24 Haziran seçimlerinde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Genel Başkan olmak için harekete geçti. CHP tüzüğüne göre 625 delegenin imzasıyla Olağanüstü Kurultay’a gidilebiliyor. Bugün CHP içinde İnce’nin başını çektiği muhalefet hareketi Olağanüstü Kurultay için düğmeye bastı.
CHP Genel Merkezi, böylesi bir kurultaya karşı olduğunu açık olarak ilan etti. Yerel seçim öncesi CHP’nin kurultaya gitmesinin partiye zarar vereceğini söyleyen Kılıçdaroğlu ve Genel Merkez yönetimi CHP içindeki diğer kanadı temsil ediyor.
Umut ve değişim adıyla başlayan muhalefet hareketinin yeterli imza sayısına ulaştığı iddia ediliyor. Önümüzdeki dönemde CHP’de bir yönetim değişikliğinin olup olmayacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak sonuç ne olursa olsun CHP’de köklü bir değişim beklemek büyük bir hayal.
Bugün İnce ve Kılıçdaroğlu taraflarının neyin kavgasını verdiklerini kimse bilmiyor. Siyaseten hangi noktalarda ayrışıldığı, ne gibi ideolojik farklılıklar bulunduğu ya da politik söylem olarak ne gibi ayrım noktalarının bulunduğu herkes için belirsiz.
Gerek Kılıçdaroğlu ve gerekse İnce’nin politik söylemine ve yaptıklarına bakıldığında ortada bariz bir fark yok. Seçim yenilgileri üzerine Genel Merkez yönetimine dönük eleştiri ise bizzat İnce’nin aday olmasıyla birlikte ayakları havada kalan bir teze dönüşüyor.
CHP açısından ortada bir misyon bulunmuyor. Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP, daha da sağa kaymış, partide merkez sağdan milli görüşe, liberallerden ulusalcılara kadar her türlü kesimin bulunduğu bir heterojen bir görüntü var.
Bununla birlikte özellikle Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’nin verili düzene muhalefet etmek yerine, bu düzenin yeniden yapılanmasının bir parçası haline dönüştüğü yapılan eleştirilerin başında geliyor.
Yerel seçimlerden önce Olağanüstü Kurultay çağrısının arkasında yerel seçimlerde kimlerin aday olup olmayacağı ya da yarışının bulunduğu açık olsa gerek. O yüzden bugünkü Kurultay tartışmaları aslında CHP içinde rant çekişmesi olarak da okunmalı.
Kılıçdaroğlu’nun Baykal’dan sonra genel başkanlık koltuğuna oturması özellikle CHP içinde bir heyecan yaratmıştı. Umut ve değişim sloganları tıpkı bugün olduğu gibi dün de ortaya atılmış, Kılıçdaroğlu ile birlikte partinin daha sola çekileceği söyleniyordu. Ancak son 8 yıldır ortaya çıkan pratik tersi bir sonuç verdi. Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP, daha sağa kayan bir çizgi izlemiş, merkez sağın alanına oynamak istemiş, son genel seçimlerde ise gerici bir siyasal parti ile ittifaka kadar gidecek bir çizgi değişikliğine varmıştır. Bugün CHP’nin sosyal demokrat ya da Kemalist bir parti olduğunu iddia etmek doğru değil. Tersine bugün CHP liberal bir parti görüntüsü veriyor.
İnce’nin de Kılıçdaroğlu’nun daha solunda yer aldığını söylemek abesle iştigal. Cumhurbaşkanlığı seçim yarışında İnce’nin ortaya koyduğu siyasal söylem, Kılıçdaroğlu’nu aratmamış, nasıl ki Kılıçdaroğlu Saadet Partisi ile ittifakı hayata geçirmişse, İnce de muhafazakar bir söylem tutturarak aynı yolun yolcusu olduğunu fazlasıyla göstermiştir.
İnce, bütün seçim süreci boyunca uyumdan bahsetmiş, AKP’nin yol açtığı tahribatı ortadan kaldıracağını vaaz etmişti. İnce, burada durmamış, Erdoğan’ı ziyaret ederek, kimlerle uyum sağlayacağını somut olarak da göstermişti.
Bugün düzen siyasetinde AKP, merkez ekseni sağa çekmiştir. Düzen siyasetinin topyekun sağa kayması CHP’yi de etkilemiş, CHP’de merkez eksene göre kendisini daha sağ bir konuma yerleştirmişti.
Hem Kılıçdaroğlu hem de İnce, bu sağa gidişin iki aktörü olarak öne çıkıyorlar. Bugün İnce’nin hangi saiklerle Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıktığı belirsiz. Yalnızca CHP içinde rant kavgalarının yol açtığı fay hatları üzerinde parti için çekişmeyi andıran bugünkü fotoğrafın ülkeye ve emekçilere verebileceği hiç bir şey yoktur.
CHP, bir düzen partisi aynı zamanda müzmin düzen muhalefeti olarak görülmeli. CHP’nin cumhuriyetçi toplumsal kesimlerden sağladığı destek işin bir boyutu olarak görülmeli. Ancak bununla birlikte asıl önemli olanın CHP’nin hangi sınıfın çıkarlarını temsil ettiğidir. Bu anlamıyla CHP, sermaye sınıfının çıkarlarını temsil eden bir burjuva partidir.
CHP, emperyalizme karşı değildir. Avrupa Birliği’ne evet diyen, NATO’yu onaylayan bir CHP’nin bu kimliği açıktır ki sermaye sınıfının çıkarlarıyla bire bir örtüşmektedir.
CHP, sermayeyi karşısına alan bir parti değil, tersine sermayeyi temsil eden bir partidir. CHP’nin bütün ekonomik politikaları Türkiye’de sermaye sınıfının çıkarları üzerine kuruludur.
CHP, son dönem laiklik ilkesini de gericileri partiye alarak, çarşaflılara üye rozeti takarak, müftüleri partiden milletvekili olarak göstererek iğdiş etmiş durumda. CHP, liberalizmin etkisiyle laikliği esneterek aslında AKP eliyle kurulan rejime büyük olanaklar sağlayan bir parti olarak görülmelidir.
Büyük toplumsal değişimler olmadan CHP’den değişim beklemek tam bir hayal. Aynı zamanda 24 Haziran sonrası yeni kurulan gerici rejimin kendisini kurduğu bir zamanda CHP’nin ileriye bir çıkış yapması imkan dahilinde sayılmamalı. Zaten Kurultay çağrısının CHP içindeki rant kavgasının bir aracı olması, politik bir söylemin bulunmaması bu gerçeği bir kez daha kanıtlıyor.
Bu haber en son değiştirildi 26 Temmuz 2018 13:26 13:26
Yenidoğan davası, duruşmanın altıncı gününde devam ediyor. Örgüt lideri olmakla suçlanan Dr. Fırat Sarı savunma…
NNA’daki habere göre “Kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok…
Türkiye Komünist Hareketi Tunceli İl Örgütü ,Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyum atanması üzerine bir açıklama…
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…