TKH MK üyesi Kurtuluş Kılçer: TKH bugünün değil, yarının partisi olmayı önüne koymuştur!
TKH Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin sorularını yanıtladı.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH), TKP’nin kuruluşunun 97. yılına denk gelen 10 Eylül 2017’de tüm parti üyelerinin katılımıyla devam etmekte olan Konferans sürecinin son oturumunu gerçekleştirecek.
TKH Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer, Konferans süreci, komünist siyaset ve TKH’nin önümüzdeki dönemde gerçekleştireceği çalışmalar hakkında Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin sorularını yanıtladı.
Sosyalist Cumhuriyet: TKH Parti Konferansı toplanıyor. Konferans süreci hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Kurtuluş Kılçer: Bizim partimizde neredeyse gelenek haline gelmiş bir işleyişimiz var. Her yıl yaz döneminde bütün parti üyelerimizin katılımıyla Konferans gerçekleştiriyoruz. Bu yaz da 2017 Yaz Konferansı adıyla bir tartışma sürecini başlatmış, Partimizin dünya ve Türkiye değerlendirmesini bir kez daha ele aldığımız ve önümüzdeki dönem Parti görev ve hedeflerini netleştirdiğimiz bir çalışmayı önümüze koymuş bulunuyoruz.
Merkez Komitesi tarafından hazırlanan Konferans Siyasi Raporu üyelerimiz tarafından değerlendiriliyor, örgüt toplantılarında ele alınıyor, yazılı katkılarla zenginleşiyor. Partimizin kuruluş yıldönümü olan 10 Eylül tarihinde Konferansımızın son oturumu gerçekleşecek ve siyasi rapor ile hedef ve görevlerimizi içeren kararlarımız son halini alacak. Bu sürecin Partinin bütün alanlarında hayata geçmesi, Partimize büyük bir güç veriyor.
Konferans sürecimizde yeni, farklı ve kökten değişik politik önermeler sunmuyoruz; dünyadaki ve ülkemizde politik gelişmeleri yeniden ele alarak “politik çerçevemizi” bir kez daha derli toplu bir şekilde yazılı hale getiriyoruz. Ancak bununla birlikte, Konferans sürecimizin bizim için en önemli yanı, önümüzdeki dönemde komünist siyasetin referans noktalarını daha belirgin hale getirmek ve Partinin görev, hedef ve misyonunu daha somut kılmak. 2017 Konferansımızın ağırlık noktasını bu oluşturuyor. Özellikle sosyalist siyasette yaşanan ideolojik savrulmalara ve reformizme kayışa yönelik ciddi eleştirilerimiz var ve bunu Konferans sürecimizde net bir biçimde ele almayı önümüze koymuş bulunuyoruz. TKH, “sınıfa karşı sınıf” siyasetini, bugün temel eksen olarak belirleyerek devrimci duruşunu daha net kılacaktır.
SC: Konferansta ele alınacak politik başlıklar konusunda özel olarak komünistlerin politik hattına dönük bir vurgu yaptınız. Burayı biraz daha açar mısınız?
KK: Şöyle ki; sosyalist solda büyük bir kafa karışıklığı yaşanmaktadır, ancak kimse bunun farkında bile değil. Bu kafa karışıklığı politik olarak sınıf uzlaşmacılığına doğru yol alıyor ve bunun politik karşılığını ise liberalizme kayış oluşturuyor. Neredeyse herkes Lenin’e elveda demektedir, sosyalist solda tartışmalar düzen soluyla ilişkilere göre yapılmakta, sosyalizm bir siyasal-programatik -bırakın söylem olmayı- hedef olmaktan bile çıkarılmakta, emperyalizme karşı mücadele hasıraltı edilmekte, kırk yıldır bildiğimiz düzen partisi CHP’ye umut bağlanmakta, hatta liberalizm sol olarak algılanmaktadır. TKH, bu gidişin bir likidasyon çizgisi olduğunu savunmaktadır. Türkiye sosyalist hareketinin likidasyon dönemlerini biliyoruz ve bugün ne yazık ki Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir kesimi likidasyon trenine “güncel siyaset yaptığı zannıyla” binmiş durumda.
TKH olarak, Partimizin bu sürecin karşısına net bir politik eksenle, sağlam bir örgütlülükle ve kararlı bir mücadeleyle çıkması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün karşı devrim cephesinin iki aktörüne, AKP-MHP ile emperyalizme karşı mücadelede düzenin alternatiflerine yedeklenen reel bir politik tuzak bulunmaktadır. TKH, Konferans sürecinde Partinin devrimci eksenini bir kez daha vurgulayacak, devrimci siyasetin nirengi noktalarını bir kez daha netleştirecektir. Konferansımızın önemli ağırlık noktalarından birisi bu, diğeri de dediğim gibi görev ve hedeflerimizin güncellenmesidir.
SC: Konferans sürecinin sonunda TKH olarak hangi çalışmaları öne çıkaracaksınız? Ya da kısacası TKH’nin önümüzdeki dönem çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?
KK: Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümü bu yıl. Bu vesileyle, önümüze koyduğumuz önemli çalışmalar var. 15 Ekim’de Ekim Devrimi’nin kazanımları konulu bir sempozyum düzenleme kararımız var. Hazırlıklarımız son aşamasına geldi. Önümüzdeki günlerde ilan etmiş olacağız.
Bununla birlikte, bugün AKP eliyle kurulan ancak büyük krizlere gebe ve meşruiyeti tartışmalı bir rejime karşı “yeni bir cumhuriyet”i işaret eden toplumsal bir çalışmayı önümüze koymuş bulunuyoruz. Bu çalışma, bir yandan Ekim Devrimi’nin 100. Yılı dolayısıyla bir yandan da bugün gerici sermaye diktatörlüğüne karşı bir alternatifi ifade etmesi açısından politik bir anlama sahip. Bu çalışmanın bir evresi olarak Kasım ayının başında, Ekim Devrimi’nin yıldönümünde büyük bir salon toplantısı gerçekleştirmek kararlarımız arasında bulunuyor. “Yeni bir Cumhuriyet için…” diyeceğimiz bir halk toplantısı planlıyoruz.
Güncel anlamda ise öğrenci gençlik ve kadın hareketinde güncel bir çalışma başlayacak. “Cihatçı eğitime karşı” politik bir çalışmayı emekçi halkımızla buluşturacağımız bir kampanyanın da eli kulağında.
Ve tabi ki sınıf hareketinde kararlılıkla yolumuzu açmaya çalışıyoruz. Sınıf örgütlenmesinin önünü açacak, Parti’nin sınıfla buluşmasını sağlayacak yeni araçlar gündemde. Yakın dönemde sendikal alanda yeni bir aracımız olacak.
SC: TKH olarak komünist siyasette yeni bir dönem tarif ediyorsunuz. Hatta bir yandan TKP geleneğinin sürdürücüsü olduğunuzu söylerken diğer yandan komünist siyasette TKH kendine yeni bir misyon çiziyor. Bu misyonu biraz daha somutlarsak…
KK: Soğukkanlılıkla şunun söylenmesi gerek: Bir dönem geride kaldı. 12 Eylül sonrası Türkiye sosyalist hareketinde yaşanan likidasyon dalgası sonrası Gelenek Hareketi’den TKP sürecine giden bir çıkışın altı çizilmeli. Bu çıkışın, önemli bir yeri olduğunu düşünüyoruz ve bugün yaşadığımız bütün savrulmalara karşı geleceğe taşınacak bir misyonu ifade ettiğini düşünüyoruz. Mesele, Birinci Cumhuriyet’ten İkinci Cumhuriyet’e geçiş aşamasında komünistlerin başardığı bu çıkışın, şimdi İkinci Cumhuriyet döneminde “yeniden” – bu kelimeyi dikkatlice kullanmak isterim – örgütlenmesidir. 2001-2014 döneminde TKP olarak yaptıklarımız, yolumuz, hedeflerimiz ne yazık ki sekteye uğratıldı. Bunun içimize dönük bir dizi yanı var. Biz bu değerlendirmeleri artık geride bıraktık. Şunu çok iyi biliyoruz; “aynı suda iki kere yıkanılmıyor”. O yüzden, bugün yeni bir örgütsel derlenmeyle, yeni bir mücadele kültürüyle, yeni bir devrimci enerjiyle, yeni bir misyonla, yeni bir kuşakla komünist hareketi ileriye taşımak gerekiyor. Genç bir örgütüz, TKP’nin tarihinin arkamızda olduğunu biliyoruz ve ülkenin komünist partisini, işçi sınıfının politik önderliğini üstlenmiş bir komünist partiyi oluşturma sürecindeyiz.
TKH, iki yıldır, kimsenin beklemediği, ihtimal vermediği ve çoğu zaman da ‘bakalım yapacaklar mı?’ diye tedirginlik duyduğu bir algıyla değerlendirildi. Bunları aştık, yolumuzu açtık, şimdi ülkenin sınıf içinde örgütlenmiş, emekçi sınıflara yaslanmış, yeni bir komünist kuşağı oluşturacak bir atılım döneminin zeminini örgütlemekle uğraşıyoruz. TKH, bugünün değil yarının partisi olmayı önüne koymuştur. Bugünün görevlerinin hakkını vermeden de yarının partisi olunamayacağını çok iyi biliyoruz. Konferans sürecimizde bu açıdan Parti’nin görev ve hedeflerini çok somut olarak ortaya çıkaracağımızı düşünüyoruz.
(Bu röportaj Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin 24 Ağustos 2017 tarihli 37. sayısında yayımlanmıştır.)