1 Mayıs, düzen siyaseti ve devrimci tavır
Bazılarına göre erken olarak görülse de, korsan olduğu aleni olan seçim tartışmaları alevlendi. Bu hızlanmanın ortasında 1 Mayıs’a gidiyoruz...
Bazılarına göre erken olarak görülse de, korsan olduğu aleni olan seçim tartışmaları alevlendi. Bu hızlanmanın ortasında 1 Mayıs’a gidiyoruz.
Bu 1 Mayıs’ta da düzen siyaseti harıl harıl çalışıyor ve emekçileri kendi yanına çekmek için uğraşıyor. Bu bahsettiğimiz şey klişe bir laf değil. Türkiye’de milyonlar büyük bir müsamerenin ortasında izleyici durumunda kendi kaderlerini ellerine alacakları günü bekliyorlar. Önemlice bir bölümü bu günlere doğru gidildiğinin şu an için farkında olmasalar bile…
Hatırlanacaktır, geçtiğimiz yılın öne çıkan siyasi gelişmelerinden bir tanesi CHP’nin Adalet Yürüyüşü ve sonrasında yapılan Adalet Mitingiydi. Havasının sönmesi için birkaç ay geçmesi yetti. Ağustos ayında yapılan Adalet Kurultayı’nda ortaya çıkan tablo sanıyoruz ki aklı başındaki solcular ve devrimciler açısından netti.
Kurultay’ı hatırlayın: İslamcılık ile arasına mesafe koymaya çalışmayan bir CHP ve CHP kürsüsünü kullanarak CHP’yi sola çekmeye çalıştığını söyleyen konuşmacılar… Bunlar arasındaki mesafe oldukça kısaldı artık. Adalet Yürüyüşü’nde Kılıçdaroğlu ile poz verenlere de, halkın umutlarını her daim soğuranlara da, Türkiye’de sol ve devrimci siyaseti CHP’nin etki alanında kurgulayanlara da, Abdullah Gül’e de, Meral Akşener’e de CHP’de yer var.
Bu yere yerleşmeye heves eden solcular açısından önümüzdeki seçimlere kadar sanıyoruz ki izleyici koltukları dışında pek yer bulunmayacak gibi.
Tam da 1 Mayıs’ın öncesindeki gelişmeler daha önce yaptığımız tespitleri doğrular nitelikte gibi görünüyor. Solu bir süs ya da herhangi bir kimlik olarak gören CHP, nedense sağa doğru büyük bir açılım yapıyor.
Akşener’e yolladığı 15 milletvekili ile demokrasi zırhı olduğunu söyleyen CHP düzen muhalefetinin merkezine yerleşmiş durumda. Şimdi ise Abdullah Gül’ün çatı aday olup olmayacağı tartışılmaya başlandı. Hatta HDP cenahından bile Abdullah Gül’ün desteklenebileceğine dair sinyaller verildi. Bu saatten sonra CHP sol görünümlü aday çıkartsa ne olur? Her halükarda sağcılığı sağcılık ile temizlemeye çalışıyorlar.
Referandumdaki “Hayır” oylarını birleştireceğiz diyerek halkı oyalayan ve bugün tüm sağcılar ile ittifak stratejisini adım adım döşeyen CHP’nin ufkunun ne ile sınırlı olduğu belli olsa gerek: Ülkemizdeki sömürü düzeninin ve emperyalizm işbirlikçiliğinin devam etmesi ve bunun tam da parlamenter sisteme dönüş söylemi adı altında yapılması.
İşte 2018 yılında 1 Mayıs’a giderken düzen muhalefetinin sağda yeniden yapılanmasının kısa özeti budur. 1 Mayıs’ta emekçilerin ortaya koyacağı tavır bu açıdan önem taşımaktadır.
Neden mi?
Çünkü düzen muhalefeti açısından bu 1 Mayıs’ta işçi sınıfının mücadelesi seçim platformuna taşınmaya ve potansiyel CHP destekçiliğine dönüştürülmeye çalışılacaktır. Türkiye solu ve devrimci hareketi bu duruma karşı dikkatli olmalıdır.
Sendikalar, emek meslek örgütleri ve sol örgütlerin görevi Türkiye işçi sınıfının düzen karşıtı çizgisinin bu 1 Mayıs’ta daha da güçlenmesini sağlamaktır. Tersinden CHP’nin 1 Mayıs alanlarındaki sesi olmak değil.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl referandumun hemen ardından yapılan 1 Mayıs, Türkiye’deki sömürü düzenine, referandumun şaibeli sonuçlarına, CHP’nin referandum sonrasında halkı yine yarı yolda bırakmasına bir tepkiyi ve referandumdaki düzen karşıtı konumlanışın geleceğe sol tarafından taşınması yönünde bir umudu ortaya koymuştu.
O günden bu güne kadar neyin değiştiğini sormak ve ortaya koymak durumundayız.
Her geçen gün daha da gericileşen bir rejime karşı mücadele edenler, emperyalizme karşı mücadeleyi Türk ve Kürt emekçilerinin kurtuluşu için olmazsa olmaz sayanlar ve sömürü düzenine karşı bayrak kaldıranların adresi bellidir.
Bugün tüm bu mücadele hattı bütünlüklü bir biçimde komünistler tarafından temsil ediliyor. O yüzden solun CHP ya da HDP’ye doğru meyleden politikaları, özellikle seçimlerde hesaba katıldığında bir tarafa bırakılmalı. Solun bütünü düzen karşıtı çizgisini 1 Mayıs’ta ortaya koymalıdır.
Bunun yolu 1 Mayıs kürsülerine CHP’ciliği ve düzen partilerinin seçim politikalarını sıkıştırmaktan geçmiyor.
Tersinden işçi sınıfının mücadelesinin yükseleceği bir döneme gireceğimizi düşünüyorsak tam da devrimci politikaları ortaya koymanın ve sermaye düzenine karşı mücadeleyi daha da büyütmenin zamanı gelmiştir.
Solu özgürleştirecek, Türkiye işçi sınıfının kurtuluş yoluna öncülük edecek tavır budur.
O yüzden bir kere daha, paranın saltanatına, yobazın karanlığına ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selam!
Yaşasın 1 Mayıs!