Seçimler ve demokrasi
18-03-2018 09:23Evrim Şenöz yazdı: Seçimler ve demokrasi
EVRİM ŞENÖZ
Türkiye’de seçim tartışmaları her geçen gün alevleniyor, bu yazı kaleme alınırken seçim sistemine ilişkin değişiklik önerisi Meclis’ten geçti bile. Uygulanacak sistemin ne kadar demokratik olup olmadığı da tartışmaların bir tarafında yer alıyor.
BURJUVA SINIFI VE DEMOKRASİ
Demokrasi kavramı Eski Yunan’a kadar uzanan bir kavram. Ancak kavramın anlamını içinde bulunduğu tarihsellik belirliyor. Doğal olarak, köleci bir toplumsal düzene sahip olan Eski Yunan sitelerinde “özgür yurttaşın” demokrasiden anladığı ile günümüzde burjuva sisteminde anlaşılan demokrasi kavramı benzer özellikler gösterse de farklıdır.
Ancak özünde demokrasi kavramı katılım ve yönetme-yönetilme karşıtlığı ile ilgili ve bu karşıtlık sınıfsal temellerden, bu sınıflar arasındaki ilişki ve mücadelelerden bağımsız değil.
Biliyoruz ki, burjuvazi feodallere karşı mücadele ederek çıktığı tarih sahnesinde, “özgür ve eşit birey” talebini yükseltmişti. Ne var ki, Aydınlanma felsefesinde temellendirilen ve burjuvazi tarafından da benimsenen hukuki anlamda eşit ve özgür birey anlayışı toplumsal yapıda gerçek anlamda var olamadı ve burjuvazinin iktidarı alması ile birlikte, işçi sınıfı açısından bu kavram da soyut tanımlamanın ötesine geçemedi.
Üretim araçlarını ve iktidarı elinde bulunduran burjuvazi, siyasal alanla toplumsal alanı ayırmış ve siyasal alanı kendisine ait siyasal partilere, kurumlara, meclislere bırakmıştır. Yurttaşların devlet yönetimine “katıldığı” tek alan ise seçimlerdir.
Toplumsal alanda, farklı sınıfsal konumlarda olan yurttaşlar, seçimlere yani siyaset alanına gelindiğinde, “eşit ve özgür yurttaş” soyutlaması kendini gösterir, bu dayanak üzerinden yurttaşlar seçimlere katılır. Ve herkesin farklılık gözetmeden seçimlerde bir oy hakkına sahip olarak yer alması, demokratik olarak yönetime katılım olarak ifade edilir.
Oysaki burada gözden kaçırılan nokta, seçimlerde temsilcisini belirlemek üzere oy kullanacak yurttaşların gerçek anlamda eşitliğe sahip olmadıklarıdır. Bu eşitsizlik sebebiyle, emekçiler iktidarı elinde bulunduran burjuvazinin ideolojik saldırısıyla da karşı karşıya kalmaktadır. Bu koşullar altında kullanılan oylar, yurttaşlar için yönetime katılma değil, olsa olsa burjuvazinin içindeki farklı grup ve oluşumların yönetimde farklı partilerle temsiliyetinin sağlanmasına katkıda bulunmadır. Türkiye’de seçimlere ve yıllardır hangi partilerin Meclis’in oluşumunda yer aldığına bakıldığında bile bu durumu açıkça görmek mümkün.
Eklemek gerekir ki, “gelişmiş” burjuva demokrasileri işçi sınıfının kendi adaylarının bu yönetim mekanizmalarına girmelerine olanak verse dahi, sistem bu mekanizmalar içinde o kişileri ya da grupları rahatlıkla soğurabilmekte, belirlediği sınırlar içinde temsil hakkını kullanmasını imkân vermektedir. Bu durum sistemin sürekliliğine bir tehdit oluşturmamaktadır.
YA GERÇEK DEMOKRASİ?
Demokrasi ancak, emekçilerin gerçek anlamda yönetim mekanizmalarına katıldıklarında var olabilir.
Ve Marksizm, toplumsal ilişkilerin tümüyle siyasallaştığı siyasal alana taşındığı bir model olması ve bu sebeple, sosyalizmde yurttaşların aşağıdan yukarıya toplumsal alanın her noktasında katılım mekanizmalarını yaratması sebebiyle gerçek anlamda demokrasi talebine cevap vermektedir.
Sosyalizmde devlet tam da bu belirtilen bütünün örgütlenmiş hali olarak karşımıza çıkar. Diğer sosyalist deneyimler de olduğu gibi, Sovyet deneyimi bize bunun toplumsal örgütlenmelerle gerçekleştirildiğini göstermiştir.
Reel sosyalizmde gerçek anlamda toplumsal örgütlenmelerle devlet yönetimine katılmalarının önü açılmıştır. Fabrika komiteleri, yerel komiteler, halk komiserlikleri vb. örgütlenmeler, gündelik yaşamda halkın örgütlenmelerle yönetime katılımını sağlamıştır. Örneğin fabrika komitelerinin temel görevleri işyerindeki işçilerin ve maaşlı çalışanların ekonomik çıkarlarını savunmak, maddi ve entelektüel gereksinimlerinin karşılanması, emeğin korunması ve işyeri yönetimiyle birlikte üretimin örgütlenmesiyle ilişkili sorunların değerlendirmesine katılmaktı. Yine SSCB’de halk devlet erkinin siyasal temelini oluşturan Halk Sovyetleri Temsilcileri etkinlik gösterdiği bölgede yalnızca yasa çıkarmakla ve karar almakla kalamaz, aynı zamanda siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmeye ilişkin her sorun konusundaki kararları yürütürlerdi. Her halk temsilcisinin, Sovyet’in etki alanındaki devlet kurumlarının tümünü, işletmeleri, devlet çiftliklerini denetleme yetkisi vardı.
Böyle bir siyasallıkta seçilen temsilciler, aynı zamanda da onu seçenler tarafından denetlenebilme mekanizmaları oluşturulmuş ve seçmenlere seçtikleri temsilcileri geri çağırma hakkı verilmiştir. Örneğin, yukarıda bahsedilen Halk Sovyet temsilcilerinin her biri, yürüttüğü çalışmalar konusunda, seçmenlerine rapor vermek durumundaydı ve seçmenleri onu yetersiz görürse, diledikleri zaman temsilciyi görevden alıp başkasını bu göreve seçebilirlerdi.
***
Dolayısıyla, kapitalist üretim ilişkilerinin devam ettiği bir düzende seçimler hukuka uygun yapılsın/yapılmasın gerçek bir demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Demokrasiden yani yurttaşların yönetime katılımından bahsedebilmek için, onların gerçek anlamda devletin tüm yönetim mekanizmaların yer alabileceği örgütlenme olanaklarının yaratılması gerekiyor. Günümüzdeki seçimlere ilişkin yapılan “demokrasi” tartışmalarının ise, burjuva demokrasisi sınırlarını bile zorlamasından kaynaklandığı ancak bunun başka bir tartışmanın konusu olarak durduğu kesin.
PUSULA | Seçim sistemleri: Adalet var mı?
AKP’nin seçim sistemi: Az oy çok milletvekili!