Kapitalizm sanata geçit vermiyor!
Sanat, bireyin kendini, dünyayı, isyanını, haykırışını kendine has bir tutum ifade etmesidir...
Zeynep Kösedağ
Sanat, bireyin kendini, dünyayı, isyanını, haykırışını kendine has bir tutum ifade etmesidir. Doğalında özgür ve kısıtlamalardan arınmış bir ortamda çalışılmasını gerektirir. Ancak gel gelelim ki iş birlikçi bünyeler bu tür ortamların gelişmesine izin vermiyor.
Kapitalizm sanata ket vuruyor, sanatı aşağılıyor, sanatçıyı ve sanatı bir meta haline getiriyor. Sanatı da sanatçıyı da sömürüyor.
Sanatçının asıl görevi topluma ulaşmaktır ama kapitalizm sanatın görevini sadece para kazanmak olarak belirliyor. Kapitalizm sanatı zorunlu olarak ticarete dönüştürüyor! Sanat, para kazanmak için yaptığın bir uğraş mı yoksa kendini ifade etme biçimi mi? Bu soruyla birlikte sanat hedefinden sapmış ve tek problemi para olan bir yapı haline geliyor.
Sanat halkın gerçeklerini yansıtmak için var olur. Sermaye sahiplerinin ceplerindeki parayı ikiye katlamak için değil!
Kapitalizm sanatın gelişmesine de sanatçının özgürleşmesine de izin vermiyor. Bunun en basit örneği geçtiğimiz haftalarda gündemimizde olan Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvar bölümü üzerinden yaşananlar. Ülkemizin en gözde sanat yuvalarından biri olan Mimar Sinan Üniversitesi’nin Konservatuar binası tahliye edilmek istendi. Üniversiteye olan müdahaleler kapitalizmin sanata olan bakışını kanıtlıyor. Keza Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatrolarının Cumhurbaşkanlığına bağlanması gibi. Sanatı kısıtlayan hamlelerin örnekleridir bunlar. Devlet Tiyatrolarının Cumhurbaşkanlığına başlanması demek zaten kısıtlanmakta olan oyun içeriklerinin artık tamamen özgürlükten uzak bir sansüre uğraması demektir. Bu düzenlemeden önce de halkın sesini yükseltmekle tanınmış bir yapı olmasa da toplumculuğun sesini artık duymacağımız anlamına gelmektedir.
Birçok genç sanatçı yeterli parayı sahip olmadığı için sanatını icra edemiyor, halka ulaşamıyor. İşte kapitalizm bunu yapıyor. Kişilerin benliğini, sanatçının kimliğini çürütüyor. Hiçbir sanatçı bu koşullarda yaşamak, sanatı yaşatmak zorunda değil!
Sanat, halka ulaşmada belki de en etkili en vurucu araç. Kapitalizm bu etkileyiciliği güçlü bir şekilde kullanılmasını istemiyor. Halkın durumunu, koşullarını gün yüzüne sermeye izin vermiyor, sanatı asıl hedefinden şaşırıyor, toplumdan uzaklaştırıyor.
Peki sanatçı ne yapmalı? Toplumdan uzaklaşmamalı, toplumsal sanat uğruna savaş vermelidir. Sanatın da sermaye diktatörlüğüne dönüşmemesi için mücadele etmelidir. Kapitalizme boyun eğmemelidir! Toplumdan kopmamalı, onların istediği gibi bireysellik ile yoğunlaşmamalı. Yoğunlaştıkça benliğini, özgünlüğünü hatta özgürlüğünü kaybeder, bu bataklığın içinde boğulur. Yoğunlaştıkça kendi kimliğini kendi yakan ateşe bir odun da kendi atar.
Sanatçı halka kulak vermeli, toplumun sesi olmalıdır. Sanatçının kaynağı da kıblesi de halktır! Halk olmalıdır!
Sanatçı, toplumla özdeşleştikçe özgürleşir. Emek ekseninden baktıkça var olacaktır, sanatını var edecektir. Toplumun sesini yükselttikçe toplumun sesi oldukça bu savaşı kazanacaktır.