ABD ağzıyla konuşmak
Türkiye’de vatan, millet, sakarya diyeceksiniz, yerli ve milli hamaseti yapacaksınız sonra ABD ağzıyla konuşacaksınız!
Suriye’deki savaş 7 yılı geride bıraktı. Bu savaştan: “2011 yılında Esat karşıtı protesto eylemlerinin rejim tarafından sert bir biçimde bastırılması sonucu başlayan Suriye iç savaşı” cümlesi ile bahsedildi yıllarca.
Bugün AKP bunu söylüyor. Bu koroya MHP de katıldı. Bugün ülkemizin Suriye konusunda devlet politikası bu tez üzerinden şekillenmiş gözüküyor.
Irak’ta Saddam gündemi olduğunda benzer bir yaklaşım geliştirilmişti. 100 bin ABD askerinin ülkemize konuşlanacağı ve buradan Irak’a gireceği unutuldu gitti. Silopi’ye kadar giden karayoluna 100 bin ABD askeri konuşlanacaktı. Bugün Suriye gerçeğinin altı bir kez daha çizilirse, ülkemizin başına nasıl çoraplar örülmek istendiği daha iyi anlaşılacaktır.
“İsyancı muhalifler ya da direnişçiler” kavramsallaştırması da Suriye gündeminde diğer bir propaganda yöntemi… IŞİD ve El Kaide söz konusu olduğunda bunlara terörist diyorlar ama diğerleri söz konusu olunca ılımlı muhalif gibi bir propaganda ile karşı karşıyayız. Çin’in Uygur bölgesinden taşınan silahlı güç (Türkistan İslam Birliği) ne ola? Ya da Müslüman Kardeşler? Türkiye’de hem gerici hem Amerikancı FETÖ terör örgütü olarak görülecek, ancak Suriye’de Müslüman Kardeşler görülmeyecek? Niye?
Bir örgütün terör örgütü olup olmaması konusunda elimizdeki ölçü aleti nedir? El Kaide uzantılı Nusra, şimdiki adıyla HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam), cihatçı, terörist, radikal olacak, diğerleri olmayacak? Ölçü? Neredeyse cihatçılık ve şeriatçılık noktasında birbirlerinden hiç farkı olmayan bu örgütleri ayırmak niye? Hangi ölçüyle ayırdığınızı söyleyebilir misiniz?
Çin’den buralara gelecekler, Libya’dan buralara gelecekler, Kafkaslardan buralara gelecekler ve bunlar isyancı muhalif olacak öyle mi? Kim taşımıştır, kim silah vermiştir, kim düzenli maaş vermektedir? Bu soruların yanıtı verilmeden kimse İdlib için “isyancı muhalifler ya da direnişçiler” mavalı anlatmasın!
“Efendim, protestolar başladı, ama Esat çok sert müdahale etti ve iş büyüdü.” İddia bu. Daha doğrusu bu yalan üzerine kuruluyor her şey. Dera’da ortaya çıkan ilk gösteriler sonrası, Şam Hükümeti tarafından atılan adımları neden yazmıyorsunuz? Ya da sonrasında Cuma namazlarına eylem çağrılarının niye karşılık bulmadığını?
Sonrasında Hatay’ın hemen dibinde 250 Suriye polis ve askerinin katledilmesini, bu katliamı yapanların sonrasında aileleri ile kaçtığını ve önceden hazırlanan kamplara yerleştirildiğini?
Siz Suriye’de bir planın devreye girmediğini mi düşünüyorsunuz? Büyük Ortadoğu Projesi’nin adım adım örülmediğini mi zannediyorsunuz? Dünyanın bütün ülkelerinde cihatçıların tabur tabur Suriye’ye uçaklarla taşınmadığını mı düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin özel hastanelerinde sağlık kontrolü yapılan cihatçıları yazacak yok mu? Sabiha Gökçen Havalimanı’nın CIP geçişlerinden binlerce cihatçının nasıl bir kağıt parçasıyla geçtiğini gözlerimizle görmedik mi? Avrupa’dan yola çıkan cihatçı konvoyları Anadolu’dan geçmedi mi?
Çocuk mu kandırıyorsunuz?
Katil Esat, Esad rejimi, Esed rejimi, Suriye’nin geleceğinde Esat’a yer yok gibi sözler batı emperyalistlerinin söylemi değil mi?
Bugün Suriye’nin parçalanması, güçsüzleştirilmesi en başta Siyonist İsrail yönetiminin çıkarınadır. İsrail’in bu dinci, cihatçı çetelere silah ve para yardımı yaptığını dünya alem bilmiyor mu?
Peki neden hala ABD ağzıyla konuşup bu cihatçıları desteklemek?
Türkiye’de vatan, millet, sakarya diyeceksiniz, yerli ve milli hamaseti yapacaksınız sonra ABD ağzıyla konuşacaksınız!
İdlib’te muhalif, isyancı diye adlandırılanlar, baştan beri emperyalist istihbarat teşkilatları tarafından yönlendirilen cihatçı terör örgütleridir. Mesele bu…
Türkiye bu cihatçıları koruyamaz, onlara kalkan olamaz, onları destekleyemez.
Çünkü bu ABD’nin politikasıdır! Türkiye’nin politikası emperyalizmin politikasına ortaklık olmamalı… Hem ABD’nin Suriye’de ne işi var diyeceksin, hem de ABD’nin peşinden gideceksin!
Hem emperyalizme karşı dayılanacaksın, hem de güya Müslümanlık üzerinden ABD’cilik yapacaksın!
İşte bu çelişkidir!
AKP gerçeği budur: Bunlardan milli ve yerli olmaz, ancak ve ancak işbirlikçi olur!
Fransa, ABD, İngiltere, İsrail, Suudi Arabistan, Suriye’nin geleceğinde Esat’ın yeri yok diyorlar. Buna kim karar veriyor? Suriye halkı mı, emperyalist devletler mi?
Bugün İdlib meselesi, özünde emperyalizmin Suriye’yi yıkma planının son sahnesidir. Bu gerçek iyi görülmeli.
Beyaz Miğferler adıyla kurulan sözde “sivil savunma teşkilatı”nın arkasında İngiliz istihbaratının bulunduğunu küçük bir internet araması üzerinden bulmak iş bile değil. Ancak yandaş medyanın “batı karşıtlığı” söz konusu olunca Beyaz Miğferler tuz buz oluyor.
Suriye halkı emperyalizme ve onun maşası cihatçı çetelere karşı ülkelerini savunuyorlar. Mesele bu kadar açık ve basit!