Fuat Sezgin'e sahip çıkmak
Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Prof. Dr. Fuat Sezgin, Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarından birisiydi...
Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Prof. Dr. Fuat Sezgin, Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarından birisiydi. 1924 doğumlu olan Sezgin, 1951’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra, Arap Dili ve Edebiyatı alanında doktora yapmıştı, tez konusu “Buhari’nin Kaynakları” idi. Sezgin bu çalışmasında hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari’nin, bilinenin aksine sözlü kaynaklara değil yazılı kaynaklara dayandığını ortaya koyarak, İslam tarihine bakışta önemli bir değişiklik yapmıştı.
1960 yılında, ilerici birçok akademisyenle birlikte “147’ler” diye bilinen listede yer alıp üniversiteden uzaklaştırılınca, Türkiye’den ayrılarak Frankfurt Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürdü (demek ki o zamanlar tasfiye edilenlerin yurtdışında çalışmalarına engel olunmuyormuş). Burada ikinci doktorasını yaptıktan sonra, bugüne kadar sahasında yazılan en kapsamlı eser olan Arap-İslam Bilim Tarihi’nin ilk cildini 1967’de tamamlayan Sezgin, öldüğünde, eserin 18. cildini yazıyordu. Fuat Sezgin’in Frankfurt’taki enstitü bünyesinde oluşturduğu Bilim ve Teknoloji Müzesi de, İslam bilim tarihindeki aletleri sergilemeye devam ediyor. Burada sergilenenler dünyanın çeşitli yerlerinden toplandığı gibi, bulunamayanların şekillerinden kopyası yapılmış, şekilleri bile kayıp olanların ise el yazmalarındaki tariflerinden modelleri oluşturulmuştur (müzenin bir benzerini de İstanbul’da açmıştır). Sezgin, 27 dili çok iyi derecede biliyordu; bu dilleri öğrenmesinin nedeninin araştırdıklarını kaynaklarından okuma tutkusu olduğunu söylüyordu.
Fuat Sezgin’in çalışmaları tarihin belirli bir döneminin aydınlatılmasına ciddi bir katkıda bulunmuştur, dahası; bakışı da değiştirmiştir. Sezgin’in İslamcı bir yaklaşımı da yoktur. İncelediği dönemi, genel ilerlemenin bir parçası olarak ele almış ve olguları karşıtlarıyla birlikte değerlendirmiştir. Daha açık deyimiyle, diyalektik bir yaklaşım vardır Sezgin’in metinlerinde. Üstelik İslam’da bilimin gerileme dönemini de dinî veya ahlakî nedenlerle değil, sosyoekonomik yapıyla ilişkilendirerek somut materyalist bir zeminde açıklamaya çalışmıştır.
Şimdi ben neden bunları yazıyorum? Şundan: Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan “2019 yılını inşallah Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Yılı olarak ilan edeceğiz. Bunun da talimatını verdik. İnşallah bu da hem bilim tarihimiz için hem ilim irfan tarihimiz için hayırlara vesile olur. Bu da bizim onun manevi noktadaki hayatı için bir izdüşümü olur diye düşünüyorum” demişti, Fuat Sezgin’in cenaze töreninde1. Eğer böyle olursa, Sezgin’in dinci, gerici, olayları hurafelerle açıklamaya çalışan bir kişi olarak tanıtılacağından korkarım. Aslında bu korkumda da haksız değilim çünkü daha şimdiden Amerika’yı Müslümanlar mı keşfetti tartışması Fuat Sezgin üzerinden sürdürülmek isteniyor2.
Dedim ya, Fuat Sezgin olaylara diyalektik yaklaşan, gerçeğe ulaşmak için her türlü zorluğa katlanan, gerektiğinde tek bir metni okuyabilmek için o dili öğrenen, gerçek bir bilim insanıydı. Böyle bir kişinin dinci gerici propagandaya alet edilmesine karşı durmak gerekir. Elbette Fuat Sezgin’in katılmadığım düşünceleri var, örneğin, bilim tarihi bölümlenmesi gibi3, ama bunlar asla Sezgin’in değerini değiştirmez.
Ben şimdiden uyarayım ve Fuat Sezgin’i savunmaya başlayayım dedim. 2019 Fuat Sezgin için zor bir yıl olacak gibi.