İmam hatip öğrencisi Manifesto'ya konuştu: İkna odaları var

'Deizm' ve 'ateizm' tartışmalarının yapıldığı İmam Hatipler’de yaşananlara dair bir İmam Hatip'li, Manifesto'nun sorularını yanıtladı.

İmam hatip öğrencisi Manifesto'ya konuştu: İkna odaları var

Geçtiğimiz günlerde basında da geniş yer bulan Konya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ‘Gençlik ve İnanç’ konulu çalıştay raporlarında, imam hatip öğrencilerinin dini bilgilerdeki tutarsızlıklar nedeniyle deist ve ateist olduğu iddiaları yer almıştı.

Dün ise AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk, tedbir alınmazsa Türkiye’yi bekleyen asıl tehlikenin ‘Kuransız İslam’, ‘Peygambersiz Kur’an’ ve daha da ötesi ‘Allah’ın yeryüzünde hiçbir şeye karışmayacağını iddia eden Deizm’ olduğunu söylemişti.

Siyasal islamcılığın ‘arka bahçesi’ olarak görülen ve okulların dayatmayla dönüştürülmesi pahasına sayıları hızla arttırılan imam hatiplerle ilgili ‘deizm’ ve ‘ateizm’ tartışmaları sürerken, Konya’da yakın dönemde bir imam hatip lisesinden mezun olan Muhammed konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı:

Merhaba Muhammed. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkür ederiz. Bize biraz kendinden ve neler yaptığından kısaca bahsedebilir misin?

Merhabalar, ben teşekkür ederim bu röportaj teklifiniz için.  2013 yılında Konya Selçuklu Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldum. Aslında kendim hakkında bahsedecek ya da “şunu yaptım bugüne kadar” diyecek pek bir şeyim yok. Şu anki politik duruşum dışında gurur duyacağım bir şey de yok galiba.  Konya ve İstanbul’da iki üniversite öğrenciliği girişimim oldu ve muhtelif nedenlerle başarısızlığa uğramasının ardından tekrar üniversite sınavına hazırlanıyorum. Kant’ı aşmak amacıyla felsefe yazmayı düşünüyorum, ilk hedefim bu.

“İKNA ODASI TERS TEPİYOR”

Haberlerde okumuşsundur, Konya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün “Gençlik ve İnanç” başlıklı Çalıştay raporlarına göre, senin de mezun olduğun okul olan imam hatip okullarında okuyan öğrencilerde “deist” ve “ateist” eğilimlerin arttığı gündeme geldi. Sen de Konya’da yaşayan ve imam hatip mezunu olan birisin. İmam hatip öğrencilerinin deizmi veya ateizmi tercih etmeleriyle ilgili düşüncelerin / gözlemlerin nelerdir?

Haberlerde görmeden önce de benim gözlemlediğim bir durumdu bu zaten.  Zira o okullarda “sivri” düşüncelere izin verilmiyor. “Sivri” diye tabir edilen düşünceler sadece ateizm ya da deizm eğilimleri değil, siyasi görüş, hatta günlük yaşantıya ilişkin de durum böyle. Benim okuduğum okulda gayet doğal olmasına karşın öğrencilerin sevgilisi olmasına dahi, okul içinde ve dışında fark etmeksizin, karışılıyordu. İmam hatip öğrencilerine biat kültürü empoze edilmeye çalışılıyor. Hem çocuklarını o okullara gönderen aileler yapıyor bunu, hem de okuldaki öğretmenler ve radikal düşüncelere sahip öğrenciler. Örneğin başörtüsü meselesi, 20 yıldır üzerinden mağdur edebiyatı yapılan bir olay. Ama benim okulumda başı açık öğrencilere “tersten ikna odası” diye tabir edebileceğimiz şekilde baskılar uygulanıyordu. Durum böyle olunca biraz düşünen, sorgulayan öğrenciler İslamcılığın dışında başka türlü düşünmeye başlayabiliyorlar. Çünkü onlardan (İslamcılardan) farklı hareket etmeye başladığınız zaman hemen ötekileştirmeler izliyor bunu. Bunların kaçınılmaz sonucu olarak da dayatılan her şeyi reddetme geliyor.

