Suriye, emperyalist barbarlığın bir dizi örneğinin sergilendiği bir haftayı geride bırakırken, bölgede yaşanan en kritik gelişme hiç kuşkusuz, Suud/BAE heyetinin YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) yöneticileri ile yaptığı toplantı idi. Suriye’nin kuzeyindeki Ayn İsa’da gerçekleşen toplantıda Suriye’nin sınırlarına yerleştirilmesi planlanan ve DSG militanlarından oluşacağı duyurulan sınır muhafızlarının ihtiyaçlarının, Suudi Arabistan ve BAE ile Körfez ülkelerinden karşılanması konuşuldu.
Bilindiği gibi ABD Başkanı Donald Trump, Ekim ayında Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Riyad’a göndermiş, Pompeo’nun ziyareti sırasında Suudiler YPG için ABD’ye 100 milyon dolar hibe etmişti. Bu gelişmenin ardından ABD medyası, Trump’ın Suriye’deki ABD güçlerinin yerine Körfez’den askeri güçleri o bölgeye yerleştirmeyi planladığını iddia etmişti. Suriye’deki işgalin ana finansörlerinden Suudi Arabistan’ın bