İşimiz, gerçekleri asıl sahibi olan emekçi halkla buluşturmak. Çünkü yalanlara inanmanın bedelini önce biz ödeyeceğiz. Üzerinde yaşayacağımız bir yurdumuz kalmadığında, en sevdiklerimizi kaybettiğimizde, tepemize bombalar yağdığında, Ortadoğu’nun kadim halkları silahlarını birbirine doğrulttuğunda, çocuklar annesiz- babasız, anne-babalar çocuksuz kaldığında, aç uyuduğumuzda…Daha sayabiliriz ama işimiz çok, vaktimiz az…
Konuya girelim.
Dün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde dünya tarihinin en büyük “tiyatrolarından” bir tanesi sergilendi. Konu malumunuz; Suriye’nin Doğu Guta’ya bağlı Duma’da “kimyasal silah” kullandığı iddiası.
ABD, Fransa ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist koro ellerinde sunabilecekleri tek bir kanıt olmaksızın Suriye’ye nasıl müdahale edeceklerini tartışıp durdular gece boyunca.
Tarihin en büyük emperyalist çullanmalarından bir tanesini yaşayan Suriye, tam da Doğu Guta gibi kritik bir bölgede kontrolü yeniden sağlamışken, bu palavranın gündeme getirilmesi manidar elbette, ama biz biraz akşam yaşanan tartışmalara ve gerçeğin ne olduğuna biraz göz atalım.
Bilindiği gibi, Duma’da kimyasal saldırı olduğu iddiasını ortaya atan “kurum” cihatçı çetelere PR çalışması yapması ile tanınan, el Kaide’nin “düşük bütçeli prodüksiyonu” Beyaz Miğferler.
Daha önce de sayısız başarısız propaganda çalışmasının altına imza atan bu “kurum”un Soros tarafından fonlandığı, Suriye’de savaşın başından beri ne gibi rezaletlere imza attığı herkesin malumu.
Halep özgürleştiğinde, kent sakinlerinden bir teyzenin Suriye Devlet Televizyonu’na yaptığı açıklamadaki cihatçı tarifi ile söyleyecek olursak; “dolar iti..” Biz demiyoruz, empeyalistlerin, Esad’ın üzerlerine bomba yağdırdığını iddia ettikleri Suriye halkı diyor…
Devam edelim;
Duma, Doğu Guta’da cihatçı çetelerin elinde kalan son bölge idi. Geçmiş zaman kullanıyoruz çünkü Suud destekli Ceyş’ul İslam’ın da çıkartılması ile birlikte, Doğu Guta’daki haşere temizliği sona erdi.
Cihatçı çeteler Vafedin bölgesindeki tahliye koridorundan İdlib ve El Bab’a yollandılar. İşte kimyasal silah provokasyonu için tam da tahliyelerin gerçekleştiği tarihlerde düğmeye basıldı.
2013’den beri Doğu Guta’daki halka adeta cehennem hayatı yaşatan bu cihatçı çetelerin tahliyesi konusunda bile güvenlik alan Suriye neden kendi halkına kimyasal silah kullanmış olsun, bölgede her şey Suriye ordusunun lehine işlerken böyle bir adım atsınlar?
Kulağa çok mantıksız gelmiyor mu?
Hadi bunlar bizim yorumumuz diyelim, peki Beyaz Miğferler’in kanıt olarak sunduğu videolardaki gibi bir iddia var ise, sahiden Suriye ordusu halka kimyasal silah saldırısında bulunduysa, o videoları çekenler, yaralılara müdahale edenler hiç mi etkilenmedi bu saldırıdan. Sinir gazına maruz kalmış bir yaralıya, elle ya da suyla müdahale edilir mi? Ya da Duma’daki hastahanelere bu şikayetle başvuran, ölen ya da yaralanan neden tek bir insan dahi yok?
Lazkiye yakınlarında yer alan Rus uzlaştırma merkezinin yöneticisi Yuriy Yevtuşenko’nun Duma temizlenmeden önceki açıklamalarına kulak verelim;
“Batılı bir dizi ülke Duma’dan militanların çıkarılması için yapılan operasyona devam edilmesini engellemeye çalışıyor. Silahlı grupların Duma’dan çıkmasının ardından buraya uzmanlar göndererek söz konusu iddiaların uydurma olduğunu kanıtlamaya hazırız.”
Bu da BM’de Suriye’nin daimi temsilcisi Beşar Caferi’nin BMGK’deki gergin oturumda yaptığı açıklamalardan;
“BM’ye silahlı grupların klor ve sarin gazına sahip olduklarını ve bunları kullanmaya, fabrikasyon haberler yaymaya hazırlandıklarına dair onlarca mektup verdik. Belgelendirdik. Hiçbir şey yapılmadı, okunmadı bile.