“BAŞÖRTÜLÜ AGNOSTİKLER, ATEİSTLER TANIDIM”

Yani okuduğun okulda başı açık olan kız öğrencilerin başörtüsü takmaları için “ikna odaları” kurulduğunu söylüyorsun. Peki, bu ikna odalarında öğrencilere kimler başörtüsü takmaları için baskı yapıyordu, kız öğrencilerin bu duruma tepkisi ne oldu?

Benim bu olaylardan mezun olduktan sonra iletişime geçen arkadaşlar sayesinde haberim oldu. Çünkü okulda okurken kadın-erkek ayrı sınıflarda okumakla birlikte, katlar, hatta bahçeler bile ayrıldığı için çoğu öğrenci birbiriyle iletişime geçemiyordu. Gerek öğretmenler gerek öğrenciler eliyle başı açık kız öğrencilere yönelik “Bir imam hatipliye bu hal yakışmıyor”, “Dinimiz bunu emrediyor sen günah işliyorsun” tarzındaki telkinlerle yapılan bir baskı bu.  Yani işin içinde Allah ile korkutmak olduğu için öğrencilerde “Biz yanlış yapıyoruz ve bizi uyarıyorlar” algısı oluşuyor. Şunu da tekrar belirtmek gerek, o öğrencilere bu baskılar önce evde uygulanıyor daha sonra ailenin de isteği bu doğrultuda olduğu için çevrelerinde artarak devam ediyor. Ben başörtüsü taktığı halde deist/ateist/agnostik vs. olan insanlar tanıdım. Açıldığında “yoldan çıktı” etiketi yapıştırılacağı için başka bir bedende tutsak gibi yaşıyorlar, işin belki de en acı yanı bu.

“NE ZAMAN GÖĞSÜMÜ GERE GERE KOMÜNİSTİM DEDİM, O ZAMAN KORKULARIMDAN UZAKLAŞTIM”

Türkiye Komünist Hareketi’nde (TKH) içerisinde bilimsel sosyalizme inanan biri olarak sınıf mücadelesi yürütüyor, sömürünün ortadan kalktığı eşit ve özgür bir ülke için örgütlü mücadele yürütüyorsun. Üstelik bunu Konya gibi bir kentte ve imam hatip mezunu olarak yapıyorsun. Bu durum senin için zor oluyor mu?

İlk başlarda, komünist olduğumu kabullenene kadar çok zorluk çektim. Çünkü ben de muhafazakâr bir ailede yetiştim. Liseye başlayana kadar da milliyetçi bir çizgideydim. Okuduğum kitaplar bu yöndeydi ve komünizmi “şer odağı” olarak görüyordum. Lisede de bir süre Saadet Partisi destekçisi profili çizmek zorunda kaldım.  Çünkü, hem gördüğüm yanlışlar doğrultusunda muhalif olmak hem de aforoz edilmemek istiyordum. Çevremde bana yol gösterecek siyasi oluşumu geçtim, tek bir kişi bile yoktu. Ama dediğim gibi ne zaman kendimle yüzleştim, ne zaman göğsümü gere gere “ben komünistim” dedim, o zaman omuzumdaki bütün yüklerin kalktığını, bütün korkularımın uzaklaştığını hissettim. Hemen ardından bizzat öğretmenler tarafından fişleme çalışmaları geldi tabii. Özellikle alt sınıfta okuyan arkadaşlarımıza gidip, “Muhammed komünisttir çok yaklaşmayın beyninizi yıkayabilir”  gibi söylemlerde bulundular. Ama bu durum arkadaşların bana gelip sorular sormasına ve aslında aynı şeyi düşündüklerini itiraf etmesine sebep oldu. Bu da benim naçizane “Sevdalınız Komünisttir” hikâyem işte.

Örgütlü mücadeleye gelince, böyle şehirlerde verilen mücadelenin çok daha değerli olduğunu düşünüyorum. İstanbul’dan Konya’ya dönmemin asıl sebebi de mücadeleye burada devam etme isteğimdi. Konya’dan umudumu hiç kesmedim, kimse de kesmesin. Biz bu şehri, gericiliğin kalesi olarak görülen bu şehri, aydınlanmanın merkezi yapacağız.

İmam Hatip Lisesi’nde okuyan öğrenciler siyasal İslamcılar tarafından doğal tabanları olarak görülüyor. Biliyorsun son yıllarda bu okulların sayısı oldukça arttı. Son yıllarda çıkan haberlere göre bu okullarda okuyan öğrencilerin sosyalizme büyük sempati beslediklerini okuyoruz. Senin bu durumla ilgili düşüncelerin nelerdir? 

