Liselilerle 'nitelikli okullar'ı konuştuk: Mesele onlardan olup olmadığınız
Liselilerle, AKP'nin Türkiye'nin piyasacı ve gerici dönüşümü sürecinde büyük önem verdiği liselere yapılan müdahaleleri konuştuk...
AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte yapılan değişikliklerin en büyüğü eğitim başlığında oldu. 4+4+4 eğitim sisteminin gelmesiyle birlikte eğitim hem gericilikle karşı karşıya kaldı, hem de piyasaya açıldı.
Şimdi ise okullara yönelik “nitelikli-niteliksiz” ayrımı gözlemleniyor. Hem eğitim sistemi, hem de son gelişmeler hakkında liselilerle gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sizlere sunuyoruz.
“YANDAŞLARA MÜŞTERİ LAZIM”
Bu yıl eğitim dönemi MEB ve Diyanet’in ortak çalışmalarıyla açıldı. Bu meseleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
T.T: Öncelikle bu yıl müfredatta çeşitli değişikliklere gidildi. En önemlisi evrim teorisi kaldırıldı. Bunun haricinde imam hatip liselerinde okuyan öğrenciler daha çok değer görmeye başladı. Anadolu ve meslek lisesine göre devlet daha çok sahip çıkıyor, destek veriyor imam hatip liselerine. Okulları yeniden düzenleniyor. Anadolu liselerinde 40 kişilik sınıfta eğitim görürken imam hatiplerde 20 kişilik sınıflar var. Bunun adaletsiz olduğunu düşünüyorum.
D.G: Eğitimin daha çok dini içerikli bir hale gelmesi, bu alandaki çalışmaların artması aslında AKP’nin iktidara geldiği 2002 senesinden beri gerçekleşmekte. Bu alandaki dönüm noktası ise, 2012 senesinde kabul edilen 4+4+4 eğitim sistemidir. Bildiğiniz üzere, AKP’nin 2002 senesinde iktidara gelmesinde önemli bir rolü olan 28 Şubat sürecinde eğitim 8 yıllık zorunlu hale getirilmiş ve imam hatiplerin orta kısımları kapatılmıştı. 4+4+4 eğitim sisteminin kabul edilmesi, başlıca sebep olarak imam hatiplerin orta kısımlarının açılması için yapılmış olup, aynı zamanda gerici dönüşümlerin bir parçasını oluşturuyor. Bunun yanında, iktidarın yakın olduğu bazı vakıflar, kurumlar ve kuruluşlar özellikle ön plana çıkarılmaya çalışılıyor, çünkü bu yapıların zenginleşmesi lazım. Bu yapıların öğrenciye, daha doğrusu müşteriye de ihtiyaçları var. Peki, bu kaynağı nereden sağlayacaklar? Elbette ki iktidara güvenen halktan. Çocuğunu bu tarz kurumların yurtlarına, okullarına gönderen insanların çoğu çocuğunun hem dini öğrendiğini, hem iyi bir eğitim aldığını, üstüne üstlük bunun da uygun bir fiyata gerçekleştiğini düşünüyor. Hal böyle olunca, bu tarz kurumların, Diyanet’in veya diğer dini kuruluşların daha çok para ve itibar kazanması kaçınılmaz oluyor.
“TÜRKİYE’NİN UTANÇ TABLOSU”
Eğitimdeki bu gerici dönüşümü dershaneleri temel liseye çevirerek metalaştırdılar/piyasaya açtılar. Sizce eğitim nasıl olmalı?
T.T: Bu sorunun cevabı açık; eşitlik. Ben neden maddi durumum kötü diye üniversiteyi kazanamayacak durumda olayım. Şu an bizler müşteriyiz! Devlet üniversitesini kazananlar müşteri durumunda. İyi bir üniversiteyi kazanabilmek için ciddi paralar döküyoruz. Yardımcı kaynaklar bile yüksek miktarda para. Bunun devamında özel dersler, dershaneler, özel eğitim kursları var. Bu sadece lisede bitmiyor, üniversitede de ciddi paralar alınıyor.
D.G: Aslında dershanelerin ilk olarak açılması bile eğitimin özelleştiğinin bir göstergesidir. Ancak yine de, dershanelerin var olduğu yıllar süresince öğrenciler hem okula, hem de dershaneye gitmekteydi. Okulların şimdiki kadar yetersiz olduğuna inanılmıyordu. Yine de dershaneler çoğu zaman çıkar amaçlı yerlerdir ve dershanelere veya temel liselere talebin bu kadar çok olması, insanların bu kurumlara zorlanması, bizim eğitim sistemimizin ne kadar sorunlu ve yetersiz olduğu sonucuna varmamızı sağlıyor. Özel okullar da aynı şekilde. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Köy Enstitüleri açıldı, 1950’li yıllarda şimdiki adları Anadolu liseleri olan Maarif Kolejleri açıldı, anlayacağınız bu alana geçmişte gerçekten büyük yatırımlar yapıldı. Ancak bu yatırımlar yıllar boyunca yavaş yavaş etkisizleştirildi ve şu anda Köy Enstitüleri yok, Anadolu liseleri de sadece isim olarak var. Bizim bu durumu öncelikle incelememiz lazım. Eskiden yabancı dil eğitimini, uluslararası, dünya çapında bir vatandaş olmayı sağlayan eğitimi parası olmayan veya orta kesime ait olan çocuklar da alabiliyordu. Hatta 2000’lerin ortalarına kadar bunun böyle olduğunu söyleyebiliriz. Ancak 2005 senesinde Anadolu liselerinin hazırlık sınıfları kaldırıldı ve her yere Anadolu liseleri açılmaya başlandı. Düz liseler de zamanla Anadolu lisesi sıfatını aldı. İyi liseleri de düz lise seviyesine çektiler. Ancak burada sorun yok çünkü iyi olan, kendini kanıtlamış Anadolu liseleri yine çok fazla yüksek puanlı öğrenci talebiyle karşılaştı ve başarılarından çok bir şey kaybetmeyerek yollarına devam ettiler. Ancak son düzenleme ve liste bize gösteriyor ki, yılların Anadolu liseleri, birkaç yıllık imam hatiplerden veya meslek liselerinden daha aşağıda sayılmış. Bu gerçekten Türkiye’nin utanç tablosudur. Eğitim bana göre yabancı dil ağırlıklı, dünya vatandaşı yetiştirmeye yönelik ve en önemlisi herkes için olmalı. Yandaş yetiştirmek için değil…
B.B: Öncelikle eğitimin 7’den 70’e herkesi kapsaması gerekiyor. Eğitimin temel amacı yeni nesli yetiştirirken memlekete taban oluşturmalı geleceğe yönelik güçlü adımlarla memleketi ileriye taşımalı. Öncelikle dershanelerin gelmesiyle eğitim belli bir kesime bırakıldı. Çocuğunu dershaneye göndermeye her ailenin gücü yetmiyor.
“AMAÇ KÖKLÜ OKULLARI PARÇALAMAK”
Ortaöğretime geçiş sınavının değişmesiyle birlikte, şimdi de liseleri nitelikli okul ve niteliksiz okul olarak ikiye ayırıyorlar. Hatta bazı illerde hiç nitelikli okul bulunmuyor. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
T.T: Öncelikle eski sistemde YGS-LYS sistemine göre öğrenciler 3 sene eğitim görüyorlardı. Herkes geleceğini bu şekilde kurmuştu, sonra sınav sistemi birden değişti ve ardından YKS getirildi. Yakın zamanda yapılan açıklamada erken seçim olacağı söylendi, sınavla çakıştı. Böylece sınav sisteminin ne kadar değersizleştiğini görmüş olduk. İktidarın açıklamasına göre birden bire TEOG kaldırılıyor ve bunun sonucu olarak neye çalıştığını bilmeyen bir nesil ortaya çıkıyor. Aynı zamanda nitelikli-niteliksiz ayrımına gidildi, kimi ilçelerde nitelikli okul bile yok. Sistemin öğrencileri ne kadar düşündüğü ortada(!) Benim yaşadığım yerde nitelikli okul yok. Burada benim seviyeme göre eğitim alabileceğim bir okul yok. Nitelikli okula gitmek için kilometrelerce yol gitmem gerekiyor. Bu adil bir sistem değil, aynı zamanda nitelikli okullarda proje okulları meşrulaştırılmıştır. Köklü okulları parçalamak için yapılan çalışmadır bu.
