Reklam
Kategoriler: Emek Postası

AYM işçi haklarına büyük darbe vuran arabuluculuk düzenlemesini anayasaya uygun buldu

Reklam

Anayasa Mahkemesi, işe iade davalarında mahkemeye gitmeden arabulucuya başvurma dayatması getiren düzenleme ile ilgili CHP’nin yaptığı iptal ve yürürlüğünün durdurulması istemini reddetti.

AKP geçtiğimiz yıl “İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı” adı altında kıdem ve ihbar tazminatı, izin ve fazla mesai alacakları gibi işçi-işveren anlaşmazlıklarında patronların maliyet yükünün azaltılması ve ‘hızlıca’ çözüm üretilmesi için İş Mahkemeleri’nden önce ‘arabuluculuk’ kurumunun getirilmesini kanunlaştırmıştı. Düzenleme, 1 Ocak 2018 itibarıyla yürürlüğe girmişti.

CHP, arabulucuya başvurulmasını dava şartı kabul eden, iş sözleşmesi feshedilen işçinin işe iade talebiyle arabulucuya başvurma zorunluluğu getiren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Davayı esastan inceleyen Anayasa Mahkemesi, düzenlemelerin anayasaya aykırı olmadığına karar vererek iptal istemini reddetti.

Yüksek Mahkemenin Resmi Gazete’de yayımlanan gerekçesinde, arabuluculuğun, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak adlandırıldığı, arabuluculuk sürecinin “ılımlı, esnek ve mücadeleci olmayan bir yapıda kurgulandığı” belirtildi.

Kanunun genel gerekçesinde de tarafların kendi iradeleriyle uzlaşarak uyuşmazlığa son vermelerinin ve bu şekilde arabuluculuğun “toplumsal barışa katkı sağlamasının beklendiği” aktarıldı.

“MAHKEMELERİN İŞ YÜKÜ AZALDI”

Her uyuşmazlığın çözümünün mahkemelerden beklenmesinin mahkemelerin iş yükünün artmasına ve davaların makul sürelerde bitirilememesine yol açabildiğine işaret edilen gerekçede, bu durumun tarafların menfaatlerine de ters düşebildiği kaydedildi.

Gerekçede, yargı görevinin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça, yargının iş yükünün azaltılması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve usul ekonomisi gibi çeşitli nedenlerle yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin sağlanması da gözetilerek, uyuşmazlıkların çözümü için arabuluculuk gibi yöntemlere başvurulabildiği ifade edildi.

“EŞİTLİK ÖN PLANDA, İŞÇİ ZAYIF KONUMDA OLAMAZ” İDDİASI

Anayasal kurullara uygun olmak şartıyla bu tür yöntemlere başvurulup başvurulamayacağının, kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kaldığı vurgulanan gerekçede, şu ifadeler kullanıldı:

“İşçi ve işveren ilişkilerinde işçinin işveren karşısında zayıf konumda olduğu genel olarak kabul edilmekte ise de eşitlik arabuluculuk kurumunun temel özelliklerindendir. Kanunda, tarafların arabulucuya başvururken ve tüm süreç boyunca eşit haklara sahip oldukları düzenlenmiştir. Eşitliğin ön planda tutulduğu bir ortamda, işçi ve işverenin eşit düzeyde ve kendilerini rahatça ifade edebilecekleri şekilde karşılıklı uyuşmazlığa çözüm bulmaları sağlandığında, işveren karşısında zayıf konumda olduğu değerlendirilen işçinin baskı altına alınacağı söylenemez.

Uyuşmazlığın daha kısa sürede, daha az masrafla ve her iki tarafın tatmini sağlanarak yargıya taşınmadan çözümlenmesi, tarafların uzun sürebilecek yargılama süreçleri ile yıpranmasını engelleyebileceği gibi mahkemelerin iş yükünü azaltarak, yargı teşkilatının daha etkin ve verimli çalışmasına da hizmet edebilir. Bu nedenlerle dava konusu kuralın kamu yararının sağlanması amacına yönelik olduğu ve adalet, hakkaniyet ölçülerine aykırı bir yönünün bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Arabuluculuğa başvurma zorunluluğunun, kişilerin hak aramalarını imkansız hale getiren veya aşırı derecede zorlaştıran etkisiz ve sonuçsuz bir sürece neden olmadıkça hak arama hürriyetinin özüne dokunduğu söylenemez.”

5 YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Yüksek Mahkeme, kanundaki, “İş sözleşmesinin feshine bağlı alacakların zamanaşımı süresini 5 yıl olarak belirleyen” düzenlemenin iptal istemini de reddetti.

Zamanaşımı sürelerinin belirlenmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğuna değinilen gerekçede, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren başlayan 5 yıllık sürenin, gerekli hazırlıkların yapılabilmesi ve dava hakkının kullanılabilmesi bakımından yeterli ve makul bir süre olduğu vurgulandı.

Gerekçede, iş sözleşmesinin feshine bağlı alacakların zamanaşımı süresinin 5 yıl olarak belirlenmesinin hukuk devleti ilkesine ve hak arama hürriyetine aykırı bir yönü bulunmadığı kaydedildi.

Bu haber en son değiştirildi 11 Aralık 2018 17:24 17:24

Reklam

Önceki Haberler

Alaska’dan Washington’a: Emperyalist barış hamleleri

Bu tablo, emperyalist düzenin çıplak halini ortaya koyuyor. Alaska’da Rusya’yla el sıkışan Trump, Washington’da da…

23 Ağustos 2025 14:57

Kürt meselesi üzerine 4: “Yeni çözüm süreci” ve devrimci tavır

Diğer taraftan UKKTH eğer ki Ortadoğu’da Amerikancılığa ve Amerikan Barışı’na, Türkiye’de burjuva çözüm sürecine meşruiyet…

23 Ağustos 2025 11:26

Erdoğan’ın yanlışını düzelten Japon içerik üreticisinin oturma izni reddedildi

Türkiye'de 7 yıldır yaşayan Japon Youtuber Yoshi Enomoto, oturma izninin reddedildiğini duyurdu ve ülkesine geri…

22 Ağustos 2025 18:18

Zeytinli Rock Festivali üçüncü kez iptal edildi

Türkiye’nin en büyük müzik etkinliklerinden biri olan Zeytinli Rock Festivali'ne yeniden yasak geldi. Bölge İdare…

22 Ağustos 2025 18:04

Beyoğlu Belediye Başkan Vekili belli oldu

İnan Güney'in tutuklanmasının ardından Beyoğlu Belediye Başkan Vekili belli oldu. Belediye Meclisi'nde yapılan seçimin son…

22 Ağustos 2025 18:00

Depremde 219 yurttaşın hayatını kaybettiği Atilla Eren Apartmanı’nın müteahhidi ifade verdikten sonra serbest bırakılmış

Hatay'da 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 219 kişinin hayatını kaybettiği Atilla Eren Apartmanı davasında, hakkında…

22 Ağustos 2025 17:56
Reklam