Artık ABD’nin Suriye’de işgal politikasını hayata geçirmeye başladığı bu günlerde, emperyalizm ile Kürt siyaseti arasındaki ilişkinin de geleceği tartışılır hale geldi. “ABD Kürtleri yarı yolda bırakacak mı?” soruları ve üzerine yapılan yorumlar, Kürt hareketi ile emperyalizm arasındaki ilişkinin kökenlerine inmediği sürece doğru bir hattan ilerlemeyecektir.
Yanlış soru
Bilindiği üzere ABD 2014 sonrasında Suriye’deki politikalarını yürütmek üzere yaptığı işbirliğini yeniledi ve cihatçı örgütler ile olan ilişkisini tali bir zemine çekerken, birinci elden PKK’nin Suriye’deki askeri ve siyasi örgütlenmesi olan PYD ve YPG ile işbirliğine başladı. Tali alana çekilen ilişkinin bugün Suriye’de “ılımlı muhalefet adı verilen” El Kaide kökenli bazı grupları da içerdiği açık bir şekilde görülmektedir.
Bunun dışında IŞİD, El Nusra (bugünkü adıyla Heyet Tahrir el Şam) ve benzeri yapılar ise emperyalizmin Suriye’de karşıtlık ilişkisi kurduğunu iddia ettiği oluşumlar olarak öne çıkıyor.
Buradaki oyun açıktır. ABD cihatçı örgütlerin bir kısmına karşı mücadele ettiğini iddia ederek, bir kısmını ise yanına alıp Suriye’deki iktidara karşı kışkırtarak bölgede tutunmanın yolunu aramaktadır.
İşte tam da bu zeminde gerek askeri, gerek siyasi alanda emperyalizmin yeni işbirliği Suriye Kürtleri üzerinden şekillendirilmiştir.
İşbirliğinin zemini Kürtler açısından statü talebine indirgenmiş ve demokratik özerklik adı verilen bir yaklaşım hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Kürt siyasi hareketi ABD ile yaptığı işbirliğinin üzerini ulusal demokratik hakların mücadelesi ile örtmeye çalışırken, ABD’nin Suriye’yi işgal politikasını hayata geçirmesi ile birlikte yeni bir zemin oluşmuştur.
Bu noktada ise, özellikle Afrin operasyonu sonrasında ABD’nin Kürtleri yarı yolda bırakıp bırakmayacağı tartışılmaya başlanmıştır.
Ancak dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Emperyalizm, Suriye’deki Kürtler ile olan ilişkisini gözden geçirebilir, güncelleyebilir. Örneğin yakın zamanda ifade edildiği gibi Türkiye ile Suriye sınırında 30 bin kişilik Kürt askeri gücü kurulabilir ya da ABD bölgede SDG çatısı altında daha esnek bir yapılanmaya da gidilebilir. Bu bahsedilenler önemsiz başlıklar değil elbet. Ancak yaklaşım açısından Kürtlerin bölgede ABD tarafından yarı yolda bırakılıp bırakılmayacağı sorusu bir sızlanma ve işbirlikçiliğin payandası haline geldiği oranda yanlış bir soru olarak görülmelidir.
Çünkü esas olarak ABD ile Kürt siyasi hareketi arasındaki işbirliği ilişkisinin konjonktürel ve geçici bir durum olmanın ötesinde hangi yönleriyle yapısal bir karakter kazandığına göz atmak gerekmektedir.
Bu bahiste ortaya çıkan birkaç olgudan bahsedilebilir.
Birincisi, PKK’nin politik, ideolojik ve örgütsel uzantısı olan Suriye’deki Kürt siyasi oluşumları gerek sosyalist ideallerin reddedilmesi anlamında, gerek programatik sapma açısından, gerekse ilişki biçimi bağlamında emperyalizm ile tam boy işbirliği ve teslimiyet ilişkisi içerisine girmiştir. Bu durum yapısal kısmın ilk ve en önemli ayağını oluşturmaktadır.
İkincisi, SSCB sonrasında emperyalist dünya tarafından ortaya atılan ve Kürt siyasi hareketinin son on beş yıl içerisinde hatmettiği post marksist özyönetim ve demokratik özerklik modelleri ilk defa emperyalizmle yapılan işbirliği sayesinde Kürtler açısından reel bir olguya dönüşmüştür. Türkiye’de de hendek-özyönetim hamlesi ile birlikte benzeri bir deneme yapılmıştır. Ancak başarısız olunmuştur.
Üçüncüsü, Kürtlerin statü arayışının emperyalizm ile işbirliği temelinde gelişmesi, özellikle ABD’nin Suriye’yi parçalayarak yerleşme planı ile çakıştığı oranda bölgedeki emekçiler arasındaki ayrım derinleşmeye başlamıştır. Dolayısıyla ülkemizde olduğu gibi, aslında sermaye diktatörlüğünün temsilcisi olan emperyalizm işbirlikçisi iktidarlar ulusal düşmanlıklar üzerinden sömürü düzenine alan açmanın yolunu yapmaktadır.
Özellikle yukarıda bahsettiğimiz yapısal bazı noktaları görmeden ya da ABD’nin gerek bölgedeki ülkelerle, gerekse siyasi öznelerle yaptığı ittifaklar politikasını ele almadan yapılacak yorumlar yanlış ve eksik olacaktır. Bununla birlikte ABD’nin YPG’ye tırlarla silah dağıtması bu işbirliğinin en somut görüntüsü olarak ortaya çıkmıştır. Ancak bu işin görünen yüzüdür. Dolayısıyla işin arka planındaki noktaya odaklanmak ve siyasi öznelerin pozisyonlarını buradan okumak gerekmektedir.
IŞİD’e karşı mücadelede Suriye Kürtleri açısından önemli ve en kritik olgu olarak görülen Kobani direnişi bugün aynı zamanda emperyalizmle yapılan işbirliğini meşrulaştırmanın aracı olarak kullanılmaktadır. Çünkü Kobani’yi IŞİD’in işgali sonrasında başlayan direnişe başta ABD olmak üzere diğer emperyalist ülkelerin verdiği siyasi ve askeri destek ile birlikte 2014 sonrasındaki pencere açılmıştır.
Bu olayların hemen öncesinde ve sonrasında YPG’nin Kuzey Suriye’deki bazı ÖSO’cu yapılanmalar ile birlikte ortak oluşumlara (Örn: Burkan el Fırat) hatırlanırsa, günümüzde gelinen tablonun taşları da tam anlamıyla yerine oturacaktır.
Devamında Suriye’nin üçte birlik bölümünün ABD tarafından ele geçirilmesinin “Rojava devrimi” çatısı altına oturtulmasının ise yanlış ve eksik bir politika olarak görülmesi açık bir şekilde körlüktür. Ortada bilerek ve isteyerek işletilen bir süreç bulunmamaktadır.
Tüm bunlarla birlikte, Ortadoğu’da Kürt siyasi hareketinin cihatçılığa karşı mücadelede emperyalizm ile yaptığı işbirliğinin meşru görülmesi yanlıştır. Çünkü Suriye’deki meşru iktidar halkın desteği ile birlikte IŞİD’e ve cihatçı örgütlere karşı büyük bir mücadele verdi ve çok daha büyük bir meşruiyete sahip oldu. Kürt hareketi yerini bu çizgide tarif edebilirdi. Ancak mesele statü ve özyönetim arayışına denk düştüğü oranda emperyalist politikalara meze olundu.
Bu tablonun tam tersine çevrilmesinin ne kadar mümkün olduğu henüz belirsizlik taşıyor. Bu belirsizliği gidermek için Ortadoğu’da anti-emperyalist mücadelenin ne şekilde verileceği ve öznesinin kimler olacağı bir kere daha önem kazanmaya başlıyor.
O yüzden doğru soru sanıyoruz ki şudur: Kürtler Amerika’yı satar mı?
PUSULA 2.Yazı: Rojava: Devrim mi değil mi?
PUSULA 3.Yazı: Zorunluluk mu seçenek mi?: Kürtler ve Sosyalizm…
Bu haber en son değiştirildi 26 Mart 2018 11:29 11:29
Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara gönderilen yazı ile ÇEDES projesinin uygulanması istendi ve…
Emlak Konut GYO A.Ş'nin KAP'a yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'da şirket kuracağını belirtti.
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, ülkede sıkıyönetim ilan edildiğini duyurdu.
Diyarbakır'da Narin Güran'ın cansız bedenini dereye sakladığını itiraf eden tutuklu sanık Nevzat Bahtiyar'ın "suçu üstlenmesi"…
AFAD verilerine göre Bursa, Mudanya'da 3.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Sarsıntının derinliği 7.01 kilometre…
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Cesur olacağız, yeni adımlar atacağız'…