Ali Ateş
Bugün iki farklı siyasal tezden uzak durmak gerek: Birincisi AKP ile sermaye sınıfı arasında büyük bir açının bulunduğu, ikincisi de CHP’nin sermaye sınıfının karşısında yer alıyormuş görüntüsü. Bugün düzen siyasetinde AKP ve CHP’nin varlığını konuşuyorken, tarihsel süreklilik kadar sermaye sınıfının tercihlerinin de bulunduğu hesaba katılmalıdır. Bu anlamıyla AKP ve CHP arasındaki paydaşlık bizzat sermaye sınıfının çıkarları tarafından belirlenmektedir.
Bugün ülkemizde AKP’ye bakarken sermaye sınıfının çıkarlarını temsil eden bir siyasi parti olduğu konusunda bir kesim tarafından tartışma yok. Ancak bu kesim tarafından bu tespit ortaya konduktan sonra, başka bir siyasal yaklaşım neredeyse bu tespitin tam tersi bir siyasal analize kapı açabiliyor. O da AKP ile büyük sermaye arasında açı olduğu, AKP’nin cami cemaatine indirgendiği, AKP’nin büyük sermaye tarafından götürüleceğine dair bir tez. Bu tezin sahipleri CHP çatısı altında buluşmayı vaaz etmektedirler.
AKP’ye bakarken, başka bir kesim ise, AKP’nin popülist politikaları dolayısıyla sanki emekçi halkın yanında bir partiymiş gibi algıya sahip. Bu kesim bir yandan AKP’nin bütün olanaklarından nemalanırken CHP’yi elitistlerin partisi olarak görmekte, AKP’yi ise “milletin partisi” olarak değerlendirmektedir.
Bu anlamıyla sağdan ve soldan AKP ve CHP’ye bakarken, her iki siyasi hareketin sermaye sınıfının siyasal yönelimleriyle belirlendiğini saptamaya çalışacağız. Ne AKP ile büyük sermaye arasında büyük bir açı var ne de CHP sermayeye karşı bir siyasete sahip. Ortaklık bizzat sermaye sınıf iktidarının çıkarlarıyla ortaya çıkıyor. Fark, sermaye düzeninin nasıl yol alacağıyla ilgili.
AKP sermaye partisidir
Marksist sınıf analizinde işçi sınıfı ve burjuva sınıfı arasında tam bir karşıtlık bulunur. Bununla birlikte küçük burjuvazi denilen ve genel olarak orta sınıf olarak yaygın bir kullanışı olan bir toplumsal kesimden daha bahsedebiliriz. Bugün düzen siyasetinde siyasal hareketlere baktığımızda, siyasal hareketlerin hangi sınıfsal çıkarları temsil ettiği ve hangi sınıfsal kesimlere yaslandığı önemli bir analiz konusudur.
Her ne kadar devletin, görece özerk niteliği, nasıl ki devletin bir burjuva devlet olgusunun net şekilde görülmesini engelliyorsa, kapitalist düzende seçimler ve oy tabanları benzer bir biçimde partilerin hangi sınıfsal zemine yaslandıklarını da örtmektedir.
Bugün AKP, toplumun önemli bir kesiminden destek görüyor. Bunun ortaya çıkmasının temel nedeni burjuva düzenin yapısı ve popülist politikalarla ilgili. Örneğin Fransa’da 3.Napolyon olarak bilinen bir örnek yeniden hatırlanmalı. 1848 devrimlerinden hemen sonra geniş köylü yığınlarının oyuyla gelmiş, sonrasında imparatorluğunu ilan edebilmişti.
Öncelikle AKP’nin attığı adımların başından sonuna kadar sermaye sınıfının çıkarlarıyla doğrudan ilgili olduğunun altı çizilmelidir. İkinci olarak bugün AKP’nin kurucularından teşkilatlarına kadar sermayenin bütün bölmelerinin partinin örgütsel bileşeni olduğunun altı çizilmelidir. 15 yıllık AKP iktidarında sermayenin karlarını nasıl arttığı ama emekçi sınıfların durumunda değişen bir şey olmadığı da ayrıca vurgulandığında ne ifade ettiğimiz daha açık bir biçimde görülecektir.
