AHMET TARIK
Önümüzdeki iki yılın seçim yılı olacağı düşünülürse sosyalist hareketin seçimlere bakışı hayli önem kazanıyor. Burada elbette güncel bir takım açılımlar söz konusu olacaktır. Ancak bu açılımların solun önümüzdeki dönemine damga vurabileceği bir süreçten geçeceğiz. Siyaset alanı hareketlenmekte, sola sesleneceği ve güçlenebileceği bir alan açılmaktadır.
Konumuz sol olsa da düzen güçlerinin durumuna kısaca bakmakta fayda var: AKP-MHP ittifakı ile şekillenen 3.Milliyetçi Cephe oluşumu tahkimatını milliyetçiliğe yapıyor. Ayrıca bu oluşumun sağı konsolide ettiğini görüyoruz. Afrin operasyonu emperyalizm ile işbirliğini örtmeye yetmiyor, Suriye’nin geleceğinde emperyalizmin daha güçlü hale gelmesi için uğraşan AKP, muhalefeti de baskı altına almış durumda. Yanlış anlaşılmasın, baskı fiziksel olmaktan ziyade ideolojik. Suriye’ye emperyalizmin yerleşmesine ve Suriye’nin bölünme projesine ses çıkarmayan bir muhalefet şekillenmiş durumda.
Başkanlık rejimine geçiş ancak uzatılmış OHAL ve KHK ile şekillenen yasal-hukuksal süreç ile sağlanabiliyor. Kutuplaştırılan, hamaset nutukları ile gerilen, sağcılığın prim yaptığı bir toplumsal-siyasal yaşam yarattılar. Bütün bunlar bir taraftan da düzen siyasetinin sıkışması ile ilgilidir.
Sosyalist hareket böylesi bir dönemde seçimlere girmeye çalışmakta, strateji oluşturmaktadır. Kaderini seçimlere bırakmayacak, ancak geleceğini belirlemek anlamında seçimler de önemli bir pozisyon alacaktır.
Seçim ‘putları’
Öncelikle putları yıkarak başlamak gerekiyor. Buna alan temizliği de denebilir. Her seçim sürecinin sihirli bir söylemi var. Açık açık yazalım, putları yıkalım:
– Bu seçim diğerlerinden çok daha fazla önemli.
– AKP’yi bu seçimlerde yıkıyoruz, CHP’yi ve adaylarını destekleyin.
– AKP’yi gerileten siyasi partilere oy verin.
– Kendi başınıza seçimlere girmeyin, oylarınız boşa gider.
– Öyle adaylar çıkaralım ki tüm muhalefeti birleştirsin.
Diye devam ediyor.
Hiçbir seçim süreci öncesinde yaşanan siyasal süreçten bağımsız değildir, dolayısı ile önemi kendinden menkul olamaz. Düzen güçleri, AKP ve burjuva rejim her defasında geniş kitlelere siyaset yaparak toplumsal onay almaya çalışır. Bunun emperyalizm ile kurulan ilişkilerde de önemli bir tarafı vardır. Ancak seçimler daha fazlası değildir, bir siyaset yapma aracıdır.
Önce yenmeye çalışılan, ardından geriletilmeye şimdi ise kaybettirilmeye çalışılan bir AKP tarifi; mücadelede gelinen noktayı göstermesi açısından ibretliktir. AKP karşısında mücadele ödevlerini yerine getirmeyen reformist hareketler kah geriletmeye kah kaybettirmeye çalıştıkça talepleri geri düşmüştür.
Ekmeleddin desteklenmiş, bugün ise Akşener’in adaylığı dahi hayırhah görülmüştür. AKP başka bir tür sağcılıkla yenilmeye, olmazsa geriletilmeye çalışılmıştır.
Sermaye sınıfından, emperyalizmden ve toplumsal gericilikten soyut, bağımsız bir AKP düşünülebilir mi?
Sosyalist bir çıkış mümkün mü?
AKP diktatörlüğünün kendini güncellemeye çalıştığı bir seçim süreci yaşıyoruz. İttifak yasası, baraj, valilere verilen sandık yetkisi ve OHAL düzeninde girilen seçimler, toplumsal bağları zayıflamış olan sosyalist hareketin seçimlere yaklaşımını daha da negatif hale getirmiştir.
Seçimlere girildiğinde AKP diktatörlüğüne meşruluk mu kazandırmış olacağız? Boykot seçeneği zaman zaman sosyalist hareketin gündemine girmiş, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu yaklaşım ortaya konmuştur.
Ancak bugün AKP’nin sıkıştığı, ittifak kurmak durumunda kaldığı, milliyetçilik ve hamaset siyaseti ile kitleleri ‘gazlamaya’ çalıştığı, emperyalizm ile ilişkilerinde sürekli gerginlik politikasının ortaya çıktığı bir dönemde olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Olanaklı bir dönemdeyiz, solun seçimleri bir mücadele alanı olarak değerlendirme şansı vardır.
İkincisi; sol hareketin önemli bir kesiminde seçim politikasını düzen muhalefetinden uzaklaştırma eğilimi mevcuttur. Sosyalist hareket kendi bağımsız adayını ortaya çıkarma, bunun çalışmasını sokakta devrimci bir tarzda yürütme eğilimi taşımaktadır. Bu eğilim desteklenmeli, cesaretlendirilmeli ve sosyalist bir çıkış buradan zorlanmalıdır.
AKP karşıtı mücadeleyi bölmeyen ve ertelemeyen; sermaye sınıfını ve emperyalizmi bu gerici partinin bileşeni olarak görüp mücadeleyi bu başlıklarda yükselten bir çıkış mümkündür.
2013 Gezi direnişi sonrası seçimlerde politika oluşturmayı nerdeyse CHP ve HDP’ye bırakan anlayış artık terkedilmelidir. Sosyalistlerin bağımsız bir politika geliştirmesi mümkündür.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri bunun için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
PUSULA | Seçim sistemleri: Adalet var mı?
AKP’nin seçim sistemi: Az oy çok milletvekili!
Bu haber en son değiştirildi 18 Nisan 2018 19:23 19:23
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…
Milli Savunma Bakanlığı, Kara Harp Okulu resmi mezuniyet töreni sonrasında yaşanan kılıç çatma töreni sonrasında…
Diyarbakır'da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde itirafçı olan…
Hamas'ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, Gazze'de ateşkes görüşmeleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. el-Hayye, "Gazze'nin…
Çocukları ilaçlarla manipüle ederek istismara uğradığına inandıran 'Profesör Kabus' olarak tanınan Salık Zoroğlu'nun kullandığı ketamin…