Sağlık karaborsası: Zam beklentisi ile firmalar ilaç saklamaya başladı
Şubat’ta ilaçlara yüzde 20 civarında zam gündemde. Zam öncesinde firmalar ilaç saklamaya başladığı için hayati öneme sahip ilaçlar bile bulunamıyor.
Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a “Ben dilenci değilim” diyerek insanlık dersi veren Dilek Özçelik’in yaşamını yitirmesi, kanser hastalarının tedavileri sırasında karşılaştıkları zorlukları yeniden gündeme getirdi.
Cumhuriyet’ten Sibel Bahçetepe’nin haberine göre, İzmir Tabip Odası üyesi Dr. Ergün Demir ve İstanbul Tabip Odası üyesi Dr. Güray Kılıç, kanser tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlara erişimde önemli sıkıntıların olduğunu belirterek “İlaca erişimin kısıtlı olması beraberinde ciddi etik ve tıbbi sorunları da getirmektedir. Bu durum hastaların tedavisinin aksamasına neden olduğu gibi ilaçların merdiven altı ve karaborsada çok pahalıya satılmasına da yol açmaktadır” dediler.
Sağlık karaborsası!
Ayrıca şubat ayında ilaç kur düzenlemesinde yüzde 20 gibi bir artış olacak. Zam öncesinde ise yine stok tartışmaları gündeme gelirken, özellikle kanser gibi hayati önem taşıyan ilaçların sayısının şu sıralar arttığı, bunun altında zam beklentisinin yattığı iddia edildi. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Cenap Sarıalioğlu ise “Çözüm ilaç kur düzenlemesinin güncel olması. Şu an bile zam beklentisi nedeniyle ithal ilaçların birçoğunun depolarda bulunamadığını biliyoruz” dedi.
‘Çözüm üretilmedi’
Dr. Demir ve Dr. Kılıç, kanser tedavisinde neden ilaç sorunu yaşandığı ve kanser cerrahisinde ilave ücret istendiği sorularına ilişkin açıklama yaptı. Kanser hastalarının tedavileri için gerekli olan bazı ilaçlara erişim ve kanser cerrahisi işlemlerinde ilave ücret alınması konusunun yeterince tartışılmadığını ve çözüm üretilmediğini belirten Kılıç ve Demir, “Kanser tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlara erişimde önemli sıkıntılar vardır. İlaca erişimin kısıtlı olması beraberinde ciddi etik ve tıbbi sorunları da getirmektedir. Bu durum hastaların tedavisinin aksamasına neden olduğu gibi ilaçların merdiven altı ve karaborsada çok pahalıya satılmasına da yol açmaktadır” dediler.
‘Sorun, döviz kuru’
Kılıç ve Demir’in açıklamaları özetle şöyle: “İthal ilaçta asıl sorun döviz kurunun sabitlenmesinde ve SGK’nin yaptığı iskonto oranlarında yaşanmaktadır. 2007 tarihli beşeri ilaçların fiyatlandırılmasına dair karar hükümleri gereğince Türkiye’deki ilaç fiyatları, Fransa, İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan’dan oluşan beş ülke ile buna ek olarak ilacın imal ve ithal edildiği ülkelerin ecza deposunda yapılan satış fiyatlarının en düşüğünün referans fiyat olarak kabul edilmesiyle belirlenmektedir. Avro şu anda 4 TL iken kur 2 TL olarak dikkate alınarak referans ilaç fiyatı hesaplanmaktadır. İlaç sektöründe yer alan firmalar ise buna itiraz etmekte, döviz kuru oranları ile fiyat yansımalarının benzer bir eğilime sahip olmasını önermektedirler. Geri ödemede ise SGK tarafından dayatılan iskonto oranları ilaç firmalarına geri ödeme tutarını belirlemektedir. İthal ilaçlarda SGK tarafından genellikle yüzde 11-30 arası iskonto uygulaması yapılmaktadır. Eğer şirket olarak bu iskonto yapılmaz ise ilaç ödeme kapsamı dışında kalmaktadır. Sektörde yer alan firmalar iskonto oranlarının dayatılmasını istememektedir. Türkiye’de son dönem uygulanan bu fiyat ve iskonto politikası sonucunda da ilaç firmaları ürünlerini pazara arz etmemek veya geri çekmek yönünde kararlar alabilmektedir. Bu şekilde ithal ilaçlara erişimde ciddi sıkıntı yaşanabilmektedir. Sonuç olarak ithalatçı firmalar fiyatları düştüğü için özellikle kanser tedavisinde kullanılan ilaçları getirmemektedirler. Böylece kan ve lenf kanserinin tedavisinde kullanılan bazı ilaçlara erişimde sıkıntı yaşanmaktadır. Benzer sıkıntı bazı kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ithal ilaçlarda da yaşanmaktadır.”
‘Çözüm üretilmeli’
Referandum ve seçimlerden önce kanser hastalarının ve yakınlarının acıları ve umutları üzerinden oylarını alabilmek için “Kanser cerrahisinde ilave ücret kalkıyor”, “Özel hastanelerde kanser hastalarından alınan fark ücreti kalkacak” haberlerinin sık sık gündeme geldiğini anımsatan Demir ve Kılıç “Ancak SUT’ta herhangi bir değişiklik yapılmamış ve özel sağlık kuruluşlarında kanser cerrahisinden ilave ücret alınmaya devam edilmiştir. SUT’a göre kanser cerrahisinde ilave ücret alınmaktadır. Siyasilerin söylemleri insanların duygularını ve acılarını sömürerek ‘umut’ satmaya yöneliktir. Piyasa aktörleri ise bu alanı büyük bir rant kaynağı olarak görmektedir. Hastayı müşteri olarak gören ve piyasalaşan sağlığı kazanç kapısı haline getiren anlayışın şifresi, Dilek Özçelik’in yaşadıklarının kamuoyuna aktarılması ile deşifre edilmişti. Kanser hastaları ve ailelerinin yaşadıkları sorunlar gündem yapılmalı ve çözüm üretilmelidir” dediler.
Kanser hastalarının ‘dilek’i
2013’te dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Edirne ziyareti sırasında önüne çıkarak kanser hastası yurttaşların ilaçlarına zor ulaştığını ve devletin çoğu tedaviyi karşılamadığını anlatmaya çalışan Dilek Özçelik, Türkiye’deki kanser hastaları için bir meşale yakmıştı. Bakan’ın kendisine vermeye çalıştığı parayı “Ben dilenci değilim” diyerek geri çeviren Dilek, “Görüyorum ki siz hiç çaresizliği tatmamışsınız” diyerek, kanser hastalarının içinde bırakıldığı çaresiz durumu tüm ülkeye duyurmuştu. Dilek’in 14 Ocak’taki cenaze töreninde babası Nevzat Özçelik, “Kızımla gurur duyuyorum, birçok kanser hastasının ilaçlarına kavuşmasına vesile oldu” demişti.
Şimdi o hayati ilaçlar, zam nedeniyle tekrar ulaşılması neredeyse mucize tedavi araçları haline geldi.