TKH’den 15’lerin ölüm yıldönümünde “Gelenekten Geleceğe TKP Konferansı”
TKH, TKP'nin kurucu kadrosunun 28-29 Ocak 1921 tarihinde katledilmelerinin yıldönümünde bir toplantı gerçekleştiriyor.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH), Türkiye Komünist Partisi’nin kurucu kadrosunun 28-29 Ocak 1921 tarihinde katledilmelerinin yıldönümünde İstanbul Beşiktaş Belediyesi Akatlar MKM Kongre Salonu’nda bir toplantı gerçekleştiriyor.
“Gelenekten Geleceğe TKP Konferansı” başlığını taşıyan toplantıya her kuşaktan komünistler katılıyor. 10 Eylül 1920’de Bakü’de Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluşunu takiben, Anadolu’daki mücadeleye katılmak için yola çıkan Mustafa Suphi ve TKP’nin kurucu kadrosunu oluşturan komünistler 1921 yılının 28 Ocağı’nı 29 Ocak’a bağlayan gece öldürülmüşlerdi.
Açılış konuşması Ekim İsmi tarafından yapılan toplantı devrim ve sosyalizm mücadelesinde hayatını kaybedenler için saygı duruşu ile başladı.
Yapılan saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Türkiye Komünist Hareketi Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer şunları kaydetti;
“Değerli yoldaşlar,
Bugün burada toplanmamızın açık bir nedeni bulunuyor. Türkiye Komünist Partisi’ni yeniden örgütlemek ve 1920 yılından bugüne kadar gelmiş bir mücadele birikimini geleceğe taşımak. Şöyle bir soru sorulabilir: Böyle bir hedef konabilir mi? Öncelikle düşünülmesi gereken bu. Siyasal açıdan bakıldığında böylesi bir hedefin darlaştırıcı yanlar barındırabileceği pekala söylenebilir. Öncelikle tarihsel bir bakış açısının bir sonucu olarak ve bugün komünist siyaset açısından ülkemizin en acil ihtiyacının ne olduğunun politik olarak saptanması gerekiyor. Açıktır ki, böylesi bir saptamanın başına Türkiye işçi sınıfının politik örgütünün, temsilcisinin, gücünün örgütlenmesini başa yazmak en doğrusudur. O yüzden bugün burada toplanmamızın özünde bu olgunun yattığını birlikte netleştirerek bu toplantıya başlamamız gerekir.
Türkiye Komünist Partisi’ni geleceğe taşımak demek aynı zamanda bugün gerçek anlamıyla bir komünist partisinin örgütlenmesine yeniden girişmek demektir. Tam da bu nedenle bugün 29 Ocak tarihinde kurucularımızın katledilmesinin yıl dönümünde böylesi bir toplantının gerçekleştirilmesi tarihsel bir önem taşımaktadır.
Bugün yürüttüğümüz TKP tartışması, benzer bir biçimde tek başına bir isim meselesi değildir. Aynı zamanda nasıl bir parti sorusuna aranan yanıtlardaki farklılıktır bugün ayrı salonlarda TKP toplantıları yapmanın gerekçesi… Bu durumun net olarak anlaşılması, bugün bu salonda bulunan TKP üyelerinin bu ayrımı bütün açıklığıyla görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yoksa TKP etrafında dönen tartışmaların apolitik bir çerçeve dışına çıkamayacağı, bir inatlaşma ve rüşt gösterme dışında bir anlama gelemeyeceği bilinmelidir. Bizim bu zeminde yerimiz bulunmuyor, bizim işçi sınıfının komünist partisinin nasıl olması gerektiği üzerine esastan ve usulden itirazlarımız var ve bu itirazlarımızı hayata geçirmek için büyük bir inancımız bulunuyor.
Evet yoldaşlar, parti ne işe yarar? Soruyu ben de tersten soracağım ve parti ne olmamalı diyerek bazı başlıkları açmaya çalışacağım.
Örneğin parti, tek başına bir yaşam alanı olamaz. Elbette komünist partiler aynı zamanda parti içi bir yaşamı da beraberinde getiriyor. Ancak parti içi yaşamdan ibaret bir parti modeli ile bizim mesafemiz olmalı.
