Orta Doğu’da boru hattı savaşları
25-02-2018 08:30Suriye 2009 yılında Katar çıkışlı boru hattını reddedip, 2010 yılında İran çıkışlı olan hatta onay verince, bölgede hem ABD’nin hem de Katar’ın işine gelmeyen bu durumun sonucunda, ABD, İsrail, Türkiye ve Katar’ın Suriye’deki muhalifleri destekleyerek ve silahlandırarak başlattığı savaş bugün hala devam ediyor.
BEHİÇ OKTAY
Suriye 2009 yılında Katar çıkışlı boru hattını reddedip, 2010 yılında İran çıkışlı olan hatta onay verince, bölgede hem ABD’nin hem de Katar’ın işine gelmeyen bu durumun sonucunda, ABD, İsrail, Türkiye ve Katar’ın Suriye’deki muhalifleri destekleyerek ve silahlandırarak başlattığı savaş bugün hala devam ediyor.
Tarih boyunca yeraltı kaynakları ve ticaret yolları ekonomik açıdan her zaman önemli olmuştur. Geçmişte, yakın tarihte ve günümüzde büyük güçler arasındaki savaşların en önemli sebeplerinden biri yeraltı kaynakları ve bu kaynakların ticaret yollarını kontrol altına almaktır.
Osmanlı İmparatorluğu, dönemin en önemli 2 ticari yolu olan İpek ve Baharat yollarını kontrol altında tutmuş, Asya’dan Avrupa’ya gelen ticari ürünlerin Avrupa’ya geçiş güzergahı olmasının avantajlarını başarılı bir şekilde kullanmıştı. Ancak ticari açıdan büyüyen Avrupa burjuvazisi, Osmanlı’ya olan bu bağlılık sorununu çözebilmek adına coğrafi keşifler yapmış, bu sayede alternatif ticari yollar keşfetmiştir. Bu durum da Avrupa’nın Osmanlı’ya olan bu bağını bitirmiştir.
Yakın tarihe bakıldığında, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında emperyalist Avrupa tarafından sınırları çizilen, değiştirilen, bölüşülen ve sömürge haline getirilen, yeraltı kaynakları açısından zengin Afrika ve Orta Doğu ülkeleri, ticari açıdan önemi büyük olan Süveyş Kanalı, Cebelitarık Boğazı, Çanakkale ve İstanbul boğazı gibi yerler paylaşılmıştı.
Bugün de savaşların benzer bir sebebi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Enerji kaynakları ve bunların dağıtımı konusu, bugün de savaşların tek sebebi olmasa da, en önemli sebeplerinden biri olmaya devam ediyor. Orta Doğu’da keşfedilen ve çıkarılmayı bekleyen petrol ve doğalgaz rezervleri ve bunların dağıtımının nasıl yapılacağı, Orta Doğu’daki durumun başlıca sebeplerinden biri olmayı sürdürüyor.
Ancak bugün başta Suriye olmak üzere Orta Doğu’da ortaya çıkan tablonun, dünyanın değişen yapısıyla da daha da karmaşık bir hal aldığını söylemekte yarar var. Soğuk Savaş sonrası ABD’nin kendince dünya liderliğini ilan etmesi, ancak bu iddianın gerçek dışı olması sebebiyle uzun vadeli olamaması ve hepsinden önemlisi kapitalizmin 2008’de girdiği krizden çıkış yolunu bulamaması sonucunda doğan “dünya liderliği” krizinin bir sonucu olarak çok kutupluluğa doğru ilerleyen bir dünya karşımıza çıkıyor. Bu çok kutupluluğun ortaya çıkardığı tabloda artık savaş meydanında yalnızca emperyalist devletler değil, bölgesel güçler ve çok sayıda başka aktör de etkili bir biçimde dahil oluyor. Bugün çıkar çatışmasının had safhada olduğu ve çok sayıda aktörün sahada olduğu bölgelerin başında da Suriye geliyor.
Suriye’deki durumun sebebi boru hatları mı?
Bu konuyla ilgili sıkça gündeme gelen tartışmalardan biri, Suriye’deki savaşın sebebinin Katar’dan ve İran’dan gelecek olan doğalgazın Suriye üzerinden ne şekilde dağıtılacağı ile alakalıdır. Burada görülen iki senaryo, emperyalist ve bölgesel güçlerin enerji kaynakları ve dağıtımı konusunda anlaşmazlıklarını gözler önüne seriyor.
Orta Doğu petrolü ve doğalgazının dağıtımı için Suriye’nin coğrafi konumu oldukça önem taşıyor. 2009 yılında Katar’ın Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak boru hattı projesi bölge ülkelerine sunuldu. Bir diğer proje ise İran’ın sunmuş olduğu Irak ve Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaşarak denizin altından geçerek Yunanistan’a ulaştırılması projesiyidi.
