ABD ne yapıyor?

ABD ne yapıyor?

30-12-2018 08:30

Bir devlet politikası, bir hedef için belli yollar belirler ve bu yolları zorlar. Tıkanan yol olursa, yeni yol açılır. Demek ki Suriye’den askeri varlığını çeken ABD, yeni bir sürecin önünü açmış bulunuyor.

Ali Ateş

Bir devlet politikası, bir hedef için belli yollar belirler ve bu yolları zorlar. Tıkanan yol olursa, yeni yol açılır. Demek ki Suriye’den askeri varlığını çeken ABD, yeni bir sürecin önünü açmış bulunuyor.

ABD emperyalizminin Suriye’den askeri varlığını çekme kararı, sadece politik bir analiz ögesi olmasının ötesinde bazı kesimlerin ideolojik duruşlarını bile sarsmışa benziyor. Özellikle Türkiye’de Kürt siyasetine yakın çevrelerinin neredeyse Amerikan emperyalizminin arkasından ağlayacak hale gelmesi, ülkemizdeki siyasetin ağlanacak halini gösteriyor.

ABD emperyalizminin Suriye’deki askeri varlığını çekmesine dair Kürt siyasetinden gelen tepkiler bir yana ABD içinden gelen tepkiler, Avrupa Birliği devletlerinden gelen ilk açıklamalar, Türkiye’deki düzen siyasetine yansımaları, Irak’taki ve başta Suriye’deki bütün siyasal güçlerin değerlendirmeleri bir bütün olarak ele alınmalı. Neredeyse herkes tarafından sürpriz olarak değerlendirilen “Trump kararı”na yönelik yapılan bütün değerlendirmeler ya da verilen tepkiler doğaldır ki her siyasi gücün niyetleriyle bağlantılı. Kürt siyasi hareketi ve genel olarak bütün Kürt siyasi dairesi, bir hayal kırıklığı ve satılmışlık hissi yaşarken, Avrupa Birliği emperyalizmi ve ABD müttefiki ülkeleri yarı yolda bırakıldıklarını düşünürken, ABD içindeki Trump karşıtı güçlerin “stratejik ABD çıkarlarıyla çelişik bir durum” olduğunu dile getirirken, kendi politik tutumlarını da yansıtmış oluyorlar.

Ama her şeyden önce düzeltilmesi gereken nokta şu. ABD emperyalizmi Ortadoğu’yu terk etmiyor, sadece askeri varlığını Suriye’den çekme kararı almış gözüküyor.

ABD’nin “tamamen” çekiliyor mu?

Bugün estirilen yanlış hava, sanki ABD emperyalizminin tasını tarağını toplayarak Suriye, Irak ve Ortadoğu’yu terk ettiği. Öncelikle Ortadoğu’da ABD emperyalizminin kalıcı üsleri göz önüne getirildiğinde ve genel olarak bölgedeki siyasal ve ekonomik hegomonik gücü düşünüldüğünde tepe taklak bir geri sürecin yaşanmadığının altının net olarak çizilmesi zorunlu.

Aslında son 10 yıllık sürece bakıldığında Büyük Ortadoğu Projesi adıyla başlanan ve Ortadoğu’daki bütün ülkelere yıkım getiren bir planın ve sürecin sonlarına gelmiş bulunuyoruz. Yıllardır sol ve yurtsever güçlere karşı kullanılan İslamcı bütün güçler – ılımlı, radikal, uyumlu, uyumsuz- bu süreçte devreye sokulmuş ve emperyalist devletlerin istihbarat örgütlerinin yönlendirmesiyle bu projenin vurucu gücü haline getirilmişlerdi.

Daha önceden Hitler faşizminin elemanı olarak kullanılan İslamcı siyaset, sonrasında doğrudan ABD emperyalizminin maşası haline gelmiş, bu araç, 1991 yılında Sovyetlerin çözülüşünden sonra ortaya çıkan yeni dünya düzeninde, tam da iki kutuplu dünyanın ekseninde kurulmuş Ortadoğu dengesinin değişmesinde emperyalizm tarafından kullanılmıştır.