Örneğin parti, steril bir ortamda, kapitalizmin çürütmüş olduğu , gericiliğin her yeri karanlığa boğduğu bir ortamda nefes alanı olamaz. Elbette komünist bir parti, bütün üye ve dostlarının nefes aldığı bir yerdir. Ancak parti bunun için kurulmamalı, partili kimlik bununla var olmamalı.
Örneğin parti, siyasal analizlerle akıl sağlımızı koruduğumuz ve kendimizi geliştirdiğimiz bir alan olamaz. Elbette komünist bir parti, üyelerini geliştirir, akıllarını açar, tek başına göremeyeceği teorik ve ideolojik başlıkların aydınlatılmasında büyük bir okuldur. Ancak parti, tek başına bir eğitim kurumu değildir.
Örneğin parti, işleri parti merkezine havale eden bir konformizm uğrağı olamaz. Elbette komünist partilerde önderlik ve merkezi kurullar önemlidir ve çok işleri vardır. Ancak parti, parti merkezine daralmış bir yapıda kurulamaz, kurulmamalı.
Örneğin parti, tek başına ideolojik bir çerçevenin korunaklı duvarlarında solculuk olamaz. Elbette komünist bir parti sağlam bir ideolojik üretim merkezidir, sürekli ideolojik çalışmalar ve üretimlerde bulunması gerekir. Olmazsa olmaz bir konudur bu. Ancak ideolojik üretimle yetinmek ve doğru yerde durmak için partiye gerek yok. Akademik bir alan ya da dergi çevresi de aynı şeyi yapabilir.
Örneğin parti, küçük burjuva aydın elitizminin kendini var edebileceği bir yer olamaz. Elbette her sınıfsal kökenden insanlar komünist partisi üyesi olabilir ve komünist partiler deklase sayılmalıdır. Ancak parti kendisi akademik bir alan üzerine inşa edemez. Başlı başına siyasal kavga aracı olarak görülmeli parti.
Örneğin parti, bir arkadaş çevresi, dayanışma platformu olamaz. Elbette bir komünist partisinde arkadaşlık, yoldaşlık, dostluk ve dayanışma olmazsa olmaz. Ancak iyi arkadaşlarımızın olduğu ve yaşamımızı birlikte sürdürdüğümüz bir alan olarak partinin görülmesi büyük bir hatadır. Parti, kesinlikle tarikat ya da kulüp değildir, olmamalıdır.
Örneğin parti, yalnızca ve bundan ibaret olarak gazete dağıtmak, bildiri dağıtmak, nöbet tutmak, toplantılara katılmak ve aidat vermekten oluşan bir tekdüzelikle oluşamaz. Elbette gazete dağıtmak, bildiri dağıtmak, toplantılara katılmak, nöbet tutmak, ve aidat vermek olmazsa olmazdır, ancak bunlardan ibaret bir parti kültürü, parti içi yaşam ve partililik normlarında sorunlar aranmalıdır. Mesele siyasal bir parti içi yaşamın oluşturulmasıdır. Bu da kavga eden, yüzünü dışarıya dönen bir parti yapılanması ile mümkündür.
Parti bütün yukarıda saydığım olguları, pozitif anlamda bir sonuç olarak ortaya çıkaran ancak onlardan temelden ayrılan başka bir anlama gelir. Öncelikle partinin hedefi vardır. Bu hedef doğrultusunda bütün çalışmalarımız yeniden ama yeniden organize edilir ve kurulur. Bugün Türkiye Komünist Partisi tartışmalarını yürütürken şu noktaların altını kalınca çizmek durumundayız.
Sosyalist devrim, bir strateji haline getirilecektir. Türkiye Komünist Hareketi, sosyalist devrimi bir ideolojik kimlik olmaktan çıkartacak siyasal bir partiye dönüşme kavgası içinde olacaktır. Sonra, bu hedefin gerçekleşmesi için işçi sınıfının örgütlenmesi, işçi sınıfı içinde örgütlenmek ve işçilerin parti örgütlerinde ve yönetiminde bulunması gerekmektedir.
