Doğu Guta Operasyonu: Cihatçıların Şam'da Son Nefesi - 2
Doğu Guta’yla ilgili savaşın başından beri benzer iddialara sıkça başvuran Batı basınının yoğun propaganda faaliyetiyle BMGK’da Suriye geneline dönük 1 aylık ateşkes kararı alındı.
HASAN DRAMALI
Yazı dizimizin ilk kısmında Doğu Guta bölgesinin önemini ve bu bölgedeki savaşın genel gidişat ve durumunu ele almıştık. Operasyonun cihatçı mevzilerine dönük yoğun bombardıman ile başlamasıyla, yazının ilk kısmında öngördüğümüz şekilde Batı basını ve emperyalist merkezler Suriye yönetiminin sivilleri hedef aldığına yönelik iddialara tekrar başvurdu.
Doğu Guta’yla ilgili savaşın başından beri benzer iddialara sıkça başvuran Batı basınının yoğun propaganda faaliyetiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Suriye geneline dönük 1 aylık ateşkes kararı alındı. Fakat özellikle Rusya ve Suriye’nin diplomatik manevraları sonucunda, bu ateşkes kararı Doğu Guta’da egemen olan cihatçı örgütleri kapsamadı. Sonuç olarak hükümsüz bir ateşkes kararı alınmış oldu. Bunun sonucunda Batı basını karalama çalışmalarına devam etmekte.
Doğu Guta’nın Genel Yapısı
Suriye’de Baas yönetiminin başa gelmesiyle ciddi yatırımlar yapılan Doğu Guta, Şam’a gıda sağlayan temel merkezlerden biri oldu. Şam’ın zaman içinde genişlemesiyle banliyöler bu bölgeye sarktı ve tekstil, dericilik gibi sanayi kollarının da merkezi haline geldi. 2000’li yılların başından itibaren neoliberal ekonomi politikalarının güçlenmesi sonucu piyasaya dolan Türk mallarıyla rekabet edemeyen Doğu Guta’daki sanayi tesisleri hızla batmaya başladı. İç savaşın öncesinde yaşanan 2 yıllık kuraklıkla birlikte genel bir yoksullaşma yaşayan Doğu Guta bölgesinde, emperyalizmin ve Körfez ülkelerinin de desteğiyle cihatçı örgütler yerel halk içinde önemli bir güç kazandı.
http://gazetemanifesto.com/2018/02/22/mercek-dogu-guta-operasyonu-cihatcilarin-samda-son-nefesi-1/
Doğu Guta’da Savaş Boyunca Yaşananlar
Savaşın başlamasıyla kısa sürede cihatçıların kontrolüne geçen bölge, IŞİD’in kontrolündeki yerlerden farklı olmayan bir görüntüye büründü. Savaşın öncesi yaklaşık 400 bin nüfusa sahip bölgede bu süreçte, cihatçıları desteklemeyen halkın önemli kesimi bölgeyi büyük ölçüde terk etti. Terk edemeyenler ise sürekli cihatçılar tarafında öldürülme tehdidi altında, cihatçıların kurallarına uyarak yaşamak zorunda kaldı. Cihatçıların hedefinde olan Aleviler gibi topluluklar ise cihatçıların mevzilerinde canlı kalkan durumuna getirildi. Daha önce basına da yansımış olan kafeslerde cihatçı mevzilerinin etrafına yerleştirilen Alevi kadınlar bunun en açık örneği.
