Düzen siyasetinde seçim gündemi ısınırken komünistlerin seçimlere ilişkin ne düşündüklerini sorduk. Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komitesi üyesi Kurtuluş Kılçer, seçimlere yönelik parti politikasına, düzen siyasetinde ortaya çıkan gelişmelerle ilgili yaklaşımlarına ve sosyalist hareketin yan yana gelip gelemeyeceğine yönelik sorularımızı yanıtladı.
Düzen siyasetinde AKP-MHP ittifakı, Abdullah Gül’ün çıkış yapacağı iddiaları, Meral Akşener hareketi gibi yeni gelişmeler izliyoruz. Bu gelişmeleri nasıl değerlendirmek gerekir?
Açıkçası şaşırılacak bir durum yok. Düzen kendi bekası adına, sömürücü, gerici ve baskıcı bir yolda ilerlemeye devam edecek. Ancak bu durumun bazı ilginç yanlar taşıdığını ifade etmek gerek. Birincisi, 12 Eylül öncesinin Milliyetçi Cephe hükümetleri gibi AKP-MHP ittifakı düzenin merkezileşme eğiliminin bir parçası olarak karşımızda. Demek ki sopayla yönetmeye devam edecekler ya da başka bir seçenekleri bulunmuyor. Bunu düzenin sıkışması olarak görmek gerek. Gerici-faşist ittifaka karşı durmak ve buna karşı mücadele etmek noktasında tereddüt olmamalı. Ancak sorun şurada; bugün bu ittifaka karşı “Hayır Cephesi”nin bir araya gelmesi gibi seçenekleri sol adına ortaya koyanlara daha çok şaşırıyoruz. Çünkü bundan 3 yıl önce yine bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP-MHP ittifakı karşımızdaydı. Dün bu ittifaka ilerici anlam yükleyenler bugün AKP-MHP ittifakına faşizm tespiti yapacaklarsa, vay hallerine… Biz komünistler dün ne dediysek bugün de aynı yerdeyiz. Bu anlamıyla düzen solu olarak gördüğümüz CHP’yi hala sol bir seçenek olarak görenler devam ediyorsa, AKP-MHP ittifakına karşı çıkarken dönüp dün yaptıklarına bakmak durumundadırlar. Açıkçası ‘Yetmez Ama Evet’çilerin düştükleri duruma düştüklerini açık olarak ifade etmem gerek. Buradan bir şey çıkmaz… Düzen solunun kuyruğuna takılmak bugün sol adına yapılacak en büyük yanlış.
İkinci nokta ise, alttan alta Abdullah Gül adaylığının ısındırılması. Her ne kadar AKP ön almaya çalışıp, iş daha pişmeden ateşi söndürmek istese de, düzen solunun bu yönde bir beklentisi olduğunu açık olarak görüyoruz. Ekmeleddin ders olmadı, ‘Abdullah Gül’ü deneyelim’ demektedirler. ‘Denize düşen yılana sarılsın’ demektedirler. Bir kez daha ‘dine karşı din’ gibi ‘gericilere karşı gericiler’ emekçilerin önüne konuyor. Biz bu oyunda yokuz, komünistler olarak sosyalist bir odağın şekillenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu konuda partinizin bir görüşü olgunlaştı mı? Seçimler yaklaşıyor ve Türkiye Komünist Hareketi’nin tutumu belirginleşti mi ya da bir yol haritanız var mı?
Bu konu partimizin gündeminde. Merkezi kurullarımızda konuyu ele aldık. Ancak bu konuda tek başına TKH olarak bir görüş açıklamadan önce komünist, sosyalist, devrimci bütün güçlerle görüş alışverişinde bulunup ortak bir tavır belirlemenin mümkün olup olmadığına ya da mücadele hattının örülüp örülmeyeceğine bakacağız. Bu anlamıyla ortak bir tavır arayışı ilk seçeneğimiz olacak. Ancak son kertede bizim kırmızı çizgimiz düzeni ve sermayeyi – bütün kanatlarıyla- bir bütün olarak karşımıza almak ve amacımız ise sosyalist hareketin ayrı bir hat olarak bağımsız odağını yaratmaktır. Ülkemizde gerçek anlamda sol bir boşluk vardır ve boşluk taklitleriyle doldurulamaz, doldurulmamalı. Türkiye solu, kendini hep yedek oyuncu olarak görmüş, düzen solunun peşinden gitmeyi “siyaset yapmak” olarak görmüştür. Bizim bu kulvarda işimiz yok. Bize göre bu tür bir seçim politikası, düzene meşruiyet katmak dışında bir anlama gelmiyor.
Türkiye Komünist Hareketi olarak, sosyalist solda yeni bir işbirliği mi öneriyorsunuz?
Bütün bunlara bakmamız gerekiyor. Kategorik olarak şöyle ya da böyle olsun diye kati bir görüşümüz şu anda yok. Temel ilkelerimiz belli, politik doğrultumuz zaten ne yapacağımızın işaretlerini fazlasıyla veriyor. Ancak seçimlerde sosyalist hareketin güçlü bir şekilde sesini duyurması için ortak bir tavır arayışının önemli olacağını düşünüyoruz. Önce bunun mümkün olup olmadığını, mümkünse nasıl bir yöntemle ele alacağımızı bütün güçlerin ortaklaşa hayata geçirmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu süreç menfi şekilde gelişir ve bir tavır ortaklığı sağlanamazsa TKH, kendi yolunu güçlü bir şekilde açmanın uğraşı içinde olacaktır. Ama önce bu fikir alışverişinin bir sağlanması lazım, sonra sorduğunuz soruya daha net yanıt verilebilir.
Sosyalist solda TKH olarak özgün bir yerde duruyorsunuz. Düzen solunu eleştiriyorsunuz, yan yana gelinmemesi gerektiğini söylüyorsunuz, Kürt siyasi hareketine yönelik ciddi eleştirileriniz var, solda görülen güçbirliği gibi platformların parçası değilsiniz. TKH olarak bu özgün tutum bir tercih mi zorunluluk mu?
Aslına bakarsanız her ikisi de. Siyasal gelişmelere yönelik bir okumamız var. Anti-emperyalist, gericilik ve sermaye karşıtı bir politik tutum ve sosyalist cumhuriyet şiarı, bugünkü sol tabloda bizim dışımızdaki güçlerle yan yana gelmemizi mümkün kılmıyor. Bu anlamıyla da bir tercih. Bugün Kürt siyasi hareketinin, emperyalizmle kurduğu işbirliği ortadayken komünistler olarak bunu görmememiz nasıl beklenebilir? Ya da bize göre bir burjuva düzen partisi olan CHP’nin kanatları altına girmek, tek başına AKP karşıtlığı üzerinden mazur sayılabilir mi? Ülkemizde ne yazık ki, ezberlerle siyaset yapılıyor ve her yerden bir cephe ya da güç birliği önerileri geliyor. Demokratik Cephe, Cumhuriyetçi Cephe ve benzeri önermeler yine gündemde. Aslında bu konu, yani ittifaklar konusu hiç gündemden düşmedi. Türkiye sosyalist hareketinin neredeyse tarihi bu tartışmalarla dolu. Ancak gelinen yol ortada ve ilkesiz, sosyalizmsiz, hep asgari noktalara çekilin güç birliklerinden devrimci bir çıkış bugüne kadar hiç gerçekleşmedi. Ama hep tersi oldu. Sosyalist hareket geriye çekildi, ya da likidasyonların politik zemini haline geldi. Aslında bu ittifak, güç birliği ya da cephe tartışmaları belli açılardan düzen soluna yedeklenmenin bir kılıfı olarak sunuldu.
Biz başka düşünüyoruz. Türkiye Komünist Hareketi, kendi bağımsız yolunu açmalıdır, açabilir. Bunun için Türkiye’de muazzam olanaklar olduğunu düşünüyoruz. Ancak önce yapmamız gerekenler var. O da emekçi halkın partisi haline gelmek. TKH olarak bu yolda kararlı bir mücadeleyi önümüze koymuş bulunuyoruz, zor ama doğru ve devrimci yol buradan geçiyor.
Bu haber en son değiştirildi 16 Ocak 2018 13:16 13:16
Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…
İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…
Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…
Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…