Son 5 yılda en az 580 kadın işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, ‘İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Alanının “Görünmeyenleri”: Kadın İşçiler’ başlıklı raporunu yayınladı.

Son 5 yılda en az 580 kadın işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, ‘İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Alanının “Görünmeyenleri”: Kadın İşçiler’ başlıklı raporunu yayınladı. Raporda ayrıca hayatını kaybeden kadın işçilerin yüzde 90’dan fazlasının sendikasız, yüzde 75’ten fazlasının da kayıt dışı olduğuna dikkat çekildi.

Ölümlerin yarıdan fazlası tarımda

İş kollarına göre kadın işçi ölümlerine yer verilen raporda, iş cinayetlerinin yarısından fazlasının, kayıt dışı çalışmanın en yüksek olduğu tarım/orman sektöründe gerçekleştiği vurgulandı. Tarımda güvencesiz çalışma koşullarının da hakim olduğu hatırlatılan raporda, “Kayıtlı kadın istihdamındaki en ağırlıklı sektör hizmet sektörü iken en çok ölümün tarımda yaşanması bu sektörde çalışan kadınların ne denli kötü çalışma koşullarında çalıştıklarını gösterdiği” ifade edildi.

Hayatını kaybeden kadın işçilerin yüzden 90’dan fazlasının sendikasız, yüzde 75’ten fazlasının da kayıt dışı olduğu üzerinde durularak, “Dahası kayıt dışı ölümlere ulaşmanın güçlüğü göz önüne alındığında hem kadın işçi ölümlerinin sayısının hem de ölümlerdeki kayıt dışı oranının çok daha yüksek olması mümkündür” denildi.

“Rakamlar gerçeği yansıtmıyor”

Ayrıca, genel olarak iş cinayetlerinin yaygın olduğu inşaat ve maden iş kollarında kadın işçilerin çalışmamasının, kadın işçi ölümlerini görece daha gibi düşük gösterdiğine değinildi. Kadın işçiler içerisinde kayıt dışılığın yaygın olmasına rağmen kadın işçilerin maruz kaldığı “iş kazası” sayısının yüksekliğine dikkat çekilerek SGK verilerine göre 2016 yılında 44 bin 953 “iş kazası”nın kayda geçirildiği belirtildi. Kadınların her yıl daha fazla iş kazası geçirdiği belirtilerek “Buna yönelik hiçbir önlem alınmamakta ve kadın istihdamının yoğun olduğu alanlar halihazırda sorunlu işleyen denetimin tamamen uzağında kalmaktadır” denildi.

SGK verilerinde kayıt dışı çalışmanın yer bulmadığının altı çizilen raporda şu değerlendirme yapıldı: “Özellikle mevsimlik tarım işçileri SGK verilerinde yer almamaktadır. Ücretsiz aile işçiliği, ev eksenli üretim, gündelikçilik, bakıcılık gibi kadın istihdamının yoğun olduğu alanlar da yine verilerde yer verilmeyen kayıt dışı çalıştırma biçimleridir. Devletin, kadınlar açısından en çok iş kazasının yaşandığı sektörleri,verilerin dışında tutması ise kadın emekçilerin emeklerinin ‘görünmez’liğini bilinçli bir politika ile hepten derinleştiriliyor.”

Ayrıca, meslek hastalıklarının kaydının tutulmasında da eksiklikler bulunduğuna ve kadınların bu açıdan da rakamlara yansıtılmadığına dikkat çekildi.

Raporda, kayıt dışı ve güvencesiz çalışmanın kadın işçilerin katledilmesinde büyük rol oynadığı belirtildi. Yalnızca 3 kadından birinin istihdama katıldığı hatırlatılırken, istihdam edilen kadınların da güvencesizlik, kayıt dışılık ve geçici çalışma sorunlarıyla karşı karşıya olduğu vurgulandı. Kadınlara reva görülen çalışma koşullarına değinilen raporun devamında nedenlerine göre kadın işçi ölümlerine yer verildi. İş cinayetlerinin yarısının trafik, servis kazaları olmasına değinilirken, kadın şiddetin iş yerlerine kadar uzandığına dikkat çekildi.

Kadınların maruz kaldığı risklerin başında işyerinde ayrımcılık, cinsel taciz, mobbing ve şiddet geliyor”

Kadın işçilerin karşılaştıkları eşitsizlik nedeniyle özgün sağlık sorunlarıyla karşılaştığına değinilen raporda, şu ifadeler kullanıldı:

“Kadın işçilerin sağlıklarını doğrudan etkileyen ve daha ziyade kadın işçilerin maruz kaldığı risklerin başında işyerinde ayrımcılık, cinsel taciz, mobbing ve şiddet geliyor. Kadınların erkek işçilere kıyasla çok daha fazla maruz kaldıkları bu riskler, iş kazaları ve meslek hastalıklarına, kadın işçilerin sağlıklarının olumsuz yönde etkilenmesine doğrudan etki ediyor.”

