Uluslararası ticaretin yönü

Uluslararası ticaretin yönü

29-11-2017 13:59

PUSULA | Uluslararası ticaretin yönü

Arif GÜMÜŞ

 

İki farklı pencere

AKP İktidarı tarafından sürekli pohpohlanan ekonomi verilerinin karşılığı sokağa yansımıyor. TÜİK verileri üzerinde büyümeye devam ettiğini, ekonominin bir durağanlık yaşamadığını dile getiren AKP’nin aksine, sokakta vatandaş cebine artı olarak fazladan paranın girmediğini, geçmişle karşılaştırdığında cebinden çıkan paranın daha fazla olduğunu belirtiyor.     

Motorin fiyatı 5 TL’nin üstüne çıkmışken, Motorlu taşıtlar vergisine %40 zam yapılıp daha sonra “Reisin” emriyle %25’e razı edilmişken, doğalgaza, elektriğe, peynire zam yapılırken, AKM’lerin doluluk oranı %40’larda seyrederken, büyükşehirlerde konut satış rakamları inişe geçmişken, konut kredileri artmışken, vatandaşın çıkıp ekonomi tıkırında demesini kimse beklememeli. Gerçekte daha yüksek olduğu düşünülen resmi rakamlara göre enflasyon %11’e dayandı. DİSK-AR’ın açıklamasına göre Türkiye’de 6 milyon işsiz bulunmaktadır. AKP iktidarı ekonomiyi rakamlarla oynayarak “iyiye gidiyoruz” algısını yaratsa da sokakta bunun yansıması bulunmuyor. Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Standart&Poors (S&P) “Yeni Kırılgan Beş Ülke”yi Arjantin, Mısır, Katar, Pakistan ve Türkiye olarak açıkladı. Uluslararası ticarette Türkiye’nin notu BB (yatırım yapılamaz) olarak belirlendi. Halkı kandırmaya devam eden AKP iktidarı, ilk yıllarındaki özelleştirme ile elde ettiği sıcak parayı da tüketince ekonomiye müdahale etmekte zorlanıyor.

Türkiye’den çıkıp dünya piyasalarına, sermaye hareketlerine, uluslararası ticaretin doğrultusuna bakmaya çalışalım.

 

Rakamlarla dünya piyasası

Türkiye dış ticarette cari açıkla boğuşmaya devam ediyor. İhracat ile ithalat arasındaki fark büyüyor.  Gümrük ve Ticaret bakanlığının 2017 Ocak-Ekim verilerine göre ithalat 190.265 milyon dolar iken ihracat 129.075 milyon dolardır. En fazla ihracat yapılan ilk üç ülke Almanya, İngiltere ve ABD olurken, Çin, Almanya ve Rusya en fazla ithalatın yapıldığı ülkeler olarak verilere yansımaktadır. AKP iktidarı sürekli övündüğü ithalat-ihracat verileri cari açığın ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.

ABD başkanı Trump başkanlık seçimleri öncesinde vaatlerinin büyük bir bölümü ekonomik reformlar üzerine kuruluydu. İstihdamı dışarıya götürecek yatırımlardan kaçacağını, vergileri azaltacağını, Çin ve Meksika için gümrük vergilerini artıracağını, petrol ve kömür üretimini artıracağını vaat etmişti. Ekonomi politikasını korumacılık üzerinden açıklasa da başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana buna dair herhangi bir adım atmış değil. 2017 ilk çeyreğinde %2,1, 2. Çeyreğinde %3,1 büyüme kaydetmesine rağmen, 28 Ekim 2017 tarihi itibariyle işsizlik başvuruları 17 bin kişi artışla 1.90 milyona ulaştı.

İngiltere’de sermaye Brexit dönemi sonrası ekonomiden hiç memnun değil. Ford, Honda, Vauxhall ve İngiliz Motorlu Araç Üretici Topluluğu (SMMT) olası gümrük masrafların otomotiv sektöründe yüksel maliyetler doğurabileceğine dair bir rapor hazırlayıp İngiliz Parlamentosuna iletmişler. İngiltere’de üretilen araçların %56’sı Avrupa’ya ihraç edilirken, otomotivde kullanılan aksam ve parçaların büyük bir kısmı Avrupa’dan temin ediliyor. Brexit sonrası İngiltere’de enflasyon %3 artarak son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Avro bölgesinde İngiltere’nin aksine Yatırımcı Güven Endeksi Kasım ayında 29,7’den 34 puana yükselerek 2007 yılından bu yana en yüksel seviyesine ulaştı. Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) yıllık bazda bütün üye ülkelerde yükselirken, en hızlı yükselişin kaydedildiği ülkeler Belçika (%7) ve Hollanda (%6,4) oldu.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olan Çin, yılın ilk 9 ayında %6,9’luk büyüme kaydetti.  Bu büyümeye rağmen Çin’in konut fiyatlarındaki artışı ve artan borçlanma maliyetlerini hafifletmek adına aldığı önlemler nedeniyle ülkenin temel büyüme lokomotifi olan emlak ve inşaat faaliyetlerinin yavaşladığını da not etmek gerekir.

