Eski HSYK Başkanvekili Hamsici: Cemaatle yaptığımız gizli akitte 'darbe yapılacağı' yoktu
Eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, tutuksuz yargılandığı davada ilginç açıklamalarda bulundu.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklanan ve itirafçı olduktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, “Bizimle cemaat yöneticileri arasındaki gizli akitte ‘darbe yapılacağı’ yoktu. Bu akdi onlar bozdu. Ben kendimi kandırılmış, hatta tecavüze uğramış olduğumu hissettiğim için itirafçı oldum” dedi.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında meslekten ihraç edilen ve tutuklanan eski Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ile HSYK üyelerinin yargılanmasına devam edildi.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce, Yargıtay Genel Kurul Salonu’nda görülen duruşmada, önceki celsede suçlamaları reddeden sanık eski Yargıtay üyesi Mesut Budak, yeniden hakim karşısına çıktı.
Duruşmada, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur, eski HSYK üyeleri Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Okur, tutuklu bulunduğu cezaevinden duruşmaya bağlanırken, diğer tanıklar salonda hazır bulundu.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, ifadesinde sanığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nde tetkik hakimi olarak görev yaptığı dönemden tanıdığını ancak bir samimiyetinin bulunmadığını söyledi.
Hamsici, cemaat mensubu HSYK üyelerince önerilen isimler arasında bulunan sanığın seçilmesine kendileri tarafından itiraz edilmediğini aktardı.
İtirafçı olmasında tek kişilik koğuşa alınmasının etkili olup olmadığı sorulan Hamsici, konunun bununla bir ilgisinin olmadığını, cezaevindeyken bir gazetede darbe girişiminde bomba atan pilotlardan birinin ifadesini okuduktan sonra itirafçı olmaya karar verdiğini bildirdi.
“AKDİ ONLAR BOZDU”
Daha önce cemaat olarak bilinen yapıya sempati duyduğunu belirten Hamsici, şöyle konuştu:
“Örgütlerle üyeleri arasında yazılı olmayan bir sözleşme vardır. PKK için dağa çıkan kişi, bir gün eline silah verileceğini ve bu silahı polise, askere doğrultacağını bilir, bu kabulle örgüte katılır. DEAŞ’a katılan biri, günün birinde eline bir bıçak verileceğini, bununla kamera karşısında birinin kafasını kesebileceğini bilir. Bize cemaat toplantılarında ‘Biz eğitim gönüllüsüyüz, Türk dostu insanlar yetiştiriyoruz’ diyorlardı. Bizimle cemaat yöneticileri arasındaki gizli akitte ‘darbe yapılacağı’ yoktu. Bu akdi onlar bozdu. Ben kendimi kandırılmış, hatta tecavüze uğramış olduğumu hissettiğim için itirafçı oldum. Tek kişilik koğuşta kalmam itirafçı olmam konusunda beni etkileyen bir unsur değildi.”