Görülüyor çünkü okulların açılma amacı da bu zaten. Ama özellikle yeni nesil artık bilgiye ulaşma konusunda çok rahat ve eskisi kadar kontrol altında tutulamıyor. Bizden daha korkusuzlar. Hâlâ benim mezun olduğum liseden öğrenciler sosyal medya aracılığıyla bana ulaşıyor, çok mutluluk verici bir olay bu.  Bizim, mücadelemiz için yaptığımız hiçbir şeyin boşuna olmadığının kanıtı bir bakıma. Onlara biçilen rollere uymayı reddediyorlar, zincirlerini kırıyorlar teker teker. Zamanında benim korktuğum şeylerden korkanlar var aralarında ama bunu çok rahat aşacaklarına eminim. Olmadığı biri gibi davranmak insana ne kadar acı veriyor bizzat görmemden kaynaklanıyor bu da.

“SAFSATALARA İNANMAYIN”

Son olarak, gençliğin sosyalizme ve siyasete bakışını nasıl değerlendiriyorsun?  Senin gibi İmam Hatip Lisesi’nde okuyan öğrencilere bir mesajın var mı?

Sosyalizme bakışları her ne kadar olumlu olsa da siyasetten geri durmaları doğrularını götürüyor. Şu an bir korku imparatorluğu yaratılmış durumda ve gençler bu yüzden kendilerini frenliyor. Herkes hafiye oldu, en yakın arkadaşlarını ihbar edecek kıvama getiriliyor arkadaşlar, malum gençlik kolları ve cemaatlerin eliyle. Biliyorum, çünkü arayışta olduğum dönemlerde ben onların hepsinin içinde bulundum. Bütün pisliklerini görerek büyüdüm.

Özellikle kız kardeşi olan bir abi olarak, sindirilmeye, evlere hapsedilmeye, hayattan koparılmaya çalışılan, ikinci sınıf insan gibi davranılan, hocasına, kocasına, babasına boyun eğmek zorundaymış gibi büyütülen, bu doğrultuda imam hatiplere gönderilen kız çocuklarına şunu söylemek isterim; onların mücadelesi daha zor, daha çetrefilli olabilir ama daha değerli. Elbette doğal haklarınız sizlere bir lütufmuş gibi sunulacak, elbet tecrit edilmeye çalışılacaksınız ama bunun önüne geçmek elinizde ve elinizi korkak alıştırmayın. Ne ailenizin, ne sizin hakkınızı aradığını söyleyen “küçük burjuva feministlerin”, ne de aklınızı körelten gerici kadın derneklerinin yalanlarına inanmayın.

Son olarak imam hatipli ve ülkemiz gençliğine şu söylemek isterim;  “Siz mi kurtaracaksınız memleketi?”, “Bu devirde ne sosyalizmi?” ya da “İslam da sosyalisttir, bakın bunların hepsi Kur’an’da var”  tarzı safsatalara asla inanmamalılar. Gençlik heyecanlarını içi boş milliyetçilik ya da ümmetçilikle törpülemeye çalışanların, deyim yerindeyse gazlarını almaya çalışanların farkında olmalılar.

Apolitizm hiçbir zaman kurtuluş değildi, bundan sonra da olmayacak. Faal olmalılar, mücadele etmeliler, bugün liselerin yarın fakültelerin sahibi onlar. Kalem tutan elleri, orak-çekiç tutan ellerin, işçi sınıfımızın yanından asla ayırmamalı, tarihin sınıf mücadelelerinin tarihi olduğunu akıllarından çıkarmamalı, kendi toplumsal sınıflarının da farkına varmalılar. Her şeye rağmen şunu söylemeliyim, asla imam hatipli olmaktan utanmadım çünkü orada aldığım tepkiler olmasa ben bugünkü çizgimde olamazdım.

Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gül ve hürriyet günlerinin farkında olmasalar da, bu günleri getirme gücünü ellerinde tutan arkadaşlarımıza söyleyeceklerim bu kadar.

Hepsini bir abileri, yoldaşları olarak selamlıyorum.

Açıklamaların için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

http://gazetemanifesto.com/2018/04/05/akpli-kulunk-en-buyuk-tehlike-deizm/

http://gazetemanifesto.com/2018/04/03/meb-imam-hatip-ogrencileri-deizme-kayiyor-escinsellik-normal-sayiliyor/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=facebook