Cumhuriyet Vakfı Genel Kurulu’nda yönetim kurulunun değişmesi ile birlikte, Cumhuriyet gazetesi çatısı altında başlayan tartışma gündeme oturdu. İlhan Selçuk’un ölümünden sonra gazetenin yönetimine yerleşen liberal ekip, yönetim değişikliğinden sonra gazeteden istifa ederek “Kemalizme karşı” kahramanlık hikayelerini anlatmaya başladı.
Konu Cumhuriyet gazetesi ve üzerinden başlayan tartışma olunca özellikle aydınlar arasında ve toplumdaki yansımaları hesaba katmak gerekiyor. Öncelikle bugün yaşananları geçmişte olup bitenlerden ayrı değerlendirmek mümkün değil. Bununla birlikte Cumhuriyet gazetesi içinde ve çevresinde dönenleri ideolojik mücadele alanından bağımsız değerlendirmemek en doğrusu. Nedenleri ise açık olmalı: Gerek Türkiye sermaye sınıfı gerekse sermaye devleti açısından da önemli bir kurum olarak görülen Cumhuriyet gazetesi, taşıdığı ve temsil ettiği değerler ya da bunların güncel yansımaları ile ilgili de önemli bir odak olma vasfını koruyor.
Ortaya çıkan son tartışmalarda sosyalist sol açısından öne çıkarılan bir nokta “ulusalcılar ile liberaller arasında yürüdüğü söylenen savaşta” tarafsız kalmak olarak ifade edildi. Özellikle liberal solun tahakkümünde olan bazı çevreler tarafından ortaya atılan görüş, özü itibariyle aslında liberal solun aklanması çalışmasının bir parçası olarak görülmeli. Türkiye solunun ya da Türkiye’de komünist hareketin zaten fiili olarak ulusalcılar ile liberaller arasında yürüyen çeşitli tartışmalarda verili durumlara dair görüşünü ifade eden pozisyonu ile son örnekte ortaya çıkan “liberal kahramanlık öyküleri”ne çanak tutulmasını birbirinden ayırmak gerekiyor.
Aynı zamanda, bugün Cumhuriyet gazetesi yönetimine gelen ekibin ya da kişilerin, Cumhuriyet gazetesi içinde verilen mücadelede durdukları yerler ya da politik konumları, AKP iktidarı ya da sermaye sınıfı olan ilişkileri, liberallere karşı tutumları vb. Türkiye solu açısından görülen ve bilinen olgulardır. Ancak tersinden, liberallerin Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği sonrasında başlattıkları yaygara, geçmişte kendilerinin AKP ile yaptıkları işbirliklerini, sermaye düzenini topluma kabul ettirme misyonlarını ve emperyalizmden demokrasi ve özgürlük bekleyen yanlarını görünmez hale getirmeye yarıyor.
O yüzden, Cumhuriyet gazetesi üzerinden başlayan tartışmalar aynı zamanda liberallerin ikiyüzlülüklerinin bir yansıması olarak görülmeli, bu noktada ise sosyalistler sözlerini söylemelidir.
Cumhuriyet gazetesinde yaşananlar, AKP iktidarı dönemindeki siyasi gelişmelerin bir yansıması, bazen de odağındaki olaylar olarak ortaya çıktı. Son süreçte yaşananlar da böyle okunmalıdır. Öncelikle, 1923’te kurulan Cumhuriyet’in (gazeteden değil rejimdeki dönüşümden bahsediyoruz) tasfiyesi olarak adlandırdığımız sürecin ana bileşenlerinin AKP iktidarı, FETÖ ve liberaller olduğu açıktır. AKP iktidarının ilk dönemlerinde özellikle liberal cenah tarafından başlatılan demokrasicilik dalgasının iki ayak üzerinde doğrulduğunu, AKP ile ittifak zemininin de buradan kurulduğunu görmek gerekir. Bunlardan biri, sermaye düzeninin önündeki engellerin kaldırılması ve sınırsız sömürme özgürlüğüdür. Diğeri ise, emperyalizme tam boy eklemlenme arayışıdır. Üçüncü bir başlık olan siyasal islam ise toplumsal alanda gerici AKP iktidarının ve işbirlikçilerinin mevzilerini güçlendirirken, liberaller bu başlık üzerinden özgürlükçülük rüzgarları estiriyordu.