Bu projelerin birbiriyle olan rekabeti ise bölgedeki ABD-Rusya çekişmesinin temel taşlarından biridir. ABD destekli Katar çıkışlı petrol hattı ile Rusya destekli İran çıkışlı petrol hattı arasındaki çekişmede Suriye’nin jeopolitik önemi oldukça fazladır. Katar çıkışlı projede boru hattı Irak ve Suriye’den geçerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılırken, İran çıkışlı projede hattın Suriye’den geçerek Akdeniz üzerinden Yunanistan’a ulaşması planlanıyordu.
Ancak Suriye, 2009 yılında Katar çıkışlı boru hattını reddedip, 2010 yılında İran çıkışlı olan hatta onay verince, bölgede hem ABD’nin hem de Katar’ın işine gelmeyen bu durumun sonucunda, ABD, İsrail, Türkiye ve Katar’ın Suriye’deki muhalifleri destekleyerek ve silahlandırarak başlattığı savaş bugün hala devam ediyor.
Bununla beraber Rusya ve İran’ın Suriye’ye savaş süresince verdiği destek de bu boru hattının oluşturulması açısından önemli. Bunun yanında Suriye’nin Rusya ve İran’a yakın kalması da her iki ülke için ayrı önem taşıyor. Rusya için, gerek Rusya’dan, gerek Kafkaslar’dan gerekse Orta Doğu’dan Avrupa’ya sağlanacak gaz dağıtımının kontrolünü elinde tutmak, İran için ise elinde bulunan rezervlerin dağıtımını düzenli bir şekilde yapabilmek ekonomik ve siyasi açıdan çok önemli.
Görüldüğü gibi Suriye’deki savaşın önemli sebeplerinden birisi bölgedeki rezervlerin büyüklüğü ve dolayısıyla bunun dağıtımının nasıl olacağına dair anlaşmazlıktır. Ancak elbette bunun tek neden olduğunu söylemek eksik olacaktır. ABD’nin İran’ı Orta Doğu’da ekonomik ve siyasi olarak saf dışı bırakma çabası, Rusya’nın ise Orta Doğu’daki etkinliğinin azalması ve Avrupa’ya satılan doğalgaz tekelinin kırılması olarak özetlenebilir. Bunun dışında İsrail’in güvenliğinin sağlanması, ABD’nin 2003 yılındaki Irak işgali ile bölgedeki askeri ve siyasi gücünü artırma çabası, emperyalizmin bölgenin kaderinin çizilmesinde aktif rol almak istemesi gibi sebepler de bugün Suriye savaşının nedenleri arasında sayılabilir.
Sıra Kıbrıs’ta mı?
Son yıllarda emareleri beliren bir başka kriz alanı ise Kıbrıs olacak gibi görünüyor. Kıbrıs da Suriye’de olduğu gibi pek çok devletin birden etkin olmak istediği bir alana dönüşüyor. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs çevresinde bulunan doğalgaz rezervleri, şimdiden pek çok aktörü içine çeken bir gerginlik oluşturmuş durumda.
2017 Aralık ayında Güney Kıbrıs, İtalya, Yunanistan ve İsrail arasında AB Komisyonu gözcülüğünde imzalanan EastMed olarak adlandırılan sondaj ve boru hattı projesi, bölgede şimdiden tansiyonu yükseltti. Geçtiğimiz hafta sondaj çalışması yapmak için Kıbrıs’a ilerleyen İtalya gemisi Türk savaş gemileri tarafından durduruldu. Türkiye KKTC dolayısı ile Kıbrıs çevresindeki rezervlerde hak iddia ediyor. Bununla birlikte AKP KKTC üzerindeki kontrolünü daha da artırmak istiyor. Ancak bölge ülkeleri diplomatik açıdan Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci olarak tanımladıkları için Türkiye’nin işi burada uluslararası hukuk açısından oldukça zor görünüyor.
Akdeniz’deki gaz kaynaklarında Güney Kıbrıs, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır hak iddia ediyor. İtalyan Eni ve Fransız Total gibi dev petrol ve doğalgaz şirketlerinin de bu rezervlere dönük ilgisi oldukça fazla. Bununla beraber son dönemde Türkiye ile Yunanistan arasında artan tansiyonun arka planında Kıbrıs’taki bu problem olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervleri konusunda ABD’nin henüz bir hamlesi yok. Ancak işin içinde İsrail’in yer alması, ABD’nin hemen müdahil olabilmesine zemin hazırlayan bir unsur.