Değerli yoldaşlar,
İzninizle iki noktaya daha değinmem gerekiyor. Türkiye Komünist Partisi içindeki tartışmalarda, örneğin bizim tasfiye çukurunda olduğumuz ve birilerinin elimizde tutarak bu çukurdan çıkartmak istediklerini duyduk, işittik. Zannedilen, devrimcilik, komünistlik, Lenincilik, Marksçılık sadece birilerinin tekelinde… Eğer bu tekelin kanatlarının altında değilseniz, savrulup giderseniz… Doğru kelime tasfiyecilik yerine likidasyondur, ve Tasfiyeciliğin aslında parti örgütünde kadroların tasfiyesi ile tanımlanabileceği açıktır. Bugün bu salonda bulunan kadroların bırakın likidasyonu yeni bir Bolşevik damarı oluşturma sürecinde olduğunu bir kez daha görelim. Yıllardır TKP kadrolarının tasfiyesine, partiden düşmesine ve son iki yıldır binlerce üyenin mücadele dışında bırakılması asıl büyük bir tasfiyecilik budur. Bu Tasfiyeciliğin sorumluları yukarıda ifade ettiğim anlayışın ve tarzın temsilcileri olarak komünist harekette büyük bir günahı omuzlarından taşımaktadırlar.
Değerli yoldaşlar,
TKP ve TİP likidasyonlarından sonra ortaya çıkan devrimci bir damar olarak gördüğümüz ve örgütsel kökenimiz olan Gelenek Hareketi de köklerimizi oluşturmaktadır. Kimse bunları birbirinden ayırma işine girişmesin. 2017 yılında TKP, işte bu gelenek ve tarih üzerinden kurulacaktır.
1925 yılında Şeyh Sait ayaklanması olduğunda bu gerici ayaklanmanın karşısında duran TKP aynı zamanda Kemalist iktidarı toprak ağalarıyla işbirliği yaptığını da yazacak kadar sınıf siyasetiyle yoğrulmuştu. İşte biz bu gelenekten geliyoruz. Bu geleneğin tarihiyle gurur duyuyoruz ve bu gelenek siyasal, ideolojik ve örgütsel bir sürekliliği temsil eder.
Bugün bu süreklilikten kopan anlayışların TKP hattıyla uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Diyarbakır Dağ Kapı Meydanının ismini Şeyh Sait meydanı olarak değiştiren milliyetçi-liberal Kürt siyasetinin peşine takılarak Türkiye Komünist Partisi olunamaz. Bu tarihsel değerlerimize ihanet ve inkarcılıktan başka bir şey değildir. Biliniz ki, bugün TKP üzerine birileri hesap yapmaktadır. TKP’yi Kürt siyasetinin kuyruğuna takma derdindedirler ve belki de başkanlık sonrası ortaya çıkacak İkinci Cumhuriyet rejimine Kürt sorununu entegre etme projesinin önündeki engelleri ortadan kaldırmanın adımları olarak düşünülmektedir. Türkiye Komünist Partisi, bağımsız bir siyasal hareket olarak anti-emperyalist, gerici karşıtı ve sermaye karşıtı konumundan asla ödün vermeyecektir.
Tam da bu yüzden bir sermaye partisi olarak gördüğümüz CHP ile komünist siyasetin yakınlaşması kabul bile edilemez. CHP, HDP ile kol kola girerek komünistlik olmaz. Komünistlik bu lanet düzenin bütün temsilcilerini karşısına alacak devrimci bir siyasettir.
Bu siyasetin dışında olan kesimlere TKP ismini yar etmeyeceğimiz, izin vermeyeceğimiz ve bu durumu olağan görmeyeceğimiz herkes için net olmalıdır. TKP, dün likidatörlere karşı yeniden nasıl ayağa kalktıysa bugün liberalizmin kolları altında komünistlik oynayanlara da izin vermeyecektir! Kimse kimseyi kandırmasın, ortadaki fotoğraf tam olarak budur. Liberalizm batağına batmış bir çırpınışın TKP ismini kirletmesini hep birlikte izliyoruz. Bu duruma son vermek için Türkiye Komünist Partililer büyük bir güç olmak durumundadırlar.