Bu ittifakın içerisinde yer alan FETÖ’nün, Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile birlikte yukarıdaki misyon doğrultusunda sistematik bir operasyona giriştikleri hala herkesin hafızalarındaki yerini tutuyor. Bu doğrultuda aslında Ergenekon operasyonları ile ilgili olarak Cumhuriyet gazetesinin merkeze yerleştirildiği, gazetenin genel yayın yönetmeni İlhan Selçuk’un darbecilikten dolayı yargılandığı kesitlerden geçildi. Tüm bunları olurken Cumhuriyet gazetesini ve kadrolarını da içerecek şekilde yaylım ateşine tutan o dönemin gedikli liberal yayın organı Radikal ile tetikçi yayın organı Taraf’ın içinde bulunanlar son dönem Cumhuriyet’in içinde yer aldılar. Bunun paralelinde Türkiye siyasetine Soros etkisini taşımaya çalışan Can Dündar ise adım adım Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliği’ne kadar yükseldi.
Özgürlükçülük ve demokratlık adı altında AKP ile işbirliği yürütenler, bugün özgürlükçülük ve demokratlık adına AKP’ye karşı duruş görüntüsü veriyorlar. Ancak siyasette güncel olarak verilen görüntünün arka planındaki olguları ele almak gerekiyor. O yüzden tam da böylesi zamanlarda liberallerin yüzlerine liberal olmak gerektiklerini vurmak en doğrusu. Yoksa tüm toplumun karşısına çıkarak demokrasi havarisi rolünü oynamaları mümkün ve gelecekte AKP ile birlikte tekrar aynı noktalarda buluşmayacaklarının garantisi bulunmuyor.
Liberalizmin ve liberal unsurların özellikle basını çok iyi kullandıklarını ve ideolojilerini her daim güçlü bir şekilde yaymak için büyük bir çaba sarf ettiklerini biliyoruz. O yüzden Cumhuriyet gazetesindeki taraflaşmanın tek başına “Cumhuriyet gazetesinin malvarlıkları” için yürüdüğünü ortaya koymak süreci tam olarak açıklamıyor. Bununla birlikte son süreçte başlatılan darbe söyleminin de doğru olmadığı sürecin birinci elden en önemli muhataplarından biri tarafından ortaya konmuş durumda. Aydın Engin bu gündem üzerinden yaptığı açıklamalarda, Cumhuriyet gazetesinde yaşananın bir darbe olmadığını, gazete içerisinde yaşanan bir çekişmenin diğer taraf tarafından kazanıldığını ifade ediyor. Bu noktada liberallerin hayıflanmasının bir diğer nedeni de, kendileri açısından bir mevzi olarak gördükleri Cumhuriyet gazetesinin elden gitmesidir. Çünkü, “biz liberaliz” demeden sermaye politikalarına onay vermek, emperyalizm işbirlikçiliğini propaganda etmek ve Türkiye siyasetine yöne vermek için bir araç ellerinden gitmiştir. O yüzden meselenin bir gazetecilik tartışması ve bir yerden sonra Cumhuriyet gazetesi olmadığı da açık olmalı.
Ancak liberallerin üzülmesini gerektirecek bir durum bulunmuyor. Zaten ellerinde hala onlarca basın yayın organı var ve oradan topluma her türlü propagandayı çekebiliyorlar. Biz onların çizgilerini bozmamalarını öneriyoruz, bu düzen eninde sonunda kendilerine yer açacak.
Bu haber en son değiştirildi 13 Eylül 2018 22:23 22:23
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, PKK lideri Abdullah Öcalan için yaptığı çağrının yankıları sürüyor. Cumhurbaşkanı…
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında çıkardığı…
ABD'li Senatör Lindsey Graham, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma…
Kadına yönelik şiddeti tek başına biyolojik bir mesele olarak erkek saldırganlığıyla açıklamak en hafif tabirle…
Bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya…