Sahte umutlara kapıları kapat! Umut başka bir düzende…
SERBEST KÜRSÜ | Sahte umutlara kapıları kapat! Umut başka bir düzende…
MERCAN SARI
Öncelikle geçmişten bazı önemli kırılma noktalarına dair hatırlatmalarla başlayalım…
Gericiliğe açılan yol… Erdoğan nasıl Başbakan oldu?
22 Şubat 2003 günü Erdoğan ile dönemin CHP Genel Başkanı Baykal, Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini sağlayan Siirt ara seçimlerinden 2 hafta önce Beylerbeyi’nde buluştular. Sonrasında bir milletvekilinin mazbatası iptal ettirildi, Anayasa’da değişiklik yapıldı, meclis grubu baskı altına alındı ve Siirt seçimlerinin tekrarlanması ile Tayyip Erdoğan’ın Başbakan’lık yolu açılmış oldu.
Devam edelim…
Gericiliğe açılan yol… Erdoğan nasıl Cumhurbaşkanı oldu?
Genel başkanı değişmiş olan CHP 2014 Yılında yani büyük Haziran ayaklanmasından hemen sonra gerçekleşen Cumhurbaşkanı seçimlerinde gerici ve sağcı bir aday olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstererek Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasının da yolunu açmıştı. Ardından Ankara Büyük Şehir Belediyesi adaylığına ise MHP’li Mansur Yavaş aday gösterilmişti.
AKP ülkemizi cehennem yerine dönüştürürken CHP, kanlı diktatörlüğün suç ortaklığını ve payandalığını yapmıştır.
Geçmişte bir seçim öncesi İstanbul’da buldukları kara çarşaflı kadınlara rozet takarak gericilikle gericilik yarışında oldular.
Aynı sömürü düzeninin bekasını savunanlar birbirine karşı bayrak açamaz. Bu yüzden yeni kapıda, kara çarşafa rozette, imam-hatip övgüsünde, özelleştirmecilikte, işbirlikçilikte, sağcılıkta, Nato’culukta bu kadar kolay buluşabilmekteler.
Bunlar TBMM Başkanı İsmail Kahraman ‘’artık laikliği anayasadan çıkaralım’’ dediğinde laikliğe sahip çıkamayanlardır. Evet, bugün gericiliğin baskı ve tahakkümünün üzerimize çöktüğü bu karanlıkta en çok ihtiyaç duyduğumuz şey laiklik ’iken …
Bugün Türkiye de ilericiyim, solcuyum, sosyalistim diyenin yolu, içinde bulunduğumuz tabloda ağır sorumlulukları olan düzen partileri CHP veya HDP yoluyla değil, artık sosyalizmin bağımsız yoluyla buluşmalıdır.
Zor ama doğru olan yol budur…
Bunun dışındaki sahte umutlar, son kertede AKP ile iş birliğine açık odakların değirmenine su taşımaya devam edecektir. Aksini düşünenler son 1 yıla dönüp baksınlar, 15 Temmuz’ dan sonra Yenikapı mitingine katılarak AKP’ye meşruiyet katan Kılıçdaroğlu, OHAL sürecinin de yolunu açmıştır. Devamında Taksim mitingi düzenleyerek burada ilan ettikleri 10 maddelik deklarasyonda AKP ‘ye dokunmayan bir darbe süreci değerlendirmesi yaparak nerede durduğunu göstermiştir.
Anayasaya aykırı bir sürecin parçası olarak milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ve AKP’nin istediği milletvekillerini tutuklamasının yolunu açmıştır. Günün sonunda HDP milletvekilleri ile başlayan tutuklamalar kendi milletvekillerine kadar uzanmıştır.
Referandum da ortaya çıkan ve YSK eliyle milyonların gözünün içine bakılarak yapılan hile sonrası oylara sahip çıkamamış AKP karşıtı toplumsallığın gerici iktidarı hedefe koyan tepkisinin yeniden düzen kanallarına sevk edilmesini sağlamıştır.
Adaletin gelmesi için oklar bu düzene karşı dönmelidir. Bu memleketin ilericileri bunun CHP ile olmayacağını bilmelidir.
AKP’yi, özünde AKP ile aynı programatik hatta sahip bir ‘’irade’’ götüremez. Götürse de bir farkı olmaz. Bu düzeni kökten hedef almayan, her sıkıştığında AKP’yi kurtaran, Recep Tayyip Erdoğan’ı önce başbakan, sonra Cumhurbaşkanı, son olarak referandumda ki basiretsizlikle Erdoğan’ın AKP’li Cumhurbaşkanı olmasının da önünü açan, saraya çıkmam deyip çıkan bir iradeden umut beklenemez.
Biz, İmam hatipler kapatılsın dedikçe ‘’imam hatipler kapatılmasın biz karşı değiliz, zaten imam hatipleri ilk biz açtık’’ diye övünen CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, ‘’bugün memlekette yer gök, dağ taş, imam hatip olmuşsa bir sebebi de sizsiniz’’ denmelidir.
Sağ’da olmaktan medet umdular. Sol’la yan yana durmaktan korktular ama hep sol gösterip, sağ vurdular.
İşte bu yüzden AKP’yi CHP’den, CHP’yi MHP’den ayırmak pek mümkün olmuyor. Çünkü mutabık oldukları noktalar zannedildiği gibi az değil. Siyasal İslamcıların en önemli sembollerinden türbanın parlamentoda ve kamusal alanda olmasının önünü açtılar.
Tablo ortada…
Tutuklanmak için bir suça ihtiyaç yok! Diktatörlük, sizin için en uygun suçu bulur ve yaftayı yapıştırır.
Muhalif olmanız, AKP‘yi eleştirmeniz, laikliği savunmanız, hayatın her alanının dinsel referanslarla dizayn edilmesine itiraz etmeniz, cemaatlerin, imam hatiplerin kapatılmasını istemeniz…
Bunların her biri artık birer suçtur bu ucube düzende…
İstiyorlar ki, insanlık kabuğuna çekilsin. İstiyorlar ki umudu kenara koyalım ve insanlığımız için mücadele etmek yerine ruhumuzu teslim edelim.
Bu yüzden, hep bir ağızdan diyorlar ki; ‘’Yeni Türkiye’de hayat bu alışın artık.’’
Kusura bakmayın aman… alışırız!
Büyük insanlık emperyalizmin ve işbirlikçilerinin savaşlarına da, şeriatçılara da, katliamlara da alışmayacak, alışmayacağız. İnsanlığımızdan da insanca yaşama ve insanca yaşayabileceğimiz bir ülke kurma arzumuzdan da asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu düzen A’dan Z’ye ucube… Umut başka bir düzende…
Umudun nerede olduğu çok açık, umut örgütlü insanda, umut sosyalizm de, umut mücadele eden insanda, boyun eğmeyen insanda…
Bunun dışında da bir umut yok, gelecek yok…
Velhasıl laik, eşit, özgür ve bağımsız bir ülke mi istiyoruz?
O halde sahte umutlara bel bağlamayacak, düzen karşıtı bağımsız bir yol açmak için örgütlenecek ve sosyalist seçeneği büyüteceğiz…