ABD ve NATO’nun kurduğu Gladio örgütlenmesinin elemanı çıktılar

Gülen ve Eygi’nin zamanında Özel Harp Dairesi’ne bağlı çalıştıkları açığa çıktı. 1980’den hemen sonra darbeci Kenan Evren’in telefonuyla serbest bırakılan Gülen, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin faili. Mehmet Şevki Eygi ise 1969 Kanlı Pazar provokasyonunun kışkırtıcı yazılarını yazan İslamcı...

ABD ve NATO’nun kurduğu Gladio örgütlenmesinin elemanı çıktılar

HABER MERKEZİ

Gülen ve Eygi’nin zamanında Özel Harp Dairesi’ne bağlı çalıştıkları açığa çıktı. 1980’den hemen sonra darbeci Kenan Evren’in telefonuyla serbest bırakılan Gülen, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin faili. Mehmet Şevki Eygi ise 1969 Kanlı Pazar provokasyonunun kışkırtıcı yazılarını yazan İslamcı. Din ve iman diyerek, halkın duygularını sömürenlerin kimlere hizmet ettikleri gün geçtikçe açığa çıkıyor. “Asker vesayeti”ne karşı geliyoruz diyenlerin ipleri NATO’cuların ve darbecilerin elindeymiş!

Dönemin Genel Kurmay İstihbarat Başkanlığı’nı yürütmüş olan emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in yaptığı açıklamalar, bugün siyasal İslamcı olarak bilinen kesimlerin iplerinin kimlerin elinde olduğunu somut olarak göstermiştir. Özetle Pekin, “Fethullah Gülen ve Mehmet Şevket Eygi, 1959 yılında Özel Harp Dairesi’ne alınmıştır” diyerek bir devlet sırrını açık olarak ortaya koymuştur. Aynı zamanda verdiği demeçte “12 Eylül’den sonra gözaltına alınan Fethullah Gülen, kuvvet komutanlarının ve en sonunda 12 Eylül’ün faşist lideri darbeci Kenan Evren’in telefon talimatıyla serbest bırakılmıştır” diyerek Gülen’in gerçek kimliğini gözler önüne sermiştir.

Özel Harp Dairesi’nin bizzat NATO tarafından kurulan bir Gladio örgütlenmesi olduğu herkes tarafından biliniyor. Aynı zamanda 12 Eylül faşist askeri darbesinin bizzat NATO ve ABD emperyalizminin çıkarı için yapıldığı kimse için sır değil. “Our boys did” diyen emperyalist güçler, 12 Eylül cuntacılarının işbirlikçi kimliklerini sıkılmadan söyleyecek cesarete sahiptiler. 12 Eylül’de faşist darbecilerin telefonuyla serbest kalan Gülen, yıllar sonra başka bir darbeye yeltenmiş ancak başarısız olmuştu. FETÖ’nün misyonu çok önceden belirlenmişti. Asıl sorun din, iman, hizmet diyerek bu karanlık örgütün kendisini saklaması. Ülkemizde siyasal İslamcılık ve tarikatlar bugün ortaya çıkan gerçeklerle bir kez daha sorgulanmalıdır. 

Kanlı Pazar’ın unutulan öyküsü

1969 yılında Amerikan 6. Filosu’nun Türkiye’yi ziyaret etmesini protesto etmek için dönemin gençlik hareketinin öncülüğünde gerçekleşen ve Taksim’de son bulan yürüyüşe gericilerin bir saldırısı olmuş, iki işçi yaşamını yitirmişti. 14 Şubat 1969 yılında, dönemin sağcı Milli Türk Talebe Birliği’nin ve Komünizmle Mücadele Derneği’nin Beyazıt’ta Cuma namazı sonrası bir gösterisi olmuş ve buradan iki gün sonra yapılacak yürüyüşe ve mitinge katılanlara ‘gereken dersi vermek gerektiği’ çağrıları yapılmıştı. Dönemin gerici kalemlerinden Mehmet Şevket Eygi, saldırı çağrısı yapmış, provokasyonun sözcülüğünü üstlenmişti. İstanbul’un çevre illerinden getirilen gericiler, Dolmabahçe Camii’nde 6. Filo’yu kıble yapıp namaza durmuş, sonrasında ise yürüyüş yaparak tekbir sesleriyle saldırı gerçekleştirmişlerdi.

Tarihe Kanlı Pazar olarak geçen bu faşist-gerici saldırının, emperyalizme karşı yürüyüş yapan gençleri hedef alması, bir kez daha gerici siyasal İslamcılığın iplerinin emperyalizmin elinde olduğunu göstermiştir. Bugün ortaya çıkan tarihi gerçekler, bu durumu somut olarak ispatlamıştır. 

Gülen dini bir şahsiyet mi?

