Mücadeleye düşülmüş en güçlü kayıt: Behice Boran
Ölüm yıl dönümü vesilesi ile Behice Boran’ı yazmak, en baştan belirteyim ki, kelimelerin hep yetersiz kalacağı, bıraktığı güçlü mirasın yanında son cümlenin hiçbir zaman konulamayacağı bir yazı denemesi olabilir ancak...
Aysel Tekerek
Ölüm yıl dönümü vesilesi ile Behice Boran’ı yazmak, en baştan belirteyim ki, kelimelerin hep yetersiz kalacağı, bıraktığı güçlü mirasın yanında son cümlenin hiçbir zaman konulamayacağı bir yazı denemesi olabilir ancak.
Bu nedenle, Behice Boran’ın sosyalist mücadele içerisinde geçen ve son nefesine kadar taşıdığı komünist kimliğinin mücadele tarihimize düştüğü kayıtlara yakından bakmak bugün önemli bir ihtiyaçtır da aynı zamanda…
Kendi anlatımıyla, 1942 yılından itibaren örgütlü mücadele vermeye başlayan Behice Boran’ın verdiği mücadelenin adı Sosyalist Türkiye mücadelesidir. İki kavramın bir birini en iyi tamamladığı kayıt ilk olarak işte budur. Sosyalist Türkiye için örgütlü mücadele vermek…
Behice Boran’ın örgütlülüğü bir sıra neferi olmaktan, Türkiye İşçi Partisi’nin genel başkanı olmaya kadar, ülkesinden ayrı yaşamak zorunda bırakılmaktan, son nefesine kadar partinin verdiği görevleri yerine getirmenin önünde engel tanımayan bir örgütlülüktür.
İşte bu önemli kayıta giden yolun, bizler için bugün de çok anlamlı olan güzel bir anlatısı vardır. Behice Boran, Manisa’da öğretmenlik yaparken Sosyoloji doktorası için aldığı bursla Amerika’ya gitmiş ve burada Marksizm ile tanışmıştır. Daha sonra bu süreci şöyle anlatmıştır. “Doktora adayı arkadaşımla sosyoloji konusunda sistemler bakımından tartışırken o bana Marx’tan ve Marksizm’den söz etti. Ve ben okuyayım öğreneyim dedim kendi kendime… Marksizm bütün dünyamı değiştirdi. Bütün çelişkiler çözüldü. Her şey yerli yerine oturdu sistematik ve tutarlı bir şekilde. Ve müthiş ferahlama, müthiş bir rahatlama ve bir sevinç duydum…”
Ülkenin ve dünyanın geleceğini düşünüp kaygı duymak, o dönemin koşullarına bakıp çıkış yolu aramak, yine genç yaşlarında toplumların, halkın yaşadığı eşitsizlikleri, savaşları, yoksullukları, her türlü salgın hastalıkları, açlığı, geri bırakılmışlığı görüp, gideni ve gelmekte olanın mutluluğuna Marksizm ile kavuşmak en büyük ve en haklı sevinç nedenidir Behice Boran için. Marksizm’le tanışmaktan pişmanlık duyanlara inat, Marksizm’in bir anahtar olduğunu zaman içinde unutanlara inat, Marksizm’i entelektüel bir bilgi alanı olarak değerlendirenlere inat, Behice Boran’ın ferahlaması “neden belli ise çözüm de bellidir” kararlılığından gelir. Düşülen kayıt, işte budur, haklı olanda, tarihsel olanda inat ve kararlılık son nefesine kadar…
Türkiye sosyalist hareketinin yönüne dair en büyük tartışmaların, arayışların yapıldığı bir dönemin çağdaşıdır aynı zamanda Behice Boran. Sadece çağdaşı değil, o yön arayışlarına, Marksist Leninist ilkeler çerçevesinden zerre taviz vermeden derinlikli ve bilimsel katkıları ile sadece partisini sırtlayan değil, bir dönüm sosyalist hareketini de omuzlarında taşıyan bir kutup yıldızı olmayı başarmıştır. Mücadeleden öğrendikleri ile mücadele ederken öğrendiklerini en iyi öğretebilen, tarihimizin en iyi örneği belki de Behice Boran’dır da diyebiliriz.
