Yapay zekâ tartışmalarına dair…
Evrim Şenöz, yapay zeka tartışmalarını yazdı: "Ne yazık ki kapitalizm elinde bu gelişmelerin, pek de insanlık yararına olamayacağı rahatlıkla söylenebilir."
Aslında her şey sadece altmış bir yıl önce 1956’da, ABD’nin Dartmouth Üniversitesi’ndeki bir konferans ile başladı. O zamana kadar bilim insanları bu konuya ilişkin sorular sormuş, çalışmalar yapmış olsalar da yapay zekâ kavramı bugünkü anlamıyla bu konferanstaki çalışmayla ortaya konuldu.
Peki herkesin konuştuğu, kimine göre insanoğluna savaş açıp onu yok edecek, kimine göre ise bize birçok yarar sağlayacak yapay zekâ nedir? Bizler onlardan korkmalı mıyız yoksa bu teknolojiyle ilgili gelişmelere sevinmeli miyiz? Bunu belirleyecek olan ne?
Genel olarak yapay zekâ için, insanların düşünme yöntemlerinin analiz edilerek kimi insan faaliyetlerinin robotlar tarafından yapılmasıdır diyebiliriz. Tabi ki kavram olarak kabul edildiği 1956’dan beri yapay zekaya dair yönelimler oldukça değişti ve gelişti. Bu robotlar ilk başlarda sadece düşünme yöntemlerini analiz ederken, şimdi bu yönelimleri aşarak, faaliyetleri daha iyi yapabilmeyi öğrenebilen ve bunları geliştirebilen bir evreye geldi. Yani insan faaliyetlerini insanlardan daha iyi bir şekilde yapabilir durumdalar.
Yapay zekâ telefonlarda, arabalarda, evlerde kısacası her yerde. Dünyada ve Türkiye’de birçok alana ilişkin yapay zekâ çalışmaları yapılıyor. Örneğin hukuk alanında yapay zekâ olan mahkemelerde karar verecek hakimler ya da dilekçe yazabilecek avukatlar üzerine çalışmalar yapılıyor. Otomobil sektöründe insansız arabalar geliştiriliyor. Silah sektöründe insansız savaş araçları/askerleri üretilmesi için projeler yapılıyor. Dünyada çok hızlı şekilde yapay zekaya ilişkin gelişmeler oluyor ve bunun önünün alınması pek de mümkün gözükmüyor. Bu gelişmeler, birçok felsefesi/hukuki soruları beraberinde getirse de Avrupa Parlamentosu yapay zekâya statü tanınması ve “elektronik insan” olarak hak ve sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin tartışmaları yapmaya çoktan başladı bile.
***
Peki yapay zekâ tartışmaları, neden bu aralar tekrar gündeme geldi?
Hatırladığımız üzere, geçen ay Facebook’un kurucusu ve üst yöneticisi Mark Zuckerberg ile SpaceX ve Tesla gibi şirketlerin üst yöneticisi Elon Musk yapay zekâya ilişkin bir tartışma yaşadılar. Musk, bu teknolojinin gelişmesini “medeniyetin şimdiye kadar karşılaştığı en büyük tehlike” olarak tanımlarken, Zuckerberg ise bu açıklamasından dolayı onu bilgisizlikle suçladı. Yine aynı sırada Musk’ın içinde bulunduğu, 26 ülkeden 116 uzman imzaladıkları mektupta, yapay zekâ ile hedeflerini otonom olarak belirleyip onları öldürebilen robotların geliştirilmesinin engellenmesini Birleşmiş Milletler’den istedi. Bu ay başında ise Putin, yapay zekâ üretiminde lider olanın tüm dünyayı yönetecek olacağına dair bir açıklama yaptı.
Silahlanma üzerine yapılan tartışma, bilim adamlarının mektubu ve Putin’in açıklaması, bizler tarafından bu konunun değerlendirilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor. İleride bu robotlar insanlara karşı gelip, bizi yok mu eder bunu şu anda bilemeyiz. Ama bugün bilebileceğimiz tek şey sermaye grupları ve devletler tarafından yapay zekâ çalışmalarına büyük fonlar sağlandığı ve bunun boşuna yapılmadığı. Sermayenin kâr hırsıyla buraya gözünü diktiği aşikâr.
Putin aslında herkesin ağzındaki baklayı çıkardı. Gerçekten de maliyeti çok da fazla olmayan ancak kapitalizme büyük yararlar sağlayabilecek bir teknolojiden bahsediyoruz. Ve ne yazık ki kapitalizm elinde bu gelişmelerin, pek de insanlık yararına olamayacağı rahatlıkla söylenebilir.
Sadece iki örnek düşünelim…
Birincisi yapay zekanın silah sektöründe kullanılması. Devletler belli bir süredir insansız hava araçlarını kullanıyorlardı, şimdi ise kendi kendine karar verip bombalar yağdıracak araçlara sıra geldi. Artık karşısındaki çocuk mu kadın mı sivil mi demeden vuracak makinalar savaşlarda yer alacak… Teknolojik olarak gelişmiş kapitalist ülkelerin vatandaşları yapay zekâ robotların savaşlarda kullanımı arttıkça daha az ölecekler ama bu, onların savaşlara duyarlılığını daha da azaltma riskini beraberinde getirecek. Ve onlar karşısındaki gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelerin insanları ise ölmeye devam edecek…
İkincisi ise çalışma yaşamına ilişkin… Fabrikalarda makinaları kırdığımız zamanı elbette geçeli uzun bir süre oldu. Makinalar tam anlamıyla insan gücünün yerini alamadı ancak yapay zekâ yani otonom robotlar kimi mesleklerde insan gücüne ihtiyacı neredeyse bitirebilecek düzeye geliyor. Çünkü artık insan gibi karar alma yetisini kullanan robotlar yapabiliyoruz. Diğer sorunlar bir yana bunun, kapitalizmde emekçiler açısından işsizliğin daha da artması anlamına geleceği pekâla söylenebilecektir.
Bu iki örnek dahi bizler açısından bu teknolojik gelişmelerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. O halde solcuların/sosyalistlerin yapay zekâ konusundaki gelişmeleri ve buna dair politikaları yakından takip etmesi gerekiyor. Hem kapitalizme karşı mücadelede bu konuda ne yapabileceğini tartışabilmesi hem de kapitalizm sonrasında insanlık için yapay zekânın ne gibi yararlarının olacağını değerlendirebilmesi için…
Daha fazla düşünmeye, anlamaya ve tartışmaya ihtiyacımız var…
Bu yazı, bu köşede ilgili tartışmalara bir başlangıç olsun.