MERCEK | Afrika’nın geleceği ve Çin
Çin’in Afrika’ya dönük ilgisi son birkaç yılda gözle görülür hale gelmeye başladı. Hammadde, ucuz iş gücü ve Pazar gibi ihtiyaçlarını giderebilmek adına Çin Afrika’ya yöneldi.
Behiç Oktay
Çin’in Afrika’ya dönük ilgisi son birkaç yılda gözle görülür hale gelmeye başladı. Hammadde, ucuz iş gücü ve Pazar gibi ihtiyaçlarını giderebilmek adına Çin Afrika’ya yöneldi. Peki Çin’in Afrika’da artan görünürlüğünün önümüzdeki dönemde ne gibi etkileri olabilir?
Çin Fransa’nın bahçesine girdi
Tarihsel olarak bakıldığında Fransa’nın Afrika’yı arka bahçesi olarak gördüğü biliniyor. 18. Yüzyıldan itibaren Fransa’nın Afrika’da artan etkisi, bugün hala etkisini koruyor. 2. Dünya Savaşı sonrası neredeyse tüm Afrika ülkeleri koloni olmaktan çıkıp bağımsızlığını ilan etmişti. Ancak bu bağımsızlık yalnızca sözde kaldı. Bunun nedeni bu ülkelerin bağımsızlık ilanlarının yalnızca koloni olmaktan çıkıp, bağımlı ülkeler haline gelmeleriydi. Örneğin, Fransız kolonisi olan bir ülke bağımsızlığını ilan etse dahi ülkedeki mevcut Fransız siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri etkileri bugüne kadar sürmüştür.
Ancak bakıldığı zaman Fransa’nın Afrika’da en etkin olduğu alanın askeri hamleler olduğu görülüyor. Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi, Fildişi Sahilleri, Gabon ve Togo ve diğer birçok Afrika ülkesinde bizzat Fransız askerlerinin katılımıyla darbeler gerçekleşmesi, Fransa’nın Afrika’daki ülkelere bir nevi emperyalizmin demir yumruğu ile müdahil olduğunun en önemli göstergeleridir. Bununla birlikte pek çok Afrika ülkesinin para birimi olan CFA Frankı ve dil olarak Fransızca konuşulması ve uranyum, kahve gibi hammaddelerin sağlanması gibi durumlar da Fransa’nın günümüzde devam eden Afrika sömürüsünün en önemli göstergeleridir.
Çin için Afrika, Afrika için Çin
Son yıllarda Afrika’daki Fransız emperyalizmi ne Fransa’ya ne de Afrika’ya bir ekonomik katkı sağlamaktadır. Ancak son yıllarda, özellikle de Sahra altı Afrika’da Çin’in artan etkisi ile Afrika’nın yüzü değişmeye başladı. Fransa Afrika’yı yalnızca bir hammadde deposu olarak görürken, Çin için Afrika üretim ve pazar ihtiyacının karşılanmasında önemli bir yere sahiptir.
Çin için Afrika’da etkin olmak oldukça önemli. Çin, Afrika ülkelerinin bugüne kadar karşılaştığı sömürü modellerinden farklı olarak Çin, Afrika için gözle görülür bir ekonomik büyümeye yol açtı. Bununla birlikte Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesi kapsamında Afrika’da binlerce kilometrelik kara ve demiryolu inşası da kıtadaki ekonomik hareketliliğin artmasına sebep oluyor. Yolların dışında Çin, Afrika’nın pek çok yerine endüstri parkları kurarak üretimin de Afrika’ya taşınması sağlanıyor.
90’ların en popüler ucuz iş gücü merkezi olan Çin, artık o kadar da ucuz iş gücüne sahip bir merkez değil. Çin ekonomisinin büyümesiyle beraber, Çin’deki iş gücü de sermaye için “pahalı” hale geldi. Örneğin Guess, Calvin Klein gibi lüks markaların ayakkabı üretimini yapan Çinli C&H Garments şirketi Çin’deki üretim tesislerini Etiyopya’ya taşıdı. Şirketin başındaki Helen Hai bunun hem Çin hem de Afrika için olumlu olduğunu iddia etse de Afrika yüzyıllardır aynı sömürü yalanları ile yabancı sermayenin işgali altında olmayı sürdürüyor.
Çin’in Afrika’daki yatırımları elbette yalnızca buradaki pazar alanını genişletmek için değil. Çin, dünyanın geri kalanında olduğu gibi, Afrika ülkelerine hammadde karşılığında kredi veriyor. Ancak bu kredilerin verildiği ülkeler, kredileri geri ödeyemediği durumda Çin, kredinin kullanıldığı liman, demiryolu, karayolu vb. altyapı yatırımını 49 veya 99 yıl gibi uzun dönemler kullanım hakkını alıyor. Bu da Çin’in gelişmemiş ülkeler üzerindeki en önemli silahı olarak görülüyor.
Geleceğe sorular
Çin’in Afrika’da artan etkisi ve kıtadaki tarihsel Fransa hakimiyeti arasında potansiyel bir karşı karşıya gelme durumu söz konusu. Önümüzdeki yıllarda Afrika’da bir Çin-Fransa iş birliği mi yoksa rekabeti mi göreceğiz sorusunun yanıtını vermek için henüz erken. Ancak güncel durumu kabaca özetlemek gerekirse, son yıllarda Fransa Afrika’ya asker gönderirken, Çin Afrika’ya diplomat ve patronlarını gönderiyor.
Afrika her ne kadar yatırımlar için gözde bir konum olarak görünse de hala belirli bölgelerinde devlet kontrolünün zayıf, çetelerin rahatlıkla hareket edebildiği, yer yer İslamcı terör olaylarının yaşandığı bir kıta olmayı sürdürüyor. Buradaki ana sorun ise Çin’in tüm bu yatırımlarının güvenliğinin bu tip tehditler karşısında gelecekte nasıl korunacağıdır. Şayet Çin, Aden Körfezi’nde Somalili korsanların ticari gemilere yönelik saldırılarının önüne bizzat geçebilmek adına Cibuti’de askeri bir üs açtı.
Çin, kıtanın iç kısımlarındaki endüstri parklarını, kara ve demir yollarını ve diğer tüm yatırımlarına yönelik bir tehdit oluştuğunda, bunların güvenliği için Afrika’ya askeri üsler inşa etmeye başlaması veya etkin bir biçimde ülkelerin iç işlerine müdahil olması ihtimal dışı değildir. Her ne kadar bugün için bir iddia olarak kalsa da geçtiğimiz aylarda Zimbabve’de gerçekleşen askeri müdahalenin Çin tarafından tetiklendiği düşünüldüğünde, Çin’in Afrika ülkelerinin iç işlerine dahi müdahil olabilme kabiliyetine eriştiği dikkate alınmalıdır.
Bununla beraber Çin’in Afrika ile zirvede olan ve büyüyen ticari ilişkileri, Çin’in dört bir yanında açılan Konfüçyüs Enstitüleri ile artan kültürel bağ ve son dönemde Çinli patronların ve diplomatların ve Başkan Xi Jinping’in Afrika ziyaretleri ile güçlenen ilişkiler, Afrika’nın geleceğine dair birçok soru işareti üretilmesine neden olmayı sürdürüyor.