D.G: Öncelikle nitelikli veya niteliksiz okul ayrımı baştan yanlış. Listeleri incelediğimizde nitelikli veya niteliksiz okul ayrımının tamamen gelişigüzel hazırlandığını görüyoruz. Ben Üsküdar Çağrıbey Anadolu Lisesi’nde okuyorum ve bu okula 2015 senesinde 470 puanla girdim. Bu seneki dokuzuncu sınıf arkadaşlarımız ise 480 taban puanla girdi, 490’a kadar olanları da mevcut. Daha önceki sorunuzda bahsettiğim gibi, 2005 senesinde Anadolu liselerinin hazırlık sınıflarının kaldırılmasından önce bizim okulumuz da İngilizce hazırlık sınıfı olan bir okuldu. O dönemden kalan kaliteli hocalarımız halen daha mevcut. Bizim okulumuzun başarıdan başarıya koştuğu, dil puan türünde Türkiye ikincisi çıkardığı senelerde daha açılmasına 10 sene olan 3 yıllık okullar, bizim okulumuzun üstünde ve nitelikli olarak sayıldı. Türlü türlü bahçelerine, spor salonlarına ve laboratuvarlarına rağmen bu okulların puanı, yeni sistemdeki “nitelikli” okulların puanlarının yanına bile yaklaşamıyordu. Aslında başarılı öğrenci yetiştiren insanlar, her şeyin farkındaydı. Onlar eğitimin göstermelik spor salonlarıyla veya konferans salonlarıyla olmayacağını biliyorlardı. Bu yüzden öğrencilerini 480-490 puanlık bu “niteliksiz” okullara göndermeyi tercih ettiler. Ama maalesef ki başarıları her zaman olduğu gibi cezalandırıldı. Gelecek seneden itibaren bu okullara elini kolunu sallayabilen girecek. Lise çağındaki çocukların arkadaşlık ilişkileri veya her türlü ilişkileri önemlidir. Karakterlerinin belirlenmesi açısından önemlidir. İktidar çocukların dışarıyı görmemesini, mahallelerinde kalmalarını istiyor. Biz bu okulda 3 sene boyunca Kartal’dan, Beykoz’dan, Üsküdar’dan ve Kadıköy’den öğrencilerle birlikte okuduk. Ortak paydamız bu okuldu. Farklı farklı çevrelerle tanıştık, farklı yerlerden insanlarla tanıştık. Şimdi, bu gelişigüzel hazırlanan listede ülkenin güzide eğitim kurumları bir bir siliniyor. Bu gerçekten acı bir tablo. Biz yine İstanbul’dayız ve sesimizi az çok duyurabiliyoruz. Adana’da, Aydın’da, Samsun’da, Trabzon’da ve daha sayamadığım bir sürü ilde en kaliteli ve yüksek puanlı Anadolu liseleri de sınavsız öğrenci alacak okul olarak ilan edilmiş. Bu illerde yaşayan bir sekizinci sınıf öğrencisiyseniz ve sınavla Anadolu lisesine gitmek istiyorsanız, böyle bir seçeneğiniz yok. Bu gerçekten üzücü bir durum. Önce öğretmen liselerini kapattılar, sonra askeri liseleri ve Harp Okullarını. Şimdi de sıra Anadolu liselerine geldi. Bu yeni sistemle birlikte Anadolu liseleri, tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştür. Sınavla alacak olan Anadolu liseleri de öğretmen kadrolarının tasfiyesiyle birlikte eğitim kültürü ve eğitim kalitesi açısından çok şey kaybedecekler. Bu sistemin iki kazananı vardır: Meslek liseleri ve imam hatipler.
