Popülizmden bıktık!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ile yaşanan gerilimlere dair dün Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) düzenlediği bir etkinlikte konuştu...
Nevzat Kalenderoğlu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ile yaşanan gerilimlere dair dün Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) düzenlediği bir etkinlikte konuştu ve dedi ki “Ekonomik tetikçilere vereceğimiz en büyük cevap daha fazla çalışacağız. Depoları kilitlemenin anlamı yok. Üretim, üretim, üretim. Amerika’nın elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız.”
Madem “üretim, üretim, üretim”, madem ABD’nin yaptırımlarına boyun eğmemek, o halde eskilerin deyimiyle “Ağa’nın eli tutulmaz” diyelim ve iktidarı kendimizce bir samimiyet testine tâbi tutalım.
Bu yılın Mart ayında, dönemin Bakanlar Kurulu kararı ve bir Kanun Hükmünde Kararname ile Şeker Kurumu’na ait “yerli ve milli” şeker sektörü mensubu 14 şeker fabrikası göz kırpılmadan satıldı! Hem de şimdi “üretim üretim üretim” diyenler tarafından bir ABD firması olan Cargill’e. Şimdi şöyle emir almayız böyle emir almayız diyenlere Nişasta Bazlı Şeker (maalesef dilimize kısalarak girdi bile, NBŞ) üreticisi bu firma, pancar üreteceğinize NBŞ üretin diye bir rapor sunuvermiş Bakanlar Kurulu’na. Dünya bu NBŞ’nin sağlığa zararını bilirken, üstelik bu zarar bilimsel olarak da kanıtlanmışken firma raporda buyuruvermiş: “Cargill olarak bizler, kısa dönemde yürürlükte olan mer’i mevzuat gereğince 30 Haziran’a kadar belirlenmiş olması gereken kotaların Bakanlar Kurulumuzca belirlenmesi ve nişasta bazlı şeker kotası artışının aynı kararnameye derecelendirilmesini talep etmekteyiz.”
Bu, şeker pancarından şeker üretimini durdurun, tatlandırıcılarımıza pazar açın raporuydu açıkça, mısır şurubu da deniliyor. Aynı raporda şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin ekonomiye katkıları olacağından da bahsedilerek, “özelleştirmenin senaryoya eklenmesi büyüme performansı üzerinde pozitif bir etki doğuracaktır. Tam serbestleşme senaryosu, 2023 yılına kadar uzanan perspektifte yüzde 0,1 ile 0,04 puan arasında değişen düzeylerde bir reel büyüme hızı artışı sağlayacaktır” deniliyordu; biliyorsunuz işte rekabetçilik, eski üretim modelinin yenilenmesi, şeker sanayine akın akın yeni yatırımların getirilmesi…
“Eski sistem”den durmadan şikayet edip seçimlerle yenisini getirme telaşında olan AKP iktidarını şah damarından yakalamak adına Cargill de “Türkiye’deki mevcut sistem pancar bazlı şeker üretimini destekleyen ve NBŞ üretimini caydıran bir yapıya sahiptir.” deyip, bu politika ile pancar çiftçisini sosyal olarak desteklemeye çalışıyorsunuz; ancak pancar dediğiniz şey kaynak kullanımı ve verim yapısı hasebiyle ekonomik etkinlik kayıplarını beraberinde getiriyor, bu yüzden de “üretken kaynakların verimli alanlara tahsisi”nin önünde engel teşkil ettiğini dillendiriyordu. Bu “ucu yanık rapor” şöyle bitiyordu “kotaların Bakanlar Kurulumuzca belirlenmesi ve nişasta bazlı şeker kotası artışının aynı kararnameye derecelendirilmesini talep etmekteyiz”.
Rapor emir telakki edildi ve rapordan hemen sonra AKP iktidarı 4 şeker fabrikasını özelleştirme kararı aldı. ABD’li Cargill, üretim, istihdam ve ihracat yalanlarıyla özelleştirmeleri kaptı, böylece kamunun yapacağı her türlü çalışmaya “paydaş” oluverdi. Şöyle büyüme rakamı değişir, böyle ihracat oranınız artar denilerek sunulan rapor sonrasında bilinen, NBŞ üretiminin 5 yılda (2023’e kadar) 700 bin ton artacağı idi.