Dönemin Yön Hareketi’nin Türkiye’de modern anlamda sınıfların oluşmadığı bu nedenle sınıf savaşımının olamayacağı, bunun yerine zinde güçler ile yol tutulması gerektiğine dair teze karşı, Behice Boran, ülkedeki sınıf ve sınıf mücadelelerini teorik ve bilimsel yanları ile ispatlayan tezin sözcülüğünü de üstlenmiştir. Türkiye İşçi Partisi içerisinde kendinden önceki Genel Başkan olan Mehmet Ali Aybar ile fikir ayrılığına düşmüştür. Parti içerisinde iki kolun tartıştığı, kabaca Sovyetler Birliği işçi sınıfının rolü üzerinedir. Behice Boran, burada en değerli dostlarından olan Mehmet Ali Aybar’ın karşısına çıkma pahasına Marksizm’i, Leninizm’i ve Sovyetler Birliği’ni, işçi sınıfının öncülüğünü savunmayı bir görev bilmiştir. Ve yine dönemin en önemli tartışmalarından biri olan Milli Demokratik Devrim tezine karşı Sosyalist Devrim tezi Behice Boran’ın katkılarıyla olgunlaşmıştır.
Behice Boran, bu tarihsel tartışmaların bugünden de bakıldığında haklı tarafının sözcüsüdür.
15 vekil ile dönemin parlamentosunda temsil edilen Türkiye İşçi Partisi’nin sosyalist mücadelede önemli bir boşluğu doldurduğu, 12 Mart darbesi ile kapatılana kadar sosyalizmin daha fazla toplumsallaşmasına büyük bir katkıda bulunduğu ortadadır. Bu dönemde mecliste partisinin Urfa vekili olan Behice Boran’ın, Bütçe Kanunu tasarıları görüşmelerinde, Gecekondu Kanun Tasarısı’nda, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bütün ayrıntılarıyla yeniden gözden geçirilmesini sağlatmak üzere Anayasanın 89. maddesi uyarınca Hükümet hakkında bir gensoru açılmasına dair önergede, deprem felâketi nedeniyle deprem öncesi davranışlar ve depremden sonraki plânsız, programsız ve yetersiz icraat iddiasıyla Anayasanın 89. maddesi gereğince Hükümet hakkında gensoru açılmasına dair önergede, Kıbrıs İkili Anlaşmalar ve Türkiye’deki Amerikan üsleri meseleleri ile ilgili dış politika konusunda Hükümet hakkında bir gensoru açılmasına dair önergelerde imzası bulunur.
12 Mart darbesi ile sola dönük düşmanlık palazlandırılırken, Behice Boran, çıkarıldığı mahkemelerde boyun eğmez ve orada da kendini değil sosyalizmi savunmasını bilir. Tutuklu Behice Boran’ın hapishane yaşamı, onunla aynı koğuşta kalan kadınlar için bir şans olarak değerlendirilir. Behice Boran, dışarıdan kopmadan içeride nasıl yaşanılacağının hocası olmuştur kadın bir komünist olarak. Direngenliği ile içeride koğuş arkadaşlarına dışarıda yoldaşlarına örnek olmayı başarabilmiştir.
12 Eylül faşist darbesi sonucunda Behice Boran, daha önce hiç yapmak istemediği ve reddettiği yurtdışına çıkma seçeneği artık bir zorunluluk ve parti kararı olarak önüne geldiğinden Partinin ayakta kalması ve faaliyetlerine devam etmesi amacıyla yurtdışına çıkarılmıştır. 1987 yılında ölümüne kadar yurt dışında kalan Behice Boran son olarak ölümünden iki gün önce Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nin kurulmasını deklare ettiği basın açıklamasına katılmıştır.
Türkiye’nin kadın ilk siyasi parti genel başkanı olan Behice Boran, sosyalizme adanmış bir ömrün içinde hem bir eş hem de bir anne olarak hiçbir sevdasından vazgeçmemiştir. Tarihimize düşülen bir diğer kayıt onun “Sosyalist doğulmaz, sosyalist yaşanır” cümlesidir.
“Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine” Behice Boran, bu sözle bitirir genelde konuşmalarını, bize de selamladığı geleceğin işçiliği düşer, omurgayı çakanların açtığı yoldan…