“Kadın iş cinayetlerinin çoğu trafik kazaları sebebiyle”

2017’de gerçekleşen kadın iş cinayetlerinin yarısından fazlası trafik kazaları sebebiyle yaşandı. Trafik kazalarında hayatını kaybeden kadın işçilerin ağırlıklı bir kısmı kamyon kasalarında tarlalarda çalışmak üzere götürülen kadın işçilerken, işlerine ulaşmaya çalışan, sendikalarının 8 Mart etkinliğine katılmak üzere yola çıkan kadınlar da trafik kazalarında yaşamını yitirdi. Kadın iş cinayetleri ile ilgili bir başka çarpıcı veri ise kadına yönelik şiddetin işyerlerine bu denli nüfus etmesi, dahası ölen kadın işçilerden 7’sinin işyerinde ve bir erkek tarafından katledilerek ölmesidir.

“Çift mesai yapmak durumunda kalınıyor”

Ayrıca, en fazla kadın istihdamının olduğu iş kollarındaki meslek hastalıklarına da yer verilerek “Tekstil atölyelerinde tüberküloz ve astımla; mevsimlik tarım çalışmasında ise enfeksiyon, bel ve boyun fıtığı, kanser ve ölümlü iş kazası ile yüz yüze kalıyor. Steril olmayan ortamların kadın işçinin sağlığına etkisi, erkeklere oranla çok daha fazla” denildi.

Kadınların, karşılığını almadığı görünmeyen emeğe dikkat çekilen raporda “çalışmayan kadınların günün 5 saat 43 dakikasını, çalışan kadınların ise 4 saat 19 dakikasını ev işleri için harcadığı” üzerinde duruldu. Raporda, “Ev içinde kadına yüklenen diğer sorumluluklar yüzünden çift mesai yapmak durumunda kalmanın kadın işçilerin sağlığı üzerine en önemli etkileri; ruhsal tükenmişlik, kronik stres, kaygı bozuklukları, kalp-damar hastalıkları, kas-iskelet sistemi sorunları ve kronik yorgunluktur” ifadeleri kullanıldı.

“Kadınlar hiçbir hak talep etmeden ve koruyucu güvenlik önlemi almadan çalışmaya zorlanmakta”

İktidarın kadın istihdamına yönelik politikalarına da değinilen raporda, konunun “kadın girişimciliği” ekseninde ele alındığı, istihdam artışlarının ise güvencesiz ve sağlıksız çalışma koşullarıyla birlikte yaşandığı ifade edildi. Devletin sözde istihdam için uygulamalarına dair şu çarpıcı örneğe yer verildi: “İŞKUR’un yürüttüğü Toplum Yararına Programlar kapsamında çalışan kadınlar traktör kasalarında iş alanlarına taşınmakta, hiçbir hak talep etmeden ve koruyucu güvenlik önlemi almadan çalışmaya zorlanmakta, bunun karşılığında “işçi” statüsünde dahi sayılmamaktadır. Bu şekilde özel sektörde kadın emeğine dayatılan sömürü, meslek hastalığı ve iş kazası riski bizzat devlet tarafından da yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın görevi, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na uyulup uyulmadığını denetlemek iken, kendine bağlı bir kurumun bu şekilde bir skandala imza atması Türkiye’deki durumun vahametini gözler önüne seriyor.”

“Devlet politikaları kadın işçilerin haklarını koruma amacı taşımıyor”

Ayrıca devletin politikalarının, aile içinde kadının doğurganlığının ve annelik rolünün korunmasını amaçladığına, kadın işçilerin haklarını koruma amacı taşımadığına dikkat çekilen raporda, kadınların istihdam edildiği alanların denetimden uzak olduğu, kayıt dışılığın yaygın olduğu ve son İSG Yasası’nın 2020’ye kadar ertelenmesinin de kadın işçi ölümlerinin önünü açtığı üzerinde duruldu.

Son olarak kadınların sendikalaşma oranının yüzde 8 gözükmesine rağmen yüzde 6 olduğuna değinilen raporda, sendikaların da kadın işçilerin sağlığı ve güvenliğine özgü politikalar oluşturmadığına dikkat çekildi.