Ne ilginçtir ki Suriye ordusu, sadece ilerleme kaydettiği zamanlarda kimyasal silah kullanıyor. Yine ne ilginçtir ki sadece kadın ve çocukları isabet alıyor ve videolarda su ile yıkananları görüyoruz. Doğal su her şeyin ilacı!
Suriye hükümeti, Duma’ya soruşturmaya gidecek heyete her türlü desteği vermeye hazırdır.
Bugün Suriye olarak Doha, Riyad, Paris, Ankara, Washington ve Londra’nın, IŞİD, Nusra, Rahman Kolorduları ve diğer gruplara kimyasal silah dahil her türlü desteği vermekle suçluyoruz. Suriye ve Irak’ta bu silahlar kullanıldı.
Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’ye kötü haberlerimiz var. Destekledikleri silahlı örgütleri bitirdik.
Yalan bir kartopuna benzer. Ne kadar fazla yuvarlarsanız o kadar büyür.”
Bilindiği gibi emperyalistler savaşın henüz başında, bugün yaşadığımız duruma benzer bir adım atarak 21 Ağustos 2013’te Doğu Guta’da bir kimyasal saldırı yaşandığını iddia etmişti. Yine eldeki tek kanıt çekilen videolardı. BM Misyonu bu videolar üzerinden bir rapor yayımlayarak, Suriye hükümetini suçlasa da, bu rapordan bir gün önce Rahibe Agnes Mariam de la Croix ve Suriye’de Uzlaşı için Uluslararası Destek Ekibi tarafından titizlikle hazırlanan bir rapor yayımlandı.
Bu rapor emperyalistlerin saldırıların arkasında Esad ve Suriye hükümetinin olduğu iddialarına meydan okurken, Washington’un iddialarını papağan gibi tekrarlayan Batılı medya kuruluşlarında yer almadı haliyle.
Bu raporun bulguları gayet açık ve net olarak gösteriyordu ki, ABD’nin başını çektiği emperyalist koronun iddia olarak sunduğu bu videolar Suriye hükümetini suçlamak için birer kurgudan ibaret. Merak edenler için, rapora http://www.globalresearch.ca/STUDY_THE_VIDEOS_THAT_SPEAKS_ABOUT_CHEMICALS_BETA_VERSION.pdf uzantısından ulaşabilir. Biz özetleyecek olursak raporun sunuşunda şu ifadeler yer alıyordu;
“Kaçırılan çocukların ailelerinin bazılarının bize ulaşarak, videoda Doğu Guta’daki kimyasal silah saldırısının kurbanları olarak gösterilen çocukların arasında kendi çocuklarını tanıdıklarını söyledikleri andan itibaren, videoları titizlikle incelemeye karar verdik…
İlk kaygımız, görüntülerde gördüğümüz çocukların akıbetiydi. Bu melekler, silahlı çetelerin unsurları gibi görünen yetişkin erkeklerin elinde yalnızlar. Öldürülen çocukların yanında aileleri yok ve beyaz kefenlere sarılıncaya kadar tanınmıyorlar. Dahası çalışmamız, şüpheye yer bırakmayacak şekilde, cesetlerinin manipüle edildiğini ve ekranda görünmek üzere düzenlemeden geçtiklerini ortaya koyuyor.
İncelenen görüntüler Doğu Guta’daki kimyasal saldırıların işlenmesi nedeniyle Suriye devletini suçlamak için edit edilip kanıt olarak yayınlandıysa da, bizim keşfettiklerimiz de teşhis edilmeyen çocukların manipüle edilmesi üzerinden sahte gerçeklerin hazırlayıcılarını ve aktörlerini itham ediyor.”
Görüldüğü üzere, Irak’ta, Libya’da, 5 yıl önce Suriye’de ne yaşandıysa bugün de yine Suriye’de aynı şey yaşanıyor.
Ortada bir kanıt yok, yaralanan, ölen kimse yok, iddia sahiplerine yöneltilen “gelin birlikte araştıralım” teklifine herhangi bir yanıt yok…
Ortada son derece garip bir durum yok mu?
Başta söylediğimiz, “gerçeklerin neden önemli olduğu” sorusunun yanıtı da burada aslında.
Emperyalist barbarlığa mahkum değiliz diye; bir kez daha altını kalınca çizerek;
Yalanlara teslim olmayın.
Bu haber en son değiştirildi 10 Nisan 2018 19:24 19:24
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…