Elimizdeki bütün bu veriler ışığında sermayenin nasıl konumlandığını ve konumlanacağını yani sermaye hareketlerini analiz etmekte fayda var.

 

Sermaye hareketleri

ABD’nin Trump sonrası ekonomi-politiği ve İngiltere’nin Brexit sonrası korumacılık-küreselleşme tartışmaları yapılmaya başlandı. Trump’ın ekonomik vaatleri kafalarda soru işareti bıraktı. Bu tartışma 2000’li yılların başında büyük sermaye şirketlerinin satın alma ya da alamama, şirket evliliği gibi anlaşmalardan sonra yapılmıştı. Örneğin;

Fransız-Arcelor & Hintli-Mittal : Hintli firma Mittal, Arceloru satın almak için büyük uğraşlar vermiştir. Fransız, Lüksemburglu, Belçikalı ve İspanyol çelik üreticilerinin birleşmesiyle oluşan Arcelor ilk teklif kabul etmese de daha sonrasında şirket evliliği gerçekleşmiştir.

ABD-UNOCAL & Çin-CNOOC : Çin’in büyük petrol şirketlerinden CNOOC, Amerika’nın California merkezli en büyük petrol şirketlerinden Unocal Corporation’ı satın alma yönünde bir teklifte (18,5 milyar dolar) bulunmuştur. CNOOC’un, Unocal’ı alma teşebbüsü Amerikan resmî ve iş çevrelerinde ciddi tartışmalara yol açmış ve Amerika’nın “ulusal güvenliği” açısından sakıncalar doğurabileceği gerekçesiyle satın alma girişimi başarısız kalmıştır.

ABD & BAE: ABD’nin Atlas Okyanusu doğu kıyılarında en işlek 6 büyük limanın işletmesine talip olan Birleşik Arap Emirlikleri Dubai firmasının girişimi Amerikan kamuoyundan yükselen yoğun tepki üzerine “ulusal güvenlik”’ gerekçesiyle Kongre tarafından kabul edilmemiştir.

Fransız – Alstom & Alman – Siemens : Ekim ayında yapılan bir anlaşma ile Alstom-Siemens şirketi demiryolu operasyonlarını birleştirme  kararı aldı.

İngiliz – Vodafone & Hintli – İdea Cellular : Hindistan’ın en zengin iş adamı Mukesh Ambani tarafından 20 milyar Dolardan fazla yatırımla kurulan Jio aylarca bedava hizmet vererek ülkenin üç büyük operatörü olan Bharti, Vodafone ve Idea’nın fiyatları düşürmesine yol açmıştı. Bu olay sonrasın Vodafone ve İdea operasyonlarını birleştirme kararı aldı.

 

Küreselleşme mi? Korumacılık mı?

Yukarda sıraladığımız sermaye hareketleri, dünya piyasasına ait ekonomik veriler üzerinden gelecek dönem hâkim ekonomi-politiğin küreselleşme mi yoksa korumacılık mı üzerinden yürüyeceğini analiz etmeye çalışalım.

Sermaye hareketlerinden de anlaşılacağı gibi tekelleşmekten kaçınmayan, serbest ticaretin hala hâkim olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Emperyalist ülkelerin, emperyalistleşmeye çalışan ülkelere karşı korumacı tavır sergilemesinden, küreselleşmenin son bulduğu çıkarımlarını yapmak doğru olmayacaktır. Emperyalist ülkelerin emperyalist hegemonyada bulunduğu konumları koruma refleksidir korumacılık. Söz konusu sermayenin çıkarları olduğunda korumacılıktan eser kalmaz. SMMT’in İngiliz Parlamentosuna ilettiği rapor ve parlamentonun aldığı önlemler buna örnek gösterilebilir.

Ne liberallerin küreselleşme politikası, ne de ulusalcıların korumacı politikaları işçilere, emekçilere yoksul halka bir kazanım sağlamaz. Filler tepişir çimenler ezilir.