15 Ağustos 1951: Nazım Hikmet vatandaşlıktan çıkarıldı
Nazım Hikmet, şiirlerinin yasaklı olduğu yıllarda; Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er mahlaslarını kullanmıştır. Türkiye’de serbest nazım türünün ilk uygulayıcısı ve çağdaş edebiyatın Türkiye’deki en önemli temsilcisi olmuştur. Dünya çapında da üne ulaşmış ve 20. yüzyılın en gözde şairlerinden Hikmet’in şiirleri 50’den fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Her bulduğu... View Article
Nazım Hikmet, şiirlerinin yasaklı olduğu yıllarda; Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er mahlaslarını kullanmıştır. Türkiye’de serbest nazım türünün ilk uygulayıcısı ve çağdaş edebiyatın Türkiye’deki en önemli temsilcisi olmuştur. Dünya çapında da üne ulaşmış ve 20. yüzyılın en gözde şairlerinden Hikmet’in şiirleri 50’den fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.
Her bulduğu fırsatta Türkiye Komünist Partisi üyesi olmakla övünen Nazım Hikmet, yaşamı boyunca defalarca tutuklanmış ve sürgün hayatı yaşamıştır. Yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Hikmet; İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yatmıştır. Bunca sürgüne ve hapishaneye rağmen Nazım Hikmet, hiçbir şekilde boyun eğmemiş, sosyalizm mücadelesinden vazgeçmemiştir.
12 yıllık tutukluluğunun ardından aldığı tehditler yüzünden 1950 yılında Sovyetler Birliği’ne giden Nazım Hikmet, Bakanlar Kurulu tarafından 15 Ağustos 1951’de vatandaşlıktan çıkarılmıştır.
2009 yılında başlatılan büyük kampanyalar sayesinde Nazım Hikmet, Bakanlar Kurulu tarafından vatandaşlığa geri alınmıştır.
Memlekete ve Partisine olan bağlılığını ise vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra yazdığı şiirlerinde çokça ifade etmiştir.
Seni Düşünüyorum
Türkiye Komünist Partisi,
T. K. P.’m benim,
seni düşünüyorum.
Sen dünümüz, bugünümüz, yarınımızsın,
en büyük ustalığımız,
en ince hünerimizsin.
Sen aklımız, yüreğimiz ve yumruğumuzsun.
Dünyada bir anılır şanlı soyun var:
sen küçük kardeşisin V.K.P.(B)’nin.
Sen bana bugün
Mübarek alnındaki yara yerinle
ve işçi bileklerinde zincir izleriyle göründün.
yürüyorsun dimdik, pırıl pırıl.
Ömrümde yalnız seninle
ve senin safında olmakla övündüm.
Bacımınkiler gibi gök gözlü şehrim,
İstanbul’um
seni düşünüyorum.
Oturmuşum deniz kıyısına,
bakıyorsun limana giren Amerikan zırhlısına.
Hastasın, açsın, öfkelisin.
O da bakıyor sana,
hem de nasıl,
efendinmiş,
patronunmuş,
sahibinmiş gibi itoğlu it.
Bozkırdaki tarlalar sizi düşünüyorum.
Belki kara sapanla sürülürdünüz,
kavruk olurdu ekininiz,
kavruktu mavruktu, buğday idi ya,
Amerikan şimdi beton dökmüş oraya,
ölüme uçak alanı yapmış sizi.
Uzun uzun şoseler sizi düşünüyorum.
Üstünüzden kervan geçmez, kuş uçmaz,
ölmeğe, öldürmeğe gidilir yalnız.
Seni düşünüyorum tornacı Rahmi.
Belki bu sabah basıldı evin,
belki şimdi Birinci Şubedesin,
kolların kelepçeli arkadan,
Kan içinde yüzün gözün.
Biliyorum söyletemezler:
“Barış Yolu” dergisini kimden alıp dağıttığını.
Seni düşünüyorum Hasan oğlu Hüseyin.
Mangalardan birinin bilmem kaçıncı eri. Selam vermedin diye,
çipil teğmen, basıyor tokadı sana. Sen sımsıkı duruyorsun,
yüzünde beş parmağın yeri. Biliyorum Hasan oğlu Hüseyin
kaçacaksın, katletmiye gitmeyeceksin Korede kardeşlerini
Seni düşünüyorum Hatçe kadın.
İnsandan çok arık toprağa benziyorsun,
hayır topraksızlığa.
Beş çocuk doğurdun, üçü öldü.
Fakir köy halkını peşine taktın.
gidiyorsun zapt etmeğe
süngülerin ardındaki bey toprağını.
Üniversiteli kız seni düşünüyorum.
İçerdesin bir yıldır,
en az üç yıl verecekler.
Bana bir şiirimi okumuştun,
sesin kulağımda hala.
Seni düşünüyorum sayacı İsmail Usta,
Marşal emretti, açıldı gümrük kapıları,
sen dükkanın kapısını kapattın,
zarf, kaat sattın
Galatasaray da, postanenin orda.
Dilendin sonra,
sonra öldün veremden
ev halkıyla beraber.
Seni düşünüyorum anne.
Büsbütün perde indi mi gözlerine?
Karanlıkta mısın?
Karıcığım, seni düşünüyorum.
Sütün kesildi mi büsbütün,
emziremiyor musun artık tosunumu
Memed’imi?
Ev kirasını bu ay verebildin mi?
Ben aklında mıyım?
Mavi bulutlar geçiyor altın kubbelerin üzerinden,
kırmızı bacaların,
beyaz kulelerin üzerinden mavi bulutlar geçiyor.
Bakıyorum Moskova’nın pencerelerinden birinden
seni düşünüyorum memleketim
memleketim, Türkiye’m seni düşünüyorum
zaten bir dakka çıktığın yok aklımdan,
hasretin dayanılır gibi değil
Moskova’da yaşamanın saadeti olmasa,
burda herkes sormasa seni benden,
Sovyet insanlarından her gün mektup gelmese,
sevmese seni onlar
benim onları sevdiğim kadar.
Moskova,9.10.1951