostlarımız bu tartışmalardan bir şey anlamadıklarını söylüyorlar. Hep beraber dişimizle tırnağımızla, büyük emekler vererek inadımızla var ettiğimiz partimizin iki buçuk yıldır içinde olduğu durumu anlatmanın bizler için de kolay yanı bulunmuyor. Zorluğu meselenin anlatılamaz olmasından değil elbette. Zorluğu TKP üye ve dostları ile birlikte bir güçken, bu gücün önemli bir kısmını yitirmesi ve şimdi TKP adı ile siyaset yaptıklarını belirtenlerin bu kayıptan, sosyalist solun güç yitiminden habersiz gibi davranmaları, biz yaptık oldu gibi apolitik tavır sergilemeleri, gerçek sorun ve tartışmalardan ısrarla kaçınmaları. Hatta bu tartışmayı kendilerinden bile kaçırmaları… Bu çok üzücü olmanın yanında bizler için de şaşırtıcıdır. TKP tartışmalarında isme indirgenen her tartışma ve fiili her durumdan bu zamana kadar kaçındık ve önemli bir kesimden bu konuda destek ve takdir de gördük. Bizim için artık bu tartışma verdiğimiz cevapları ete kemiğe büründürmekten geçiyor. İşçi sınıfını, kadınları, gençliği örgütleyen; sosyalist siyasetin toplumsallaşmasının önündeki engelleri kaldırabilen; kişilerin yerini kurulların aldığı güçlü bir parti zemininde vereceğimiz cevaplar anlam taşımaktadır. Daha ötesi zaten anlamsızdır ve sürdürülebilir bir tartışma değildir. Biz TKP’nin TKH ile sürdüğünü söylerken güvendiğimiz tek şey bu ismin hakkını verecek olmamızdır. Kimse bizim taraftan kolaycılık görmeyecek, ismin arkasına gizlenerek atılan nutukları duymayacaktır. Mücadelemiz kesintisizdir. Dün Türkiye Komünist Partisi’ni örgüt örgüt, birim birim, alan alan örgütleyen kadrolar bugün TKH çatısı altında daha büyük bir mücadele dönemi başlatma kararlılığındadır. Türkiye Komünist Partisi, bugüne kadar büyük bir özveri ile emek veren partinin kadroları üzerinde asıl şimdi ayağa kalkacaktır.
G.M.: Haliç’te bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya katılmadınız ve bu toplantının TKP tarihi açısından meşru bir toplantı olamayacağını ifade ettiniz. Bu toplantıyı Komünist Parti (KP) toplantısı olarak değerlendirmek sanıyoruz ki yanlış olmayacaktır. Bu konuda görüşleriniz öğrenebilir miyiz?
A.T.: Evet yukarıda açıklamaya ek olarak cevaplayayım o halde bu soruyu. Bizce de bu bir KP toplantısıdır. TKP’nin hepimiz tarafından var edilen olanak ve bağlantıları üzerinden gelen uluslararası katılımcıların olması ya da TKP’nin geleceğine faydadan çok zarar veren KP ekseninden çıkmayan heyetten birilerinin katılması, öncesinde TKP konusunda temsiliyeti çok tartışmalı yedi kişinin çağrısının olması bu toplantıyı TKP toplantısı haline getirmiyor. Bakın bir de şöyle düşünelim isterseniz. Madem bu toplantının meşruiyeti katılımcılar tarafından sayılara dayandırılıyor o halde hiç sevmediğimiz bu noktadan hareket edelim biz de. TKP 2014 yılında sosyalist solun her anlamda en güçlü partisi idi. Haziran Direnişi ile partiyi tanıyanların, üye olanların sayısı hiç de az değildi. Daha sonra yapılan iki ayrı kongrede bugün Haliç toplantısını organize edenler o zaman da hemen hemen aynı sayıda kişi ile toplanmışlardır. Açıktır ki Haliç’te yapılan toplantı TKP’nin bütününü ve bundan daha önemlisi çoğunluğunu asla ifade etmemektedir. Başarı nerede, atılım nerede diye sormak istiyorum ben de. Haliç toplantısı öncesi TKP kamuoyuna yedi kişi bir çağrıda bulundu. TKP temsiliyetinin ehliyetine ve meşruiyetine sahip olmayanların çağrısının ciddiyetle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kimdir bu yedi kişi? Binlerce TKP üyesinden ne farkları vardır? Bugün biz de tam da bu anlayışı eleştiriyoruz.
Bugün kamuoyuna örgütsel olarak açıklama yapma hakkı dışında hakkı olanlar varsa onlar da emektar TKP üyeleri olabilir, onlar da zaten 29 Ocak toplantısına çağrıda bulundular. Biz Haliç toplantısına katılmadık çünkü TKP adına yüklenilen bu kestirme anlayışa karşı çıktık. TKP’nin gerçekten ve yeniden tarih sahnesine dönmesi böyle olamazdı ve zaten olmadı da. Asıl heyecan ve gururu bizler iddialarımızı gerçekleştirince yaşayacağız. Çünkü biliyoruz ki, kaç yıldır aynı tarzın egemen olduğu bir anlayışın başarı şansı bize göre çok mümkün değildir.