Değerli yoldaşlar,
TKP bu değerler üzerine kurulur. Aynı zamanda TKP bir örgütsel ve tarihsel meşruiyete dayanır. Ne yazık ki bugün TKP konusunda ortaya çıkan tartışmalarda meşruiyet ayaklar altına alınmıştır. 2014 yılında TKP ismini teslim ettiğimiz heyetin meşruiyeti ortadan kalkmış, düzenlenen protokol çiğnenmiş ve TKP tarihiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı isimlerin yaptığı çağrıyla TKP toplantısı yapmanın hiç ama hiçbir karşılığı yoktur. Türkiye Komünist Partisi’nin meşruiyeti tarihinden, kadrolarından, siyasetinden ve yapacaklarında oluşur. Bu meşruiyet bugün bu salondadır. Kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Sevgili yoldaşlar, değerli Türkiye Komünist Partililer,
Türkiye Komünist Partisi, bugünkü tabloda ‘ben yaptım oldu’ anlayışla kurulamaz. Yaşanmış iki yıllık sürecin üzerinin örtülmesi anlamına gelecek ve gerçek bir muhasebenin yapılmadığı bir tablodan bir sınıf partisi çıkmaz, komünist bir örgütlenme çıkmaz, Türkiye Komünist Partisi’nin tarihsel değeri maddi güç haline gelmez. Tablo bellidir, dükkanlar kurulmuştur ve dükkancılık oynanmaktadır. Biz bu apolitik zeminin bir parçası olmayacağımızı duyurmuştuk.
Türkiye Komünist Partisi, asıl şimdi kurulmalı, yeniden ayağa kalkmalı, işçi sınıfıyla buluşmalı, siyasal bir güç haline gelmeli, emekçi sınıflarda bir umut yaratmalı. Bu misyon ve hedefle Türkiye Komünist Hareketi olarak yolumuza devam ediyoruz. Bu yolun biraz zaman alacağı açık olmalı. Bu yolun emekle oluşacağını bilmek durumundayız. Bu yolun alınmasında inat ve kararlılık gerektiği konusunda netlik sağlanmalı… Türkiye Komünist Hareketi olarak, kolay yolu değil, zor yolu seçtiğimizi kabul ediyoruz. Ancak eğer bu zorluğu başaramadan TKP adının arkasına saklanarak komünistlik yapmanın da bize yakışmayacağını ilan etmek isterim.
Büyük bir tarihsel değer olan TKP isminin arkasına saklanmayacağız, ancak TKP isminin her zaman arkamızda olduğunu bilerek yolumuza devam edeceğiz!
Mustafa Suphi ve yoldaşlarının ölüm yıl dönümünde, 15’leri bir kez daha anarken, 15’lerin manevi anısı önünde söz veriyoruz: TKP’nin bayrağı bize teslim edilmiştir, bu bayrağı asla yere düşürmeyeceğiz!
Geleceğin Türkiye Komünist Partisi’ni selamlarım!Türkiye Komünist Partisi’nin devamı, mirasçısı, bizatihi kendisi olan Türkiye Komünist Hareketi’ni selamlarım!
Yaşasın Türkiye Komünist Partisi!
Yaşasın partimiz Türkiye Komünist Hareketi!”
Tarihsel TKP üyesi Naciye Babalık ise konuşmasında şunları kaydetti;
“Türkiye Komünist Partisi’nin savaş tarihi diyalektik bir bütündür.Emperyalizme ve burjuva egemenliğine olduğu kadar, kendi içinden çıkan likidatörlere, bozgunculara ve sahtecilere karşı sert savaşlar yürüttü.Ağır darbeler aldı.