B.B: Şöyle başlamak istiyorum; nitelikli ve niteliksiz adlandırması çok yanlış çünkü nitelikli ve niteliksiz denilince, niteliksiz sanki hiç vasfı olmayan sıfat olarak gözümüzde canlanıyor, bu çok yanlış. Öğretmenin ve öğrencinin psikolojisini, moralini bozacak şekilde çünkü bizim okuldan da örnek verecek olursak biz Çağrı Bey Anadolu Lisesi 480 puanlı bir okuluz, kötü bir okul değiliz ve şimdi getirilen sistemde “niteliksiz” bir okuluz. Bir kere bu isimlendirme yanlış, öğrenciyi ayıran bir durum. Devlet yetkililerinin bu konuda biraz yanlış yaptığını düşünüyorum. Bazı illerde nitelikli Anadolu Lisesi yok. Hükümete geldiklerinden beri eğitimde yaptıkları gerici dönüşüm politikalarından biri.
“MESELE ONLARDAN OLUP OLMADIĞINIZ”
Nitelikli veya niteliksiz okulları neye göre ayırıyorlar?
T.T: Nitelikli-niteliksiz okul meselesini neye göre ayırdıklarını anlamıyorum. Normal şartlarda bize %10’luk dilime giren okulların nitelikli olacağı söylenmişti. Fakat E.C.A Elginkan Anadolu Lisesi %5’lik dilime giriyor. Maltepe Anadolu Lisesi de o civarda. Buna rağmen nitelikli okul kapsamına giremedik. Bu bağlamda bizi neye göre ayırdıklarını açıklayamıyorum. Biz de açıklama yapmalarını bekliyoruz.
D.G: MEB Müsteşarı’nın açıklamasına göre, onlar için nitelikli bir okul pansiyonlu bir okulmuş. Yani okulun eğitim kalitesi veya öğrenci kalitesi, geçmişte elde ettikleri başarılar hiç önemli değil. Çünkü pansiyonlu okul il dışından tercih alabilirmiş ve bu yüzden merkezi sınavla öğrenci almayı hak ediyormuş. Bu gerçekten çok cahilce ve ilkel bir açıklama. Bize okulumuz sınavsız öğrenci alacak dediklerinde, bu muhitte başka okul yok tarzında bir açıklama yaptılar. Oysa ki burada birkaç sene önce düz lise olan fakat sonradan imam hatip lisesine çevrilmiş bir lise daha var. Bu mahallenin çocukları 10 dakikalık bir minibüs yolculuğu yapmaktan aciz midir ki siz 480 taban puanlı ve 22 yıldır sınavla öğrenci alan bir okulu sınavsız öğrenci alan bir okula dönüştürüyorsunuz? Mahallenin tek okulu durumunda olan pek çok imam hatip ve meslek lisesi var ama bu okullar niyeyse bu durumdan muzdarip değil. Burada kesinlikle ama kesinlikle bir art niyet söz konusu. Normalde komplo teorileri yazmayı çok fazla seven bir insan değilim ama bu kadar mantıksız durumları bir araya getirdiğimizde ortaya maalesef ki böyle bir sonuç çıkıyor. Burada mesele tamamen sizin onlardan olup olmadığınız. Bizler bu liseden bir sene sonra göçüp gideceğiz ancak endişemiz gelecek nesiller için. Maalesef ki Türkiye, bu son düzenleme ile birlikte geleceğini kaybetmiştir.
B.B: Bazı illerde nitelikli okul görünmezken imam hatip liselerinin nitelikli olduğunu görüyoruz, bu biraz da eğitimin gericileşmesinin göstergesi. Genel olarak çok açık ve etkin açıklamalar yapıldığını görmüyorum.