Kadın sorunu ve kadınların mücadelesi söz konusu olduğunda birbirinden farklı birçok yöntem, çeşitli kuruluşlarca ifade ediliyor.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haberde ’40 erkek 1 kadın’ bir araya gelerek kadın sorunu ile mücadele üzerine “Yanındayız Derneği”ni kurduğunu duyurmuştu.
Kadın sorununun erkeklerden kaynaklandığını ve erkeklerin değişmesi ile sorunun ortadan kalkacağı fikri üzerinden kurulan derneğin Danışma Kurulu üyesi konuyla ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor;
“Derneğimiz 1 kadın ve 40 erkek kurucu üyeden oluşuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tarihi bir sorun olduğuna ve temelinde erkek egemen toplum yapısı ve onun üzerine inşa edilmiş devlet yapısı olduğuna inanıyoruz. Ailede, ekonomide ve toplumda karar vericilerin, yasa koyucuların ağırlıklı erkekler olmasından dolayı değişimin erkeklerden başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Tam eşitliğe ancak, meseleyi yaratan erkekleri de dahil ederek ulaşabiliriz. Bu eşitliği sağlamak sadece kadınların meselesi değildir. Toplumun diğer yarısını oluşturan erkeklerin de meselesi olmalı ve erkekler de kadınlarla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için mücadele etmeli. Ağırlıklı olarak erkeklerden oluşan ve erkeklerin üye olmasını teşvik ettiğimiz derneğimizin kadınlardan oluşan bir Danışma Kurulu bulunuyor.”
İnsanın bilincini ve davranışını belirleyen ekonomik altyapı etmenini görmezden gelerek kurulan bu dernek, sorunun temelini gözden kaçırdığı için baştan gerçekliğini kaybetmiştir.
Üstelik erkeğin değişmesi görevini kadınların üstlendiği bu oluşum şimdiye dek çokça duyduğumuz önce kadının eğitilmesi ve değişmesi düşüncesinden yola çıkmaktadır.
Kuşkusuz şimdiye kadar burjuva ideolojisinin en yaygın ifade ettiği çözüm yöntemidir önce annelerin eğitilmesi ve erkek çocuklarını karşı cinslerine karşı saygılı yetiştirmesi.
Kadınların hanesinde büyüyen bu sorun anneden mi kaynaklanmaktadır?
Kadın sorununun tarihsel arka planının üstünü çizerek yürütülen bu düşünce bir tarihsel sorun olarak önümüzde duran kadın meselesini tekil olarak bireye indirgemiş, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaratıcısı olarak daima kadınları ve anneleri göstermiştir.
Bunca çağ süregelen bu kadim sorun kadının veya erkeğin eğitimi ile ne açıklanabilir ne de çözülebilir.
Kadının ev içerisinde büründüğü kölelik durumu, toplumsal ve kamusal alanlarda yaşanılan eşitsizlikler, gerici baskılar kadınları kör bir girdap içerisinde savururken değişmesi gereken kadın mı, erkek mi?
Yoksa hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yaratan hem de bu eşitsizliği daha da derinleştirip pekiştiren gerici ve piyasacı düzen midir?
Bu soruna getirilen burjuva yaklaşımda önerilen çözümler tek tek yerine getirildiğinde dahi istenilen sonuca ulaşmak imkansız olacaktır.
Çünkü dünden bugüne ekonomik ve hukuki yaptırımlar ile kadın sorunu meydana gelmiş, toplumsal alanda varlık göstermek isteyen kadınlar büyük saldırılar ile karşılaşmış, örneğin eşit işe eşit ücret alamayarak daha fazla çalıştırılıp emeği değersizleştirilen kadının hukuki açıdan ise hakları yok sayılmıştır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temelinde işte tam da bu vardır.
Kadına sosyalleşeceği tek mekanın evi olduğunu ekonomik ve hukuki saldırılar sonucu dayatan bu düzen elbette bir sosyal proje olarak kadını kendi kirli çarkını döndürecek roller de düşünmüştür.
Bugün duyduğumuz “Değişen erkek”e benzer bir şekilde “Güçlü kadın” olmayı da sıkça duymuşuzdur.
Kadına biçilen o deli gömleğinin dizelerini hatırlayalım;
“Güçlü Kadın Güçlü Aileyi
Güçlü Kadın Güçlü Toplumu
Güçlü Kadın Güçlü Ekonomiyi
Güçlü Kadın Güçlü Devleti oluşturur!”
Kadın sorunun temelini oluşturan eşitsizliği ve baskıyı hiçe sayan bu görüşü tersinden okursak eğer;
Bir kurum olarak aile ayakta değilse eğer, bunun nedeni kadındır.
Ayakta duramayan aile ise, güçsüz toplumu yaratır.
Güçsüz toplum ekonomiyi çökertirken her şeyin sorumlusu olan kadın, devletin sorumluluğunu da omuzlarına almıştır.
Evet yaşadığımız düzenin kadına biçtiği rol tam da bu tekerlemede yazılanlardır.
Kadın, düzenin bu dayatmaları ile erkeği, aileyi ve ülkenin kahramanı olmaya çalışırken eşitlik ve özgürlük hakları ise sindire sindire ellerinden alınmıştır.
Erkeği, aileyi, devleti ayakta tutma mücadelesinde (!) kadınlar, daha fazla taciz ve tecavüz yaşamış, daha fazla kadın cinayetlerine kurban gitmiş, daha fazla ekmeği elinden alınmıştır. İnsanlık onuru hiçe sayılan kadınlar bu gerici düzenin çarkında da yok sayılmıştır.
Her geçen gün kadınları yaşatmayan bu sorun patronların gölgesinde kurulan dernekler ile ortadan kalkmayacaktır.
Erkek değişince değil, bu gerici ve yağmacı düzen değişince eşitlik sağlanacaktır.
Bir bilinç yerleşecekse eğer kadınların zihnine, bu bilinç gerici-piyasacı düzeni yıkmak, yerine eşit, özgür ve aydınlık geleceği kurmak olacaktır.
Bu haber en son değiştirildi 12 Eylül 2024 15:51 15:51
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski basın danışmanı Ahmet Sever, Mustafa Varank’ın açtığı 'Ak trol' davasından…
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan gazeteci Fatih Altaylı, "Olağan ve alışık…