Cumartesi Anneleri Sabahattin Ali'yi andı
679. haftata Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilişinin 70. yılında Sabahhatin Ali'yi andı . Kizinin mektubunu Sebla Arcan okudu.
679. haftada bir araya gelen Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilişinin 70. yılında Sabahhattin Ali’yi andı. Ali’nin kızının mektubunu Sebla Arcan okudu. Okunan mektup şöyle:
“Babam Sabahattin Ali 1948 yılının karlı bir Şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını
çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı, ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini
neredeyse bir yıl sonra 1949 yılı Ocak ayında gazetecilerden aldık.
Başta herşey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi “milli hisleri galeyana geldiğinden”
öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada, babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan
bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi
çağırılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali’ye ait bir defin belgesi bile
yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar
tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 70 yıldır kayıptır.
Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku,
toplumu suskunluğa sevkederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık
güçlere de cesaret verdi. Her On yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen aslında
içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar,
bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek
yaralar açıldı.
Yetmiş yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk,
cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve
değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza. İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan,
parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık
şekilde toplumun karşısına çıkar ve “susmaktan hiç utanmadınız mı ?” diye sorar.”