O dönem hem bilimsel kurumlar, hem halk; insan sağlığı, kamu üretimi, kamu denetimi, kanser dediğinde dinletememişti fakat şimdi hazır ABD karşıtlığı revaçtayken, boykot fikri dillendirilirken, “üretim, üretim, üretim”, daha fazla üreteceğiz, daha fazla ihraç edeceğiz denilirken ne kadar samimisiniz bir görelim isteriz.2017’nin pazarlama raporlarına göre Bakanlar Kurulu’nca artırılan NBŞ kotasının %44’ü ABD’li Cargill tarafından kullanılmış. Evvela şu NBŞ kotasını en azından eskisi gibi %5’lere çekmeye, ABD’li gıda ürünlerini sıkıştırmaya ne dersiniz?
Yerli ve milli derken, pancar üretimini yeniden desteklemekle işe başlamaya ne dersiniz?
Kamuya ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesinden vazgeçmeye de var mısınız?
* * *
2007’den bu yana tam 161 ABD merkezli şirket Türkiye pazarına “birleşme, satın alma, işletme devri veya özelleştirme” yoluyla girmiş, sokulmuş.
Eski Maliye Bakanı Naci Ağbal derler ki; 2003-2017 yılları arasında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, kendisine verilen yetkiye istinaden özelleştirme programı uygulayarak 60 milyar 9 milyon dolar tutarında (satış ve devir toplam) özelleştirme yapıldı.
Şimdi yerli ve milli deniliyor fakat yine eski Bakan’a göre 10 liman, 85 elektrik santrali, 40 işletme, 11 otel/sosyal tesis, 3 bin 631 taşınmaz, 6 sigara fabrikası, 37 maden sahası, 3 gemi, 6 bin 808 makine ve teçhizat… diye devam eden bir listenin özelleştirme bedeli 59.9 milyar ABD Doları.
Şeker örneğinde pancar üreticisine “üretme” denildi, diğer özelleştirmelerde de ilgili sektörlere sen “üretme”, yeni yabancı alıcı üretsin denildi. Şimdi “üretim, üretim, üretim” denilirken soyut bir “boykot” çağrısından ziyade bu yanlışlardan dönmeye de var mısınız?
Bu iş ABD’li iPhone’a karşı Güney Kore’nin Samsung’unu, kıç kısmında “made in Turkey” yazdığına bakmayın, kasası ve pili hariç yurtdışından (ağırlıkla ABD’den, San Diego, California) gelen Vestel’i savunmakla olacak gibi değil; İngiltere’den Almanya’dan IMF’den yeni borçlar istemekle zaten olmaz.
Bu kamu kurumları ve kaynakları emperyalizme peşkeş çekilmişken, üretimin bütün mekanizmalarının altı oyulmuşken, elektrik santralinden maden sahalarına kadar özelleştirilmişken hangi “yerli ve milli”likten, hangi üretimden bahsediliyor?
“Üretim, üretim, üretim” diyen “yerli ve milli”likten dem vuran siyasi iktidar, hamaset yapma peşinde değilse, samimiyse buyurur şu özelleştirmeleri kamulaştırmaya karar kılar. Bilhassa üretimin can damarı alanlarındaki kurumları devletleştirmeye başlar. Kamu çıkarı gözeterek planlamayı yeniden tesis eder. Ülke kaynaklarını hayırsız evlat misali har vurulup harman savurmaktan vazgeçer.
Bir başlayın bakalım üretimden yana mısınız, aynı gemide miyiz, samimi misiniz, ABD hegemonyasını söküp atmaya kararlı mısınız?
Sonra sıra gelir Petkim’e! Tüpraş’a! Türk Telekom’a! TEKEL’e! Ve daha nicelerine..