'Laiklik en büyük tehlikedir', 'adet olmak bir hastalıktır' diyen Emiroğlu görevinden alındı
Dokuz Eylül Üniversitesi, Mevlana Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu, Güzelbahçe Müftülüğü tarafından düzenlenen bir konferansta, "LGBTİ masum gibi gösteriliyor, tedavi olmaları lazım. Laiklik en büyük tehlikedir” gibi sözler kullanmış ve tepki çekmişti.
Dokuz Eylül Üniversitesi, Mevlana Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu, Güzelbahçe Müftülüğü tarafından düzenlenen bir konferansta, “LGBTİ masum gibi gösteriliyor, tedavi olmaları lazım. Laiklik en büyük tehlikedir” gibi sözler kullanmış ve tepki çekmişti.
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü, “Kızlar âdet olur, âdet olmak bir hastalıktır ve mutlaka tedavi olmaları gerekir. 15 yaşındaki kızlar evlenebilir. LGBTİ masum gibi gösteriliyor, tedavi olmaları lazım. Laiklik en büyük tehlikedir” gibi ifadeler kullanan Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü / Mantık Anabilim Dalı Başkanı İbrahim Emiroğlu’nun merkez müdürlüğü görevinden alındığını ve hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.
Emiroğlu’nun üniversitesini bilgilendirmeden konferansa katıldığı da açıklamada yer aldı. Rektörlük tarafından yapılan açıklama şöyle:
“Dokuz Eylül Üniversitesi, Mevlana Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu, 22 Kasım 2018 tarihinde Güzelbahçe Müftülüğü tarafından düzenlenen bir konferansa, Rektörlüğümüzden izin almadan ve Rektörlüğümüzü bilgilendirmeden konuşmacı olarak katılmıştır.
Konferans kapsamında Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu’nun konuşmasında yer verdiği iddia edilen bazı ifadeler yerel ve ulusal basında yer almıştır. Bu durum tüm kamuoyunun tepkisini çektiği gibi Rektörlüğümüzü de rahatsız etmiştir.
İddia sahipleri savcılığa suç duyurusunda bulunarak konuyu yargıya taşımışlardır. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden başlayan protestolar, Türkiye’nin çeşitli illerinde yapılan gösterileri beraberinde getirmiş, bu esnada Prof. Dr. Emiroğlu’nun oda kapısına ve dış duvarlarına eleştirel yazılar ve notlar bırakılmıştır. Bu gösterilerin de basında geniş yer bulmasıyla birlikte ulusal çapta bir tepki oluşmuş ve üniversitemize çok sayıda yazılı dilekçe ve sözlü şikayet ulaştırılmıştır. Bu şikayetler, Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu ile ilgili olarak geçmişte de benzer hadiseler yaşandığına dair bilgiler içermektedir.
Konunun geldiği nokta, üniversitemizin kurumsal kimliğine zarar verir boyuta vardığından mevzuat çerçevesinde üniversitemiz içerisinde de bir inceleme/soruşturma başlatılmış ve Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu, hem hukuki sürecin selameti hem de kurumsal faaliyetlerin kesintiye uğramaması için merkez müdürlüğü görevinden alınmıştır.
Dokuz Eylül Üniversitesi, kurulduğu günden beri, köklü geçmişinden aldığı güçle, akıl ve bilimin ışında gerçekleştirdiği çalışmalarıyla ulusal ve uluslararası düzeyde başarılara imza atmış, varlığını Türkiye’nin ilerleyişine vakfetmiş, sayısız bilim insanı yetiştirmiş ve 3 bin 500’ü aşkın akademik personeli bulunan çok büyük bir eğitim kurumudur.
Üniversitemiz kimliğini taşıyan her öğretim üyesinin; kamusal alanda ve halka açık etkinliklerde düşüncelerini ifade ederken sağduyulu davranması beklenmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi, anayasaya bağlı, temel hak ve özgürlüklere saygılı, her türlü ayrımcılığa karşı bir eğitim kurumudur. Mensuplarından da aynı hassasiyetleri göstermesini istemektedir.
Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu tarafından sarf edildiği iddia edilen sözler, başta Rektörlüğümüz olmak üzere herhangi bir akademik veya idari birimimizin görüşlerini asla yansıtmamakta ve Dokuz Eylül Üniversitesi’ni hiçbir şekilde bağlamamaktadır. Bununla birlikte üniversitemizin; hakkında çok sayıda yazılı dilekçe ve geçmiş ders anlatımlarıyla ilgili sözlü şikayetler bulunan Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu ile ilgili kamuoyu tepkileri ve farklı illerde yapılan gösteriler karşısında kayıtsız kalması söz konusu değildir. Bu noktada üniversitemiz, gereken her türlü tedbiri almaktan ve gerekli adımları atmaktan geri durmayacaktır.
Söz konusu iddialar, bağımsız yargıya taşınmış ve hukuki bir sürecin parçası haline gelmiştir. İzinsiz toplantı ve gösterilerle bu süreci saptırmaya çalışmak son derece yanlıştır. Konu, hukuki sürecin tamamlanmasının ardından aydınlığa kavuşacaktır.”