BOP projesi, emperyalist devletler, AKP iktidarı, İsrail yönetimi ve Gerici Körfez ülkelerinin arkasında durdukları bir proje idi. Bu proje hayata geçirilmiş, Tunus, Mısır, Libya’da sahneye konmuş, Suriye’de ise büyük bir dirençle karşılaşmıştı. Aslında bakarsanız bugün Mısır’da İhvan yönetimi yok ancak uyumlu bir Mısır yönetimi ortada. Suriye açısından bakarsanız, şiddet ve zor kullanarak Esad devrilmemiş ve başta İhvancılar olmak üzere İslamcılar iktidara gelememiştir. Ancak Suriye’nin yıkımı ve güçsüzleştirilmesi, özellikle İsrail ve ABD müttefikleri açısından “sağlanmış” sayılmalıdır.

Bütün bu gelişmelere siyasal sonuçları ile birlikte baktığımızda, BOP adıyla yaşama geçirilmeye çalışılan sürecin artık sonlarına gelmiş bulunuyoruz. ABD emperyalizmi, Suriye’nin yıkımı, Ortadoğu’daki genel durum vs. söz konusu olduğunda kendi varlığını ve ittifaklarını koruyarak Suriye’den sadece “görünür askeri” varlığını çektiği bilelim. Bu anlamıyla Suriye’de emperyalist çıkarları temsil edecek müttefik ülkelere rol vermek ABD emperyalizminin çıkarlarıyla temelden farklılık asla arz etmiyor.

ABD’nin askeri varlığını çekme gerekçeleri

İfade ettiğimiz gibi öncelikle Suriye’de yaşanan savaşın artık sonlarına gelindiğini ve yeni bir siyasal sürecin önünün açılacağını görelim. Böylesi bir tabloda ABD emperyalizminin kendi çıkarları ve Ortadoğu güvenliği açısından yeni riskler almak değil yeni ittifak zeminlerine süreci oturmak istemesi anlaşılır bir durum olarak görülmelidir.

Bu anlamıyla ABD emperyalizmi tarafından gündeme getirilen ve özelde “maliyet sorunu” olarak karşımıza çıkan savaşın ekonomik bedelini neden ABD ödüyor gibi bir söylemin tek başına gerekçe olmayacağını ifade etmek gerek. Bu özellikle Trump yönetiminin temel yaklaşımı ve “önce Amerika” dediği ve daha “iç ekonomisini gözeten” bir ekonomik model eğiliminin sonuçları olarak elbette bir yerde durmalı. Ama Trump’ın tüccar siyasetiyle bu anlamıyla doğrudan bağı bulunan bu kararının “öngörüsüz” bir karar olduğunu ise düşünmemek gerekiyor.

Özellikle İran karşıtı bir Trump politikası ortadayken, Suudi Arabistan ile kurulun ittifakın Kaşıkçı gündemi dolayısıyla yara alması ve Yemen’de Suudların başarısızlığı ABD emperyalizmi açısından daha orta vadeli bir yaklaşıma sahip olduklarını gösteriyor.

Suriye planları ne olacak?

Öncelikle bilinmesi gereken en önemli nokta şudur. ABD emperyalizminin Ortadoğu ülkelerinin “bakkal hesabı” gibi bir dış politikaya sahip olduğunu düşünmek ABD’yi fazla hafife almak demek. Bu anlamıyla ABD emperyalizminin uluslararası dış politikası tek başına Trump’ın iki dudağından çıkan ve bir telefon görüşmesi sonrası apar topar alınan kararlarla belirleniyorsa, bunun öncelikle büyük bir zayıflık olduğunu belirtip geçelim.

Ancak durum bununla açıklanamayacaksa, ABD emperyalizmi açısından yeni bir planın devreye sokulduğunu bilmemiz lazım. ABD dış politikası, daha doğrusu bir devlet politikası, bir hedef için belli yollar belirler ve bu yolları zorlar. Tıkanan yol olursa, yeni yol açılır. Ancak bütün bu yolların ve süreçlerin politik, askeri ve uluslararası ilişkiler bağlamında “yol haritalarını” önceden hazırlanmıştır. Demek ki Suriye’den askeri varlığını çeken ABD, yeni bir sürecin önünü açmış bulunuyor.

DİĞER PUSULA YAZILARI

PUSULA | Utanmaz unutkanlık: Suriye’nin toprak bütünlüğü

PUSULA | Emperyalizmin kıskacındaki Ortadoğu’da Kürtlerin payına ne düşer: Kürtler yine mi kandırıldı?

PUSULA | Sahi neydi şu anti-emperyalizm?