İKD: İnsanca bir yaşam kurulana dek mücadelede edeceğiz

İlerici Kadınlar Derneği 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

İKD: İnsanca bir yaşam kurulana dek mücadelede edeceğiz

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasının ardından Bakanlığa bir dilekçe de iletildi.

Basın açıklamasında konuşan İKD Genel Sekreteri Nuray Yenil “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü önünde basın açıklamamızı gerçekleştirmek için toplandık. AKP döneminde artan gericilik ve yoksullukla birlikte kadına şiddet de tırmanıyor. Bizler gericiliğe ve yoksulluğa karşı mücadelemizi büyütmek için bugün buradayız ve bundan sonra da sokaklarda olmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

 

 

Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi’nde öğrenci olduğu dönemde coğrafya öğretmeni tarafından tacize uğrayan Eylül isimli öğrencinin annesi “Ben uzun yıllardır İKD üyesiyim. Bundan 1 yıl önce benim kızım okuduğu lisede öğretmeninin tacizine uğradı. Ben de bilinçli bir kadın bir anne olarak bunun peşini bırakmadım. Kızımla birlikte tacizci öğretmene karşı hukuki mücadele veriyoruz. Dava sürecimiz devam ediyor. Kadına şiddetin her türlüsüne karşı dik durmaya devam edeceğiz. 14 Mart’ta Küçükçekmece Adliyesi’nde görülecek duruşmamıza herkesi davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

İKD tarafından gerçekleştirilen basın açıklaması şöyle:

BASINA VE KAMUOYUNA

“Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla bir aradayız. Peki neden 25 Kasım?

1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Clandestino hareketinin kurucuları arasında yer alan Mirabel kardeşler Trujillo’nun askerleri tarafından öldürülür. Üç kız kardeşin ölümü Dominik’te halkın ayaklanmasına neden olur, Trujillo diktatörlüğünün sonunu getirir. Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü tarih olan 25 Kasım üç kız kardeşin anısına bugün bütün dünyada Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü olarak kabul edilmektedir.

Ülkemizde neredeyse her gün bir kadın cinayeti işleniyor. Kadınlar kamusal alanda tekmeleniyor, en yakınları tarafından şiddete uğruyor, taciz ediliyor. Gericilik ve yoksulluk kıskacındaki kadınlar şiddete maruz kalıyor, öldürülüyor.

AKP döneminde kadına yönelik şiddet korkunç boyutlara ulaştı. 2002-2017 Ocak ayı tarihleri arasında toplam 14 bin 293 kadın cinayeti işlendi. İlgili bakanlıkların istatistik yayınlamama ısrarı nedeniyle basına yansıyan haberlerden derlenen verilere göre işlenen bu cinayetlerin en az yarısı, aile içi şiddet sonucu gerçekleşiyor. 2002-2017 yılları arasında aile içi şiddet sonucu en az 7000 kadın cinayeti işlendi.

2003 ile 2017 yılları arasında kadın cinayetlerinde yaklaşık %392 artış oldu.

2018 yılının ilk on ayında 344 kadın öldürülürken, 242 kadın cinsel saldırıya maruz kaldı.

İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre 2017 yılında 133 bin 809 kadının, 2018 yılının ilk 7 ayında da 96 bin 417 kadın şiddete maruz kaldı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre ise ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı yüzde 39.3.

Kadınlar yalnızca fiziksel şiddete maruz kalmıyor. Kadınlar hayatlarının değişik dönemlerinde psikolojik ve ekonomik şiddete de maruz kalıyor. İşyerlerinde mobbinge uğruyor.

“Yeni rejim gerici politikalarla toplumu yeniden şekillendiriyor”

Tablo bu kadar ağır iken mahkemeler değişik bahanelerle faillerin cezalarında iyi hal indirimlerine gitmektedir, failler bu kararlardan cesaret alıyor.

Son 16 yılda artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet tesadüf olarak değerlendirilemez. AKP iktidarı boyunca uygulanan gerici politikalar, kadını ikincilleştiren açıklamalar, kadın düşmanı vaaz ve fetvalar toplumsal algıda kadın kimliğini zayıflatıyor, kadınlar hedef haline getiriliyor.

AKP eliyle kurulan yeni rejim gerici politikalarla toplumu yeniden şekillendiriyor. En yetkili ağızlardan kadın-erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğu propaganda ediliyor. Başta Diyanet olmak üzere birçok gerici kurumun kadını yok sayan ‘vaaz’larına tanık oluyoruz.

Şiddete maruz kalan kadınların yaşam biçimleri sorgulanıyor. kadına yönelik şiddetin nedenleri ve sorunun bütünlüklü bir bağlamda ele alınması önem kazanıyor.

AKP döneminde iktidar sahipleri tarafından topluma dayatılan gerici ideoloji, kadına yönelik şiddetteki korkunç artışın temel sebebini oluşturuyor.

Öte yandan ekonomik krizin emekçilere fatura edilmeye çalışıldığı bugünlerde yoksulluk daha da hissedilir hale geliyor. Kadınlar tencerelerinde bir kap yemek kaynatmaya çalışırken, artan yoksulluk da kadınlara şiddet olarak dönüyor.

İktidar, kadınlara ya evinde 3 çocuk yapmasını ya da sermayenin doğası ve ihtiyaçları gereği ‘ucuz iş gücü’ olarak sömürülmesini reva görüyor. Esnek ve güvencesiz çalışma modelleri kadınların yeni çalışma biçimi olarak meşrulaştırılıyor. Kriz koşullarında ilk işten atılan, ücretleri düşürülen, tazminatları gasp edilen kadınlar oluyor.

Gericilik ve yoksulluk kadınlara yönelik şiddetti körüklüyor, kadın cinayetleri her geçen gün artıyor.

Bugünün Türkiye’sinde kadına yönelik şiddete karşı mücadele, gericiliğe ve yoksullaşmaya karşı örgütlü gücümüzü, dayanışmayı büyütmekten geçiyor.

Bugün kadına yönelik şiddeti önlemek hamasi söylemlerin ötesine geçmeyi gerektirmektedir.

Buradan bir kez daha ilan ediyoruz bugün yapılması gerekenler bellidir;

–Kadınları aşağılayan her türlü söylem, yayın ve propaganda nefret suçu kapsamında değerlendirilmelidir.

– Basın yoluyla yapılan kadınları aşağılayıcı yayınlar yasaklanmalı ve cezai yaptırım uygulanmalıdır. Başta Diyanet olmak üzere çeşitli gerici vakıf ve kurumlar tarafından verilen fetvalar ve vaazlarla kadın düşmanlığı pompalanması suç kapsamına alınmalıdır.

– Kadın cinayetlerinde, kadına yönelik şiddet ve istismar davalarında tahrik ve iyi hal indirimlerine son verilmelidir.

– Türkiye’nin taraf olduğu ve İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen; “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi” sözleşmesinin gerekleri yerine getirilmelidir.

– Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dönük hazırlanan 6284 sayılı yasa etkin şekilde uygulanmalıdır.

Kadınların mücadelesi ise insanca bir yaşam eşitlikçi bir düzen kurulana dek devam edecektir.