Modern plazaların yarattığı yanılsama
Yeni nesil ofis ve çalışma ortamı tasarımları artık beyaz yakalı çalışanların hayatlarında bir gerçek haline geldi...
Mustafa Demiray
Yeni nesil ofis ve çalışma ortamı tasarımları artık beyaz yakalı çalışanların hayatlarında bir gerçek haline geldi. 10 yıl öncesine kadar google, facebook vb. teknoloji devlerinin ofis tasarımları fotoğraflarıyla çalışanları özendirirken bugün orta çaplı herhangi bir şirkette dahi “yeni nesil ofis tasarımı” dediğimiz tasarımları görmemiz normalleşti. Gerek bu ortamlarda mesai harcayan beyaz yakalılar, gerekse bu tip işyerlerinde çalışmak isteyenler içinse bu bir statü göstergesi olmaya devam ediyor.
“Açık Ofis” anlayışının içeriği
İşyerlerinde çalışma alanlarının odalarla ayrılmadığı altı-sekiz kişilik masaların ya da masa bloklarının, kimi zaman birbirinden ayrılan alçak paravanlar ile, kimi zaman bunlar da olmadan ayrıldığı ofis şeklidir. Çokça kullanılan bu ofis tipinde paravanlar olsa dahi ulu orta bir alanda olduğunuz için ekranınız açık bir şekilde ortadadır. Masasında olmayan çalışanın böyle bir ortamda anında göze çarptığı bu ofis şeklinde, gerek mahremiyet gerekse kişisel zamanları minimalize eden, sermayenin çalışan üzerindeki karını ise oldukça artıran bir modeldir. “Açıklık ve şeffaflık” söylemi ile meşrulaştırılsa da bu açık ofis anlayışında her zaman yönetici ve müdürlerin odaları mevcuttur. Bu açık ofis anlayışının son noktası ise CoWorking ofislerine benzeyen ofisler.
Post beyaz yaka nesil: “Dijital Hippiler”, CoWorking Ofisler ve Kurumsal Şirketler
Yeni nesil ofis tasarımları aslında ülkemizde de son birkaç yıldır, bugünkü ekonomik buhrana gelinceye kadar, girişimcilik söylemi altında yerleştirilmeye çalışılan kültürün sonucu olarak ortaya çıktı. Bu yeni çalışma kültürü aslına baktığımızda bilişim sektörünün emekleme döneminde ortaya çıkan bağımsız geliştiricilerin ortaya koyduğu başarılı ürünlerin ardından, bağımsız çalıştıkları dönemde oluşan kültürü, kurumsal bir firma haline geldiklerinde de devam ettirme iddiasıyla ortaya çıkmış çalışma kültürdür.
Aslına baktığımızda kökeni Kaliforniya’daki banliyö garajları olan bu kültür, bugün tüm dünyada girişimcilik adı altında tekellerin AR-GE harcamalarını minimize edip “girişimci” diye adlandırılan kişiler tarafından hali hazırda başarıya ulaşmış AR-GE çalışmalarını teknoloji tekellerinin almasını sağlayan bir araç haline gelmiştir. Bunu çekici kılan faktörlerden biri de “girişim” diye adlandırılan hareketin, iş hayatı ile iş hayatı dışındaki zamanı bulanıklaştıran yarı salaş “CoWorking” adlı alanlardır. Banliyö garaj kültürünün başarısız bir kopyası olan bu CoWorking alanları özellikle İstanbul’da farklı isimlerde kendini göstermekte. Buna örnek olarak Workinton, Kolektif House vb. çalışma alanlarını gösterebiliriz.
Bugün ise kurumsal firmalarda “girişimci” kültürünün yansıması açık ofislere çokça rastlamaktayız. Bu tip ofislerin temel amacı ise “girişimci” kültürünün şirkete yansıması; çalışanların emeklerini sömüren bu tip şirketlere bir “kültür” ile bağlanması, kendisini şirketin bir parçası hissetmesi, verimin artması ve çalışma saatlerinin bulanıklaşması. Bu “post-beyaz yaka” nesil ise çok çalışmakla övünen mensupları ile hipsterlere benzeyen görünüme, kendine münhasır bir dil-kültüre ve insan ilişkilerine, toplumsal mücadeleye burun kıvıran ve diğer tüm kesimlerden daha sıkı bir şekilde sınıf atlama hayallerine sahip olarak toplumun kalanından hayli farklı bir görünüm çizmektedir.
“Happy Hour”lar, Spor Salonları, Oyun Alanları, Uyku Odaları…
“Şirketin bir parçası gibi hissetme” adı altında iş dışındaki alanı da şirket içinde geçirilen zamana dahil etme en çok kullanılan yöntemlerden biri. Bunun için en çok rastlanan yöntem Happy Hour yöntemi. Happy Hour yönteminde her hafta ya da ayda bir defa, cuma gününün son saati, aynı zamanda çalışanların en verimsiz olduğu ve mesainin bitmesini beklediği saatte, alkollü bir eğlence ile çalışanların şirkete bağlılığını artırmadır.
İş yerlerinde bulunan spor salonlarının amacı ise ekseriyetle mesai saatleri dışında çalışanın yine aynı şekilde şirket içinde kalarak iş ile hayat arasındaki çizginin bulanık hale gelmesine neden olmaktadır.
Bir reklam aracı olarak kullanılan bu tip alanların bir diğer yönü ise, zaten kullanılmamak üzere yapılması! Yemeksepeti’nin CEO’su Nevzat Aydın röportajında 518 çalışanları olduğundan bahsediyor. Bu sayının yanında 8 uyku odası ve 3 yürüme bandı söz konusu. Uyku odaları için “yorulduklarında gelip uyuyabilirler” diye bahseden Nevzat Aydın, röportajın devamında “öğle arasında 1 saat ara söz konusu, yemeğini bitirince gidip uyuyabilir” şeklinde konuşuyor. Yani aslında bu spor salonlarının tek amacı reklam amacıyla yapılıyor 518 kişi için 3 – 5 tane olup kullanılma amacı taşımıyor olması.
Beyaz Yakalı Mutsuz
Ekseriyetle beyaz yaka işlerin yer aldığı uluslararası iş ilanı platformu CareerBuilder’ın istatistiklerine göre çalışanların yüzde 74’ü çalışmasına rağmen iş aramaktadır. Beyaz yakaların çok büyük bir kısmı ise fazla mesailerini ücretlendirememektedir. 140journos’un yaptığı video dizisine göre ise beyaz yakalıların önemli bir kısmı ülkeden gitmek ile kahve dükkanı açmak ya da girişim yapmak arasında sıkışıp kalmış durumdadır.
Neoliberalizmin ideolojik propagandası ile “kendini kurtarma” düşüncesinin yerleşmesi sonucu bu kesim toplumdan ve toplumsal mücadeleden uzaklaşmakta, ancak kendi içinden çıkmış ufak bir şanslı kesime iç geçirerek özenmekten de öteye gidememektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, beyaz yakalının aslında emeğini satarak yaşamını idame ettiğinin ve işçi sınıfının bir parçası olduğunun vurgulanması. Toplumsal mücadeleden uzaklaştıkça alt kültür haline gelip kendi dünyasına çekilen, çareyi ya kariyerde ya da kaçışta arayan anlayışın çıkmazı bulunduğu yeri anlamlandıramamaktan kaynaklanıyor.
Anlam arayışı için ise uzağa gitmeden yanıbaşımızdaki mücadelelere bakmak tek çözüm yolu.