AKP ve yandaşların tarz-ı siyaseti

2001 yılında kurulan, 2002 yılında iktidar olan ve bugüne kadar 16 yıllık bir süreyi iktidarda kalarak geçiren AKP’nin siyaset tarzına dair daha fazla yazılıp çizilmeli...

AKP ve yandaşların tarz-ı siyaseti

HABER MERKEZİ

2001 yılında kurulan, 2002 yılında iktidar olan ve bugüne kadar 16 yıllık bir süreyi iktidarda kalarak geçiren AKP’nin siyaset tarzına dair daha fazla yazılıp çizilmeli. 16 yıllık iktidarın dış ve iç hangi güçler tarafından desteklendiği ya da ne tür ittifakların sonucu olarak ayakta kaldığını elbette yazabiliriz. Bu yazı, bu anlamıyla siyasi bir analiz yazısı olmaktan çok, başka bir noktaya, AKP’nin siyaset tarzına dair bir kaç noktanın altını çizecek.

Öncelikle söylenmesi gereken şu. Bugün sağ liberalizm AKP’nin arkasındaki desteğini hiç çekmedi. Sol liberalizmin, iktidar bloku dışında bırakılması, özellikle 15 Temmuz darbesi sonrası ortaya çıkan bir durum. AKP-FETÖ-emperyalizm-liberalizm ittifakı, 2015 yılına gelindiği çatlamış, bu çatlak darbe girişimine kadar götürülmüştü. Bugün, siyasette özellikle zamanında AKP destekçiliği yapanların tasfiyesinin yaşanmasındaki gelişmeler bu çatlakla ilgili. Fakat genel algıda sanki liberalizm AKP’nin arkasındaki desteği çekti gibi bir algı oluşuyor.

Ancak bir noktaya yakından bakıldığında çok farklı bir manzarayla karşılaşacağımız işten bile değil. Pelikancılar olarak bilinen ve Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlıktan tasfiyesi sırasında gündeme gelen Erdoğan’a bağlı bu ekibi daha yakından incelediğimizde karşımıza genel algının dışında başka bir gerçek çıkıyor. Pelikancılar denmesi, o günlerde isimsiz olarak internette yayınlanan “Pelikan Dosyası” ile ilgi kurulmasıyla ilintili. Asıl isimleri Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi ve Erdoğan’a yakınlığıyla biliniyor. Ancak bu Pelikancıların kimliklerine bakıldığında Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan’ın eşinin Yönetim Kurulu başkanı olduğu karşımıza çıkıyor. Yönetim Kurulu Heyeti ise; Can Paker, Sadık Ünay ve Bünyamin Bezci’den oluşuyor. Can Paker, Mehmet Barlas’ın eşi A Haber’de program yapan Canan Barlas’ın kardeşi… Bu ilişkiler ağı, belli bir fikir veriyor ancak bundan daha önemlisi Can Paker’in Soros tarafından kurulan Açık Toplum Enstitüsü’nde de görevli olması…

Bunları şunun için yazıyoruz. Bugün AKP iktidarına bakarken, liberalizmin AKP’ye karşı bir muhalefet hareketi haline geldiği tezlerinden uzak durmamızı gösterdiği gibi AKP’nin attığı adımlara karşı toplumda büyük bir algı operasyonunun hiç de önemsiz sayılamayacağı araçlara sahip olduğunu göstermek içindir.

Güçlü propaganda araçlarına ve bu manasıyla güçlü algı operasyonlarını yürütecek mekanizmalara sahipler. Pelikancılar hala var ve buna benzer bir dizi yandaş kalem, bir çeşit “psikolojik savaş” yöntemleriyle toplumsal algının şekillenmesinde büyük roller oynuyorlar.

Temel stratejileri özünde basit: Varolan sorunları belli bir kesime fatura edip, Erdoğan’ı aklamak! Başka bir deyişle 16 yıllık iktidarın bütün yanlış ve sorunlarını, AKP içindeki bazı kesimlere ya da kişilere yükleyip, hedef tahtasına bunları oturtup işin içinden çıkıyorlar.

Başka bir ifadeyle zeytinyağı gibi üste çıkmanın diğer bir adı…

Örneğin bugünkü ekonomik krizin sorumlusunu, öncelikle geçmiş yıllardaki hükümetlere yıkıp buradan Babacan’ın eski politikalarının temsilcisi olduğunu iddia edip, Erdoğan’ın aslında yeni bir ekonomik politikaya geçmek istediği ancak Babacan’ın temsil ettiği güçlerin buna izin vermediğini anlatıyorlar. Neymiş, 12 Eylül sonrası ithal ikameci modeli kaldırıp, serbest piyasa ekonomisine geçilmiş, üretim ekonomisine geçmek isteyen Erdoğan’a eski günlerin çıkar ortakları engel oluyormuş. Bir yandan 12 Eylül öncesi ithal ikameci model savunuluyor, diğer yandan 12 Eylül, Özal ve Derviş yerden yere vurularak bunların devamı olarak görülen Babacan’a fatura kesilerek 16 yıllık iktidarın bütün ekonomik politikaları bir çırpıda Erdoğan’ın sırtından alınabiliyor. Yandaş medya, nerede bir yanlış ve sorun görüyorsa, bütün suçu 16 yıl öncesine ya da içindeki bazı isim ve kesimlere fatura ederek kendisini zeytinyağı gibi üste çıkarmasını çok iyi biliyor.

Örneğin Suriye savaşı söz konusu olunca, fatura yine Erdoğan’a değil Davutoğlu’na çıkarılmıştı. Rusya uçağının düşürülmesi, Suriye politikasında hesapsızlık gibi onlarca yanlış dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Davutoğlu’nun sırtına yüklenerek, Erdoğan bir kez daha aklanacaktı.

Sanki bütün bu adımların Erdoğan ve dönemin AKP kadrolarından bağımsız ve habersiz atılmış gibi bir hava yaratılmaktadır. Bu AKP’nin siyaset tarzının önemli bir başlığı olarak görülmeli…

Bugün toplumda, onlarca yanlış ve sorunun kaynağının görülmemesinde ya da bütün bunların üzerinin kapatılmasında bu yöntemin başarılı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Yandaşlar, Türk toplumunun güncel değerlendirme ve yönlendirmelere ne kadar açık olduğunu bildikleri için suçu bir kesime yükleyip, zeytinyağı gibi öne çıkmanın yolunu çok iyi öğrenmiş bulunuyorlar.

Buna karşı yapılacaklar ise AKP’nin sürekli saldırı tarzına karşılık savunma hattı değil tam tersine ters yüz edilmiş gerçekleri AKP’nin yüzüne açık açık vurmaktan geçmektedir.

İşte asıl bu zaman gerçekler ayakları üzerine oturacak, emekçi halkın gözlerine çekilen perde indirilecektir.