'Ekim Devrimi' buluşması öncesi üniversite öğrencileri ile konuştuk: Çağrımız 'Bir şeyler yanlış gidiyor' diyen herkese...
Sosyalist Düşünce Toplulukları (SDT) yeni eğitim dönemindeki mücadele başlıkları ve ülke gündemine ilişkin sorularımızı yanıtladı, 2 Aralık'ta yapacakları "101. Yıldönümünde Ekim Devrimi" buluşması için çağrıda bulundu.
Üniversitelerde ve ülkede sosyalizm mücadelesini yükseltmek üzere birlikte okuyup tartışarak ve üreterek çalışmalarını sürdüren Sosyalist Düşünce Toplulukları (SDT) yeni eğitim dönemindeki mücadele başlıkları ve ülke gündemine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Sosyalizmin üniversitelerde sesinin kısılmaya çalışıldığı bu dönemde geri çekilişe, kaçışa ve savruluşa inat “sosyalizm” demenin gerekliliğine vurgu yapan öğrenciler, “SDT’ler ilericilerin, yurtseverlerin ve daha güzel bir gelecek isteyenlerin buluşma noktası haline geliyor. Böylesi bir tabloda yeni bir kuşağın yaratılması zorunluluğu ise önümüzde duruyor.” dedi.
Üniversiteli gençlik, İstanbul’da gerçekleşecek önemli bir buluşma için çağrıda bulundu. Eylül ayında Prof. Dr. İzzettin Önder’in katılımıyla “21. Yüzyılda Emperyalizm” başlığını tartıştıkları bir oturum gerçekleştiren SDT’liler, 2 Aralık’ta da İstanbul Beyoğlu’ndaki Divriği Kültür Derneği’nde yapılacak “101. Yıldönümünde Ekim Devrimi” başlıklı oturum için tüm gençliğin davetli olduğunu belirtti.
Röportajımız şöyle:
Üniversiteler açılalı yaklaşık 2 aylık bir süreç geride kaldı. Bu sürece baktığınızda üniversitelerdeki tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.D: Üniversiteler öncelikle tarihsel olarak çok önemli bir yere oturmaktadır. Solun geri çekilmesi ile umudunu kaybeden gençlik için bu yıl ki tablo biraz daha karamsardı. Bunda 24 Haziran başkanlık seçimlerinin büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Gençliğin üzerinde yaratılan sahte umutlar ile düzene bağımlı kılınması doğalında gençliği umutsuzluğa sürüklemektedir. Bu ise sadece seçimlerdeki yenilgiyle değil, bununla birlikte üniversitelere ve gençliğe yapılan baskıdan da beslenmektedir. Dolayısıyla bir depolitizasyon sürecinden bahsedebiliriz. Düzen, üniversitelerin memleketle bağını koparmak için planlı bir şekilde ilerliyor. Bölünme gündemleri, akademide yaşanan ihraçları buraya oturmak gerekir.
B.Ç: Doların yükselmesiyle birlikte değişen enflasyon, fiyatlarda oldukça artış meydana getirdi. Bu durum üniversite yemekhanelerine, kitaplara, kağıtlara yansıdı. Öğrencinin elinde maddi kaynağı yok. Devletin verdiği burs/kredi hiçbir şekilde öğrenciye yetmiyor. Aile okuyan çocuğuna destek çıkamıyor, çünkü elinde maddi gücü yok. Yani bu sene üniversitelerde önceki senelere oranla fiyat artışları daha da belirgin şekilde kendini hissettiriyor. Bir diğer noktada ise umutsuzluğa kanalize olunmuş bir görüntü var. Bu durum hem solun geriye çekilmesinden, hem de ülkenin içinden geçtiği süreçten besleniyor. Bu sürecin değişmesi için mücadele ediyoruz.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “burs değil, kredi isteyin” vurgusu ve gençliği beleşçilikle nitelendirmesine dair ne düşünüyorsunuz?
S.D: Öncelikle bu sözün altının -iktisat öğrencisi olarak- epey dolu olduğunu düşünüyorum. Biraz açarsak, bu söylem 80 sonrası liberal politikaların, emperyalizmin müdahalelerinin ve işbirlikçiliğinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Öğrencinin geçiminin kaynağı aslen ailesinden aldığı harçlığıdır, fakat bugün işçilerin, emekçilerin maaşı yoksulluk sınırının da altındadır. Her gün artan enflasyon, artan işsizlik ve var olan kriz, öğrencilere burs aramaktan başka bir seçenek bırakmıyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı ise çıkıp burs değil, kredi isteyin diye bir söylem ortaya atıyor. Söylenecek şey basit; üniversite öğrencilerinin mezun olduğunda iş garantisi yok. Bugün ülkede binlerce atanamayan öğretmen ve binlerce üniversite mezunu işsiz var. Bunun yanında ise okurken çalışmak zorunda olan ve hatta yoksulluğu yüzünden intihar eden yüzlerce öğrenci bulunmaktadır. Bu yüzden öğrencilerin burs istemini beleşçilikle nitelendirmek, gerçekliği görmemekle açıklanabilir. Bir de tabii ki, sermaye sınıfının kiniyle!
B.Ç: Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu, işsizliğin yükselen katsayılarla boy gösterdiği bu dönemde; okullar ticarethane haline gelmiş, öğrenciler ise güdülecek koyun olarak tanımlanmıştır. Biz öğrenciler bilimsel ve nitelikli eğitim beklerken, okul masraflarımızı çıkartmak için çalışmaya mecbur bırakılıyoruz. Bu durum eğitim hayatımızı olumsuz etkiliyor. Olması gereken parasız ve bilimsel bir eğitimken, asıl olan durum harçlığımızı çıkartmak için çalışırken derslere bile gidemeyişimizdir. Bu umutsuz, dışarıdan bakıldığında utanç verici olan tabloyu kaldırmak biz öğrencilerin en büyük hedefi ve görevidir. Bu hedefe ulaşmanın yolu da memleketle bağ kurmaktan, kurtuluş arayışının bir parçası olmaktan geçiyor.
Üniversitelerde durum buyken, TKH Gençliği sosyalizmin sesinin yükseltilmesi gerektiğini söyleyerek Sosyalist Düşünce Toplulukları’na (SDT) çağrı yaptı. SDT’ler nasıl bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktı?
S.D: Yukarıda da bahsettiğim üzere ülkenin durumu ortada, bunlara ek olarak, üniversiteler bilimsel üretimden koparılmış ve gençliği düzene entegre edecek düşüncelerle doldurulmuştur. Akademisyenlerin tasfiye edilmesi, eğitimin pazarlanabilecek bir niteliğe dönüşmesi ve atanmış rektörler bunların sonucudur. SDT’ler ile birlikte bu karanlık gidişe son vermek istiyoruz. Ayağınızı bastığınız zeminden hareket etmek zorundasınız. Sosyalizmin üniversitelerde sesinin kısılmaya çalışıldığı bu dönemde, geri çekilişe, kaçışa ve savruluşa inat sosyalizm demek gerekiyor. SDT’ler ilericilerin, yurtseverlerin ve daha güzel bir gelecek isteyenlerin buluşma noktası haline geliyor. Böylesi bir tabloda yeni bir kuşağın yaratılması zorunluluğu ise önümüzde duruyor. Yani SDT’ler hem sosyalizm fikrinin yayılmasının aracıdır hem de alanlarda yeniden üretilmesinin.
B.Ç: Türkiye solunun yıllardır süregelen bir durgunlukla beraber siyasette mevzi kaybettiği bir dönemde olduğumuza ben de katılıyorum. AKP iktidarının yandaş akademisyenlerinin üniversitelere atanarak gericiliğin baş gösterdiği bu dönemde, üniversiteler bilimden tamamen uzaklaşmış ve öğrenciler bu düzene entegre edilmeye çalışılmıştır. Bu durum böyle gittiği sürece gençliği hep bir geleceksizlik bekleyecek, bunun altını çizmek gerekiyor. Biz; çare sosyalizm diyoruz. Üniversitelerin bizi aydınlık bir geleceğe hazırlamasının ve topluma yarar sağlayacak bireyler oluşturmasının gerekliliğini söylüyoruz. Doğalında bu bakışın sonucu olarak sosyalizmin sesi yükseltilmeli, sosyalizm fikri üniversitelerde yer etmeli dedik. SDT’lere çağrı yaptık. Karanlık düşüncelerden, gerici zihniyetten uzak bir kuşak oluşturma hedefindeyiz.
SDT İstanbul’da ilk oturumunu “21. yy‘da Emperyalizm” başlığında yaptı, bir sonraki oturumunuz ne zaman olacak, hakkında bilgi verir misiniz?
S.D: SDT’lerin ilk oturumu Prof. Dr. İzzettin Önder’in katılımıyla “Emperyalizm” başlığını tartıştığımız bir içerikle gerçekleşti. Şimdi ise 2 Aralık Pazar günü “Ekim Devrimi” başlığı ile gerçekleşecek olan 2. oturumumuza hazırlanmaktayız. İstanbul’da bir dizi üniversiteden öğrencilerin katılacağı bir etkinlik olacak. Bu oturumda belli başlıkları tartışacağız. Ekim Devrimi’nin insanlık tarihinin en büyük ve en önemli dönemeçlerinden olduğunu düşünüyoruz. İnsanlığın eşit ve özgürlükçü yaşam düşüncesinin somut bir gerçeğe dönüştüğü; işçilerin, emekçilerin ve köylülerin iktidarı aldığı devrimin adıdır diyoruz. Sosyalizmin mevzi kaybettiği bir dünyada kapitalizmin insanlık tarihini ne oranda geriye götürdüğünü görmekteyiz. İnsanlığın yeni bir düzen arayışının devam ettiğini ve bu düzenin adlı alınca sosyalizm olduğunu düşünüyoruz.
Üniversiteli gençliğe bir çağrınız var mı?
S.D: Umutsuzluğa kapılmayın diyebilirim. Gençlik insandan, memleketten, iyi olandan umudunu kesmemelidir. Umudu insanda, insanca bir düzen olan sosyalizmde görmek gerekiyor. Bundan dolayı Sosyalist Düşünce Toplulukları’nın ikinci oturumuna tüm gençliği sosyalizmin sesini yükseltmeye, bu mücadelenin bir parçası olmaya, var olanı anlamaya davet ediyoruz. Kapitalizm bizden tüketmemizi istiyor, biz aksine üretiyoruz!
B.Ç: Kapitalizm insanlığa dair ne varsa eritiyor, sosyalizm mücadelesi bundan dolayı insan kalmanın en temel noktalarından bir tanesi. Mücadele bana hayatı bir işçinin gözünden gösterdi. Çocukların hayal dünyasını, emekçilerimizin umudunu gösterdi. Umutsuzluğa kapılmadan sosyalizm fikrini yayıyoruz. Düşüncelerimizin ürünü olarak da fanzinler çıkartıyoruz. Bu üretimlerimiz daha da artacak. Düzenin saldırdığı ne kadar alan varsa, oralarda yanıt üretmek zorundayız. Üniversiteler bundan dolayı önemli bir zemini teşkil ediyor. Çağrımız basit aslında. Bir şeylerin yanlış gittiğini düşünen herkesi 2 Aralık’ta yapacağımız SDT’ye davet ediyoruz.