Büyük sermaye AKP’ye karşı mı?
Ortada gerilimler ve sorunlar olduğu açık. Ancak bunun bir karşıtlığa dönüştüğünü söylemek siyaseten büyük bir körlük anlamına gelmektedir.
Sorunların kaynağında ise sermayenin çıkarlarına engel olan durumların dönem dönem vuku bulmasıdır. Örneğin Avrupa Birliği sermayesi ile göbekten bağı bulunan büyük sermayenin, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki siyasal sorunlardan etkilendiği bu sorunlu noktalardan bir tanesidir.
Yine emperyalist-kapitalist dünya sisteminin bir bütün olarak çarklarının dönmesi için gereken siyasal uyumun bozulduğu kesitlerde sermaye sınıfının AKP iktidarına karşı eleştirel bir yaklaşım geliştirdiği de biliniyor.
Ancak bu durumların bugün AKP iktidarı ile büyük sermaye arasında iplerin koptuğu gibi bir sonuçla açıklanması gerçekçi sayılmamalıdır.
CHP sermayeden bağımsız mı?
AKP karşısında ana muhalefet rolü üstlenen CHP’nin, AKP’nin sermaye partisi olma gerçeğinden yola çıkar, sermaye karşıtı bir parti sayılması büyük bir yanılsama.
Öncelikle CHP tarihi bize farklı bir tablo gösteriyor. Kurucu parti olarak CHP, Türkiye’de milli burjuvazinin yaratılmasını başa yazmış, Türkiye sermaye sınıfının oluşumunda büyük bir rol oynamıştır. Örneğin İş Bankası başta olmak üzere sermayenin gelişmesinde CHP’nin tarihsel pratiği bile CHP ile sermaye arasındaki organikliği göstermesi açısından yeter de artar bile.
Ama tek başına bu değil. Bugün Avrupa Birliği’ne bakış ve özelde Gümrük Birliği’ne yönelik CHP’nin tutumu sermaye sınıfının çıkarlarını gözeten bir siyasal hatta sahip olduğunu yeterince göstermektedir. CHP’nin Türkiye’de sermaye sınıfının başka bir yönelimini temsil ettiği en başta CHP belediyelerine bakılarak bile gözükebilir.
CHP ve AKP düşman mı, kardeş mi?
Birbirlerinin alternatifi olarak gündeme gelen iki siyasi hareketin ortaklaştığı en önemli konu düzenin korunmasıdır. Bu düzen, bu anlamıyla sermaye sınıfının iktidarda bulunduğu kapitalist düzenden başka bir şey değildir. Bu anlamıyla, siyasi arenada taban tabana zıt konumlanış içinde olan CHP ve AKP’nin en temel ortak noktaları sermaye iktidarının ve kapitalist düzenin bekası olmaktadır. Bu temel ortaklık daha fazla vurgulanmadan aradaki açıların vurgulanmasının bir yerden sonra önemi bulunmuyor.
Düzenin oturmasını vaaz eden AKP ile düzenin restorasyonunu savunan CHP arasındaki ayrım açık olmakla birlikte, üzerinde bulundukları zeminin ortaklığı da aynı şekilde açık olmalı. Sermaye sınıfının çıkarları, yönelimleri ve bölmeleri, bugün düzen siyasetinde ayrımların da ana nedenidir.
Bu haber en son değiştirildi 14 Ocak 2018 15:52 15:52
Merkez Bankası, kasım ayında da faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de sabit tuttu. Banka böylece üst…
Bir gencin ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına neden olduğu için yargılanan eski Kızılay Başkanı Kerem…
Laiklik Meclisi tarafından 150 kapsamlı başlıkta hazırlanan Ekim 2024 Laiklik İhlalleri Raporu yayımlandı.
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…