15 Temmuz kanlı darbe girişiminin faili olan FETÖ’nün misyonu çok önceden yazılmıştır. Kendilerine hizmet hareketi diyen Gülen Hareketi, bir tarikat örgütlenmesinden daha çok siyasal bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Ancak binlerce insanı küçük yaşlarda “eğitim olanağı” üzerinden devşirerek kendi siyasal-tarikat örgütlenmesine bağlayan Gülen, aslında dini kullanarak, emperyalizmin hizmetinde olduğunu saklamış, gizli bir amaca hizmet etmiştir. Gülen, doğrudan İsrail ve ABD’nin çıkarlarını savunan siyasal çizgisini hep din örtüsü ile kapatarak tam bir takiye örneği göstermiştir. Gülen bu anlamıyla, dini bir şahsiyet olmanın ötesinde, NATO’nun Gladio örgütlenmesinin adamlarından biri olarak görülmelidir. ABD çıkarları için, ülkemizde 250 yurttaşın ölümüne neden olan 15 Temmuz darbe girişiminden çekinmeyecek bir işbirlikçi olduğu su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Yıllardır “Hizmet Hareketi”, “Yeni Nesil” gibi söylemlerle, Anadolu’nun masum çocuklarını din adına kandırmış, “asker vesayetine” karşı geliyoruz yalanıyla devlet kurumlarında ulusalcı unsurları tasfiye etmeye çalışmıştır.

1959 yılında Özel Harp Dairesi bünyesinde olduğu açığa çıkan Gülen’in, 2000’li yıllarda AKP ile birlikte “asker vesayeti”ne karşı çıkan bir sivil toplum örgütü olarak gösterilmesi büyük bir aldatmacıdır. Gülen’in, 12 Eylül askeri darbesinden hemen sonra bir şekilde gözaltına alınması, nasıl ilişkiler içinde olduğunu da yeterince göstermektedir. Cunta lideri Kenan Evren’in telefonuyla serbest bırakılan Gülen’in gerçek kimliğini gösteren en önemli kanıttır.

Gladio ya da komünizmle mücadele

Emperyalizmin yeşil kuşak projesi ile birlikte Pakistan, Afganistan, İran, Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinde dinci gericilik desteklenmiş ve bu ülkelerde komünizme karşı vurucu güç olarak kullanılması hedeflenmişti. Bugün Suriye savaşında cihatçı çetelerin kullanılması, dün Afga­nistan’da Taliban ve El Kaide’nin silahlı güç olarak emperyalizm tarafından sahaya sürülmesi hep bu politikanın ürünüdür. Suudi Arabistan, Katar ve BAE gibi gerici, kralcı Körfez ülkeleri eliyle bu örgütlenmeler hep desteklenmiş, ülkemizde de en başta Komünizmle Mücadele Dernekleri, MTTB ve İlim Yayma Cemiyetleri üzerinden ve tarikatların kollanmasıyla bu süreç örülmüştür. Ülkemizin NATO’ya üye olmasıyla birlikte, gizli olarak kurulan Özel Harp Dairesi, genel deyimiyle Gladio örgütlenmeleri, her türlü terör, provokasyon ve saldırının bizzat kaynağı olarak NATO tarafından yönetilen halk düşmanı örgütler olarak işlevlerini yerine getirdiler. Siyasal İslamcılar, tarikatlar ve FETÖ’nün kuruluşunda ve misyonlarında işte böylesi bir bağ vardır.

Siyasal İslamcılığın tarihi emperyalizme uşaklık

Yalnızca ülkemizde değil dünyada siyasal İslamcılık, komünizme karşı durmak adına bizzat emperyalizmin yönlendirmesiyle hareket etmiş, emperyalist karanlık odaklar tarafından her daim desteklenmiştir. Emperyalizme bağımlılık, aslında daha öncesinde Hitler faşizminin doğu politikasına kadar giden bir geçmişe sahiptir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler faşizminin hizmetinde bulunan İslamcı gerici siyasal hareketler, 2. Dünya Savaşı sonrası, Hitler istihbaratının CIA tarafına geçmesiyle birlikte bu sefer ABD emperyalizminin hizmetine girmişlerdir. Dünün faşist Hitler’cileri bugünün NATO’cuları olarak sola, halka ve emekçilere yönelik provokasyon ve terörün aparatları olarak kullanılmışlardır. El Kaide ya da IŞİD örgütlenmeleri bugün ABD emperyalizmi ile danışıklı dövüş görüntüsü verirken Mısır kaynaklı Müslüman Kardeşler’den Yugoslavya ki İslamcılara kadar, Türki Cumhuriyetlerdeki güçlerden Kafkas cihatçılarına kadar her noktada İslamcı siyasal hareketlerin altını kazıdığımızda emperyalist istihbarat örgütleri çıkmaktadır.