Bugün, Türkiye Komünist Partisi’nin savaş geleneklerini, acılarını, sevinçlerini, proletarya enternasyonalizmine sarsılmaz bağlılığını, Leninci atılganlık ve soğukkanlılıkla savunan ‘savaşta işçi sınıfının örgütten başka silahı yoktur’ bilgisini rehber edinen tüm kadroların yanı sıra; bu geleneğe, bu savaş rotasına yakın duran, ‘Türkiye Komünist Partisi bir ihtiyaçtır’ diyenlerle birlikte, işçi sınıfının ve emekçilerin kurtuluşu yolunda yolunda Türkiye Komünist Partisi’ni yeniden yükseltmek ertelenmez bir tarihsel sorumluluk ve görevdir.
Türkiye Komünist Partisi’nin sosyalizm yolundaki savaşımında Bolşevizmin ilkeleri rehberi olmuştur. Bunun bilinciyle tarihsel TKP’li yoldaşlar, Türkiye Komünist Partisi’nin ‘yeniden yapılandırılması’ ya da ‘yeniden ayağa kaldırılması’ doğrultusunda, Bolşevik damarın sürdürücüsü Türkiye Komünist Hareketi’nde yer alma kararı ile savaşımlarını sürdürmektedirler.”
Konferansta bunun dışında TKH PK üyesi Kemal Parlak Türkiye Komünist Partisi’nin tarihini kapsamlı bir şekilde anlattığı bir konuşma gerçekleştirirken, tarihsel TKP üyesi Ali Akgül tarihte Türkiye Komünist Partisi’nin geçtiği mücadele evrelerinden kesitler sundu. Ali Akgül, TKP üyelerinin tarihin her döneminde partilerin aradıklarını ve yoğun likidasyon dönemlerinde dahi örgütlü kalmak için mücadeleyi elden bırakmadıklarını söyledi.
İlk bölüm konuşmaların tamamlanmasından sonra TKH Propaganda Bürosu tarafından hazırlanan video gösterisi izlendi.
Video gösteriminden sonra söz alan TKH MK üyesi Kamil Tekerek leninizm, sosyalist devrim ve işçi sınıfı örgütlenmesinin parti açısından ne anlam ifade ettiğini anlatan bir konuşma yaptı.
Türkiye Komünist Hareketi’nin önümüzdeki dönem sınıf çalışmalarında atacağı adımlar MK üyesi Erkan Kılıç ve PK üyesi Hüseyin Gülşen tarafından ifade edilirken; partinin kadın örgütlenmesinde ve İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) toplumsal örgütlenme alanında yapacakları Nimet Çakılkaya tarafından konferansın gündemine sunuldu.
TKH tarafından düzenlenen konferansın kapanış konuşması toplantı divanı adına TKH MK üyesi Aysel Tekerek tarafından yapıldı. Tekerek konuşmasında partinin yolunun açık olduğunu ifade ederken, “TKP’yi geleceğe taşıyacak irade bu şekilde bu salonda şekillenmiştir. Tarihe tanıklık etmek yetmez tarihi yazmak gerekiyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.
İki karar toplantıda kabul edildi
Toplantının sonunda divana iletilen iki karar maddesi de konferans metnine ek olarak kabul edildi. Karar maddeleri şu şekilde:
“Türkiye Komünist Partisi, bugün Türkiye Komünist Hareketi (TKH) tarafından temsil edilmekte, yaşatılmakta ve geleceğe taşınmaktadır. Türkiye Komünist Partisi’nin bugünü ve geleceği Türkiye Komünist Hareketi’nin bizatihi kendisi, misyonu ve mücadelesidir. Konferansımız, Türkiye Komünist Partisi’nin adının, varlığının ve geleceğinin TKH ile özdeşleştiğini karar altına alır.”
“Türkiye Komünist Partisi’nin mirası, ismi ve mührü, Türkiye Komünist Hareketi’ne teslim edilmiştir. Türkiye Komünist Hareketi, bu hedefleri yerine getirdiğinde Türkiye Komünist Partisi adıyla yoluna devam edeceğini kayıt altına alır.”
Türkiye Komünist Hareketi tarafından düzenlenen “Gelenekten Geleceğe TKP Konferansı” partiye yeni katılan üyelere parti rozetlerinin takılması ile sona erdi.