Biz oturalım, geçmişten dersler alalım ve nasıl bir TKP kuracağımızı tartışalım istedik. TKP tarihi bizim tarihimizdir ve TKP geleneği aynı zamanda siyasal hattın sürekliliğidir. Doğrudur ve biz TKP tarihinin başarılı bir tarih olduğunu hep söyledik. Ancak bir şey var, onu da açık olarak söylemekten komünistler ve TKP’liler olarak hiç çekinmedik. İşçi sınıfının örgütlenmesinde başarısız olduk. Çok net olarak bunu ortaya koymak ve nedenlerini düşünmek neden bu kadar zor? Emekçi sınıflarla buluşamayan bir TKP bizim tarihimizdir ve biz bu makus talihi yeneceğiz. Kimse tartışmaların üzerini, kendilerini aklama adına örtmemelidir. Bu açıdan meselemiz başkadır, asla kişiler değildir. O yüzden “TKP başarılı mıydı değil miydi?” gibi bir tartışma farklı düzlemlere oturtularak değerlendirilmeli… Yıllarını vermiş bir TKP kadrosu olarak bazı hikayelere karnımızın tok olduğunu samimiyetle söylemek isterim.
Yine, tasfiyeciliği önledik diyor birileri. Yani kastettikleri şey şu: Komünist hattın dışına düşen girişimlere, sosyalist hattın ve örgütlenmenin tasfiyesine karşı duruldu diye sözler işitiyoruz. Bugün TKH’nin varlığı, yaptıkları ve ortaya koydukları ortada ve bu manasıyla kimse sosyalist siyaseti kendi tekelinde zannetmesin. Bırakın tasfiyeciliği, tersine yeni bir Leninist damar emekçi sınıflara sosyalist siyasete taşımak işini üstlenmiştir. Ancak bir de şuradan bakınız. TKP’nin binlerce kadrosunu bugün mücadele dışına düşürülmesi asıl tasfiyecilik değil midir? Yıllardır TKP içinde tasfiyeciliği tarz haline getirenlerin, sosyalizmi, leninizmi tekeline alıp yukarıdan bakmalarına izin vermeyeceğiz.
Bir de liberal saldırı tezi ortalıkta dolaşıyor. 2014 yılında yaşanan tartışmaların uzaktan yakından ilgisi olmayan bir tez bu… En azından bugünkü TKH kadrolarının, partinin ideolojik, siyasal hattıyla hiç ama hiç sorunları olmadı. 2014 yılında ortaya çıkan ayrışma metinlerini keşke herkes bugün bir kez daha okusa… 2014 yılında TKP içinde örgütsel bir dizayn amacı başarıya ulaşamamış, sonrasında yerel seçimlerdeki başarısızlık ortaya çıkınca birileri birdenbire istifa etmiş, gizlice imza toplamaya kalkmış, iki kongreyi zorlamış, partinin bölünmesine neden olmuş, sonra da bunlaın hiçbiri olmamış gibi liberal saldırı tezi üretilmiştir. Gerçek değil, hem de hiç… Oysa ki liberal tehdit 2015 yılında kendini göstermiş ve bu tehditle siyasal hesaplaşmayı bugünün TKH kadroları gerçekleştirmiştir. Bu nedenle KP’nin 2014 yılına dair liberal tehdit tezi, bir aklanma arayışıdır. O yüzden Haliç’teki KP toplantısını, TKP toplantısı olarak nasıl görebilirsiniz?
Bunları şunun için söyledim. Büyük laflar edilmektedir, TKP tarihi de bu şekilde yazdırılmak isteniyor. Bunlara sözümüz var. Ancak biz bu konuları değil, geleceği ve nasıl bir parti tartışmasını merkeze koymak istiyoruz. Tıpkı 1902 yılında Bolşeviklerin yaptığı gibi…
G.M.: Mustafa Suphilerin ölüm yıldönümünde yapacağınız 29 Ocak toplantısı dolayısıyla TKP üyelerine bir çağrınız var mı?
A.T.: Bugün kendisini TKP üyesi olarak gören, hayatının merkezine devrim mücadelesini alan, yeniden gurur duyacakları partilerine kavuşmayı dileyenlerin hak ettikleri bir şey var. O da gerçek bir TKP. Gerçek, yani sınıfın içinde, kadınların içinde, gençliğin içinde ona öncülük eden bir TKP. Yoldaşlara çağrımız şu: Nasıl ki ilk partili olduğumuzda durup beklemedik mücadeleye katıldık, partimizin yeniden ilerlemesi için de durup beklemeyelim. Bir bakalım ne yapacaklar demeyelim, haklılar ama çok kırıldık demeyelim. Bu iş bizim işimiz bu davet bizim davetimiz.
G.M.: Başkanlık gündemi konusunda “Başkanlığa Hayır Komiteleri” çağrınız var. Başkanlık karşıtı çalışmalarınızı anlatabilir misiniz?