Doğu Guta’nın cihatçıların kontrolünde olduğu geçtiğimiz 5 yılda, Şam merkezinde sivillerin yaşadığı bölgelere bu bölgeden sürekli top ve füze saldırıları gerçekleştirildi. Şam yönetiminin ve uluslararası kuruluşların verdiği rakamlara göre on binden fazla sivil bu saldırılarda hayatını kaybetti. Özellikle El Kaide’nin Suriye kolu niteliğinde Hayat Tahrir El-Şam (HTŞ) militanları Şam merkezine sızarak önemli devlet binalarına ve sivillerin yoğunlukta olduğu merkezi alanlara sürekli canlı bomba saldırıları gerçekleştirdiler. 21 Ağustos 2013 tarihinde Batı basını tarafından ‘Esad Rejimi’ tarafından yapıldığı iddia edilen kimyasal saldırı yalanıyla, Suriye’ye karşı bir emperyalist saldırı için kullanılmaya çalışılan olay, Suriye yönetiminin kararlı tutumu ve bölgedeki cihatçıların muhtemelen kendi yaptıkları saldırıyı gizleme amacıyla uluslararası gözlemcileri bölgeye sokmamasıyla boşa düştü.
Medyanın Savaş Boyunca Siviller Katlediliyor Yalanı
Savaşın en başından itibaren Suriye ordusunun her başarılı operasyonunun karşısına siviller katlediliyor yalanıyla çıkan Batı basını, bu propagandasıyla bir yandan Suriye ordusunu engellemeye diğer yandan ise emperyalist provokasyonlara zemin hazırlamaya çalışmakta. Bu yalanların tamamı başka bir yazının konusu olacak kadar fazla olmakla birlikte, özellikle geçtiğimiz yıl Halep konusundaki yalanlar konuyu açıklamamız için yararlı olacaktır.
Medyada yoğun yer bulmasıyla hepimizin hatırladığı geçen yıl gerçekleşen Halep operasyonu Suriye ordusunun kesin başarısıyla sonuçlandı. Doğu Halep’te daha öncesinde kuşatmaya alınan cihatçılara Suriye ordusunun saldırıya geçmesiyle birlikte Batı basını siviller katlediliyor gibi çeşitli yalanlara anında başvurdu. En başta bölgede bulunan sivil sayısı hakkında abartılı rakamlar verildi. Havada uçuşan rakamlar milyonu bile aştı. Fakat operasyon tamamlandığında bölgede bulunan sivil sayısını iki yüz bin civarından olduğu anlaşıldı. Doğu Guta’da da sıkça kullanılmaya başlanan ‘son hastane rejim güçleri tarafından vuruldu’ yalanı operasyon boyunca neredeyse her gün tekrar tekrar ısıtılıp sunuldu. Hatta durum öyle bir noktaya vardı ki Doğu Halep’te bulunan toplam bina sayısından daha fazla hastane Batı basınının kara propaganda dünyasında yok edildi. İşin gerçeği ise Ortadoğu’nun en modern hastanesi durumundaki El Kindi hastanesini komple yerle bir eden cihatçılardı. Doğu Halep’te bulunan toplam hastane sayısı ise parmakla sayılacak kadardı. Rejim güçlerinin katliam tehdidi altından olduğu iddia edilen Doğu Halep halkından ise sadece 35 bin kişi (cihatçı militanlar dahil), cihatçıların kontrolündeki İdlib’e geçiş yaptı. Günlerce Batı basını tarafından rejimin mezalimi olarak propaganda malzemesi edilen Ümran bebek ve ailesi ise Suriye ordusunun kontrolündeki Halep’te kaldı ve Suriye ordusunu sevinç içinde karşıladı.
Suriye Ordusu Doğu Guta’da Kimlerle Savaşıyor
Doğu Guta’daki cihatçı güçlerin en büyüğü durumundaki İslam Ordusu, Suudi devletinden açıkça destek aldığını belirten bir örgüt. 2013 yılında sözde Suriye devriminin 2. yılı şerefine Suudilerden aldığı yüzlerce ton patlayıcıyı Şam’da sivillerin üzerine günlerce yağdıran ve çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine sebep olan örgüt. Aynı zamanda Alevi kadınları kafeslerde canlı kalkan yapan ve köle pazarlarında satan grup. Rahman kolorduları isimli ikinci en büyük grup ise Katar’dan para aldığını açıkça itiraf eden ve Şam merkezine dönük füze saldırılarına imza atan bir grup. Üçüncü en büyük grup konumundaki HTŞ ise El Kaide’nin Suriye kolu durumunda ve Şam merkezine dönük sürekli canlı bomba saldırıları gerçekleştirmekte.
Doğu Guta cephesi geçtiğimiz Kasım ayına kadar yaklaşık 1 yıldır ateşkes durumundaydı. Uzun süren savaş sonucu sayıları on-on beş bin civarına düşen bölgedeki cihatçılar Şam merkezi için büyük bir tehdit olmaktan çıkmış durumdaydı. İdlib’te ki cihatçılara yardım etmek amacıyla, bu bölgedeki cihatçı örgütlerin Kasım ayında Şam merkezine doğru hücuma geçmesi ve sivil yerleşimlere dönük füze saldırılarıyla ateşkes bozuldu. İsrail’in provokasyonlarının artmasıyla bölge Suriye ordusu için önemli bir duruma geldi.
http://gazetemanifesto.com/2018/02/24/muhabirin-dogu-guta-sorusuna-caferiden-tokat-gibi-yanit-teroristlerle-savasiyoruz/
Bölgeyi cihatçılardan temizlemek amacıyla operasyona başlayan Suriye ordusu, cihatçı mevzileri zayıflatmak için yoğun top ve füze saldırıları düzenlemekte. Bu durumu ‘Esad rejimi sivilleri katlediyor’ yalanına malzeme yapmaya çalışan Batı basını ise başka yerlerde çekilmiş görüntüler ve El Kaide menşeli Beyaz Baretliler grubunun üçüncü sınıf kurgudan oluşan görüntülerini kullanarak yeni bir emperyalist provokasyona zemin hazırlamaya çalışıyor. Yıllar önce BM gözetiminde kimyasal silah stoğunu ve kimyasal silah üretecek teçhizatını yok etmiş olan Suriye ordusunu kimyasal silah kullanmakla suçluyor. Fakat bölgedeki cihatçıların her gün büyük bir şov içinde yayınladıkları Şam merkezine dönük ağır roketlerin de kullanıldığı saldırı videolarını görmezden geliyorlar. Hem de bu videolarda cihatçılar sivillere dönük saldırıda bulunduğunu açıkça belirtirken.
Bütün bu duruma rağmen Suriye ordusu bölgede kalan sivillerin tahliyesi için azami çaba gösteriyor. Koridorlar açarak bu bölgeden sivilleri tahliye etmeye çalışıyor. Günün önceden duyurulmuş saatlerinde operasyonu durdurarak sivillerin kaçmasına yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat cihatçılar daha önce Halep’te yaptıkları gibi sivilleri ölümle tehdit ederek hatta bazı durumlarda bu tehditlerini gerçekleştirerek sivillerin bölgeden kaçmasını engelliyor. Cihatçılarla ise bölgeden İdlib’e ve Dera’ya tahliyelerini sağlayacak anlaşmalar yapmaya çalışıyor. Fakat bu anlaşmalara yatkın olan gruplara özellikle İslam Ordusu engel olmaya çalışıyor. Son görüşmelerde tahliyeyi kabul HTŞ grubuna elindeki esir üyelerini vermeyerek bu tavrını pratikte de uygulayan İslam Ordusu bölgede silahla sağlanmayacak bir çözümü kesinlikle kabul etmeyeceğini açıkça gösteriyor. Bunu yaparken temel motivasyonu ise, bu süreçte Batı basını tarafından hazırlanacak emperyalist provokasyonla, Suriye yönetimine dönük bir emperyalist saldırının gelmesi beklentisi olduğunu saklamaya bile gerek görmüyor. Fakat gerek Suriye yönetiminin kararlı tavrı gerekse dünya kamuoyu Batı basınının bu tarz provokasyonlarına izin vermeyecek durumda. Emperyalist körlük Doğu Guta’da da duvara toslamaya doğru gidiyor.