MHP: CHP, Marksist-Leninist siyasi propaganda metotlarını tercih eden bir parti haline gelmiştir
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, "CHP, artık tamamen Marksist-Leninist siyasi propaganda metotlarını tercih eden bir parti haline gelmiştir" dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “CHP, artık tamamen Marksist-Leninist siyasi propaganda metotlarını tercih eden bir parti haline gelmiştir” dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “İstanbul İl Başkanlığının milli değerler ve hassasiyetlere düşmanlığıyla, Marksist-Leninist örgütlere sempatisiyle bilinen birine teslim edilmesi, CHP’deki aşırı solcu değişim ve dönüşüm adına atılmış belirleyici bir adımdır.” ifadesini kullandı.
AA’nın haberine göre, Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’de uzun bir zamandan bu yana anamuhalefet partisi CHP’deki değişim ve dönüşümün kaygıyla izlendiğini belirterek, “Bir kaset komplosuyla Sayın Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığından uzaklaştırılmasından sonra anamuhalefetin başına monte edilen Kemal Kılıçdaroğlu, bu dönüşüm operasyonuna memur edilmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun sergilediği gafların, anamuhalefet partisinde insani değerlerin öldüğünün, politika uğruna hiçbir ahlaki endişe güdülmeyeceğinin göstergesi olduğunu savunan Yalçın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun dümenine geçtiği CHP kayığının, Cumhuriyetin temel değerlerinin ve milli hassasiyetlerin oluşturduğu emin ve güvenli limandan hızla uzaklaşarak Marksist öğretilerin kirli sularına savrulduğunu vurguladı. Yalçın, şöyle devam etti:
“Kaset komplosundan sonra bölücü başının avukatını bünyesine dahil eden CHP, daha sonra bütün varlığıyla PKK’nın siyasi kanadının savunuculuğuna ve avukatlığına soyunmuştur. Çünkü PKK, Marksist bir örgüttür ve onun siyasi temsilcileri de aynı kafadadır.
“Maalesef CHP, şiddet yanlısı, sözde demokrat Marksist çevrelerin eline geçmiştir”
İstanbul İl Başkanlığının milli değerler ve hassasiyetlere düşmanlığıyla, Marksist-Leninist örgütlere sempatisiyle bilinen birine teslim edilmesi de CHP’deki aşırı solcu değişim ve dönüşüm adına atılmış belirleyici bir adımdır.
CHP’deki endişe verici tereddi, anamuhalefetin temsilcilerinin açıklama ve tutumlarına da bariz bir surette yansımıştır. Maalesef CHP, şiddet yanlısı, devlet düşmanı, kavgacı, gürültücü, çatışmacı, sözde demokrat ama aslında demokrasi düşmanı Marksist çevrelerin eline geçmiştir. CHP, artık tamamen Marksist-Leninist siyasi propaganda metotlarını tercih eden bir parti haline gelmiştir. Bu metotların içinde yalan, iftira, karalama, aşağılama, kin, nefret, düşmanlık ve garez vardır. Bu metotların içinde fitne ve karmaşa üretme, kaos yaratma vardır.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, Cumhuriyeti kuran ve Atatürk’ün mirası olan partinin Atatürk’ün mirasını tükettiğini belirterek, “CHP, aşırı sol ve Marksist sloganlarla, dayanılmaz ve itici bir retorikle, siyasette kavga kültürünü ve uzlaşmazlığı egemen kılma çabasıyla vatandaşları ve özellikle de kendi seçmenlerini bunaltmaktadır.” ifadesini kullandı.
Anamuhalefet partisinin iktidardan çok MHP’nin tutumundan şikayet ettiğini belirten Semih Yalçın, MHP’nin attığı adımların, CHP’nin planlarını bozduğunun altını çizdi.
“Siyasi rakiplerine saygısızlığı meslek haline getirdiler”
Yalçın, Türkiye’nin meseleleri karşısında CHP’nin somut çözüm önerisi ve projesinin bulunmadığının ortaya çıktığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“CHP’deki dönüşümün önde gelen temsilcileri, kavgacı, uzlaşma kültüründen yoksun, sürekli çatışma ve karmaşa sevici siyasi tipleme görüntüsü veren sözcüleridir. CHP sözcüleri, saldırgan ve arsız geleneksel solun 21’nci yüzyıl versiyonunu temsil etmektedir. CHP yöneticilerinin, ‘MHP’yi temiz bir dille eleştiriyoruz’ derken bile kullandığı aşağılık dil yılanın fısıltısı, bu dilin ruh planındaki izdüşümüyse şeytanın gölgesidir. Edepten, terbiyeden bahsederken seçtikleri cümlelerde ahlaksızlığın kötü kokusu, seviyesizliğin haşinliği, yetersizliğin hırçınlığı vardır.
Milletvekilliğini sokak kabadayılığı derekesine düşüren CHP’li sözcüler sadece kendi partisine zarar vermekle kalmamakta, Meclisin saygınlığına da gölge düşürmektedir. Bu tipler ucuz kabadayılığı, Mecliste Genel Kurulun insicamını bozmayı, siyasi rakiplerine saygısızlık etmeyi meslek ve meşrep haline getirmiştir.
Siyasi münakaşa kültürüne kenar mahalle ve sokak kabadayılığı jargonu giydirerek kendince racon kesmeye çalışan sözcülerinin sesi çokça gürültü çıkarmaktadır ama davul gibi içi boştur ve kuru bir gürültüden ibarettir.”