A.T.: Referandumda hayır çıkması için çoktan çalışmalarımıza başladık. Partinin öncülüğünde Hayır Komiteleri kurulmaya başladı bile. Haftalık Hayır Gazetesi yola çıktı. İlk sayısı binlerce emekçi ile buluştu ve bir heyecan da yarattı. Şimdi bu komiteleri büyüteceğiz. Hayır diyenler birbirlerini bulacak ve bu saldırıya örgütlü bir şekilde karşı geleceğiz. Hayır Komiteleri’nden çıkan kararları hayata geçirmek partimizin olanaklarını seferber edeceği bir iş olacak.
G.M.: TKH önümüzdeki dönem neler yapacak?
A.T.: Halkalar halinde genişleyecek bir örgütlenme dönemine giriyoruz. Geçtiğimiz Ekim ayında yaptığımız Tüzük Kongresi ile Parti örgütlenmemizdeki bütün boşlukları kapatacak bir yapılanma içerisine girdik. Sonuçta TKH sosyalizm misyonu ile kendini ortaya koyan ve örgütlü mücadele geleneğinden gelen kadrolar üzerine şekillenen bir parti. Gerçek bir sınıf örgütlenmesi, militan bir kadın örgütlenmesi ve partizan bir gençlik örgütlenmesi için kolları sıvamış durumdayız.
Parti şu an başkanlığa karşı siyasi mücadelesini sürdürüyor. Eğer ki sermaye devleti, sömürücü güçler ve onların siyasi iktidardaki temsilcileri bugün çıkarları doğrultusunda Başkanlık Anayasası’nı gündeme getiriyor ve bunu halka oylatarak geçirmeye çalışıyorlarsa, komünistler buna karşı büyük bir örgütlenme atağı yaparak yanıt vereceklerdir. Hazırlık yaptığımız bu yöne doğru harekete geçmiş bulunuyoruz.
Bunlarla birlikte partinin sınıf örgütlenmesinde kalıcı mevziler kazanacağı bir döneme de girdik. Özellikle inşaat, cam ve metal sektörlerinde başlattığımız örgütlenmeler ilk meyvelerini önümüzdeki aylarda alacak. Parti ile birlikte örgütlediğimiz Sınıf Tavrı işçilerin bağımsız örgütlenme zeminlerinden biri olarak büyümeye devam etmektedir. Sınıf Tavrı İşçi Okulları’nı Türkiye’nin dört bir tarafında örgütleyerek emekçilerin bilinçlenmesi, haklarını aramaları, örgütlü mücadeleye adım atmaları için birimlerimiz çalışmalarını yaygınlaştırıyorlar. Şubat ayı başında düzenlenecek İşçi Okulları’nın konusu “Zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortası” ile ilgili olacak.
Aynı zamanda, inşaat işçilerinin mücadele örgütü olan İnşaat ve Yapı İşçileri Derneği (İYİ-DER) partimizin de çalışmalarına katkı koyduğu bir örgütlenme olarak yoluna devam ediyor. 19 Şubat tarihinde düzenlenecek “İnşaat İşçileri Sömürüye Karşı Buluşuyor” başlıklı etkinliğe bütün parti olarak katılacağımızı belirtmek istiyorum.
Tarihsel olarak Türkiye’deki kadın hareketinin en önemli örgütlerinden biri olan İlerici Kadınlar Derneği (İKD) geçen aylarda düzenlediği Beria Onger Kadın Akademisi’nin ilk devresini başarı ile tamamladı. Şimdi önümüzde 8 Mart, İKD’nin şube kuruluşları ve sonrasında düzenleyeceğimiz İKD’nin Genel Kurulu bulunuyor. Bugün gericiliğin kol gezdiği ülkemizde, ilericilik kavgasında militan bir kadın mücadelesinin şekillenmesinin önemini kimse yadsıyamaz. TKH olarak İKD çalışmasını ve yapabileceklerini çok önemsiyoruz. Biz kadın meselesini ve bu alanda verilecek bir mücadeleyi, kimlik deklarasyonuna dayalı geri örgütlenme biçimlerinden çıkartarak, toplumsal mücadelelerin bir örgütlenme zemini olarak kavrıyoruz. İKD’ye biçtiğimiz misyon ve bu nokta attığımız adımların özünü bu felsefe oluşturuyor.
Lise ve üniversite öğrencisi arkadaşlarımız ile birlikte partimizin çok daha güçlendiğini ifade etmek isterim. Liselerde “Aydınlanma Okulları” örgütleyen Sosyalist Liseliler ve ünivesitelerde “Sosyalist Düşünce Toplulukları” örgütleyen TKH Gençliği partizan bir gençlik örgütlenmesinin ilk mayasını çaldılar.
TKH Merkez Komitesi adına bu dönemde partili mücadelede canla başla çalışan, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, Türkiye Komünist Partisi’nin adını kara çıkarmayacak tüm yoldaşlarımıza bir kere daha teşekkür etmek ve selamlarımızı iletmek istiyorum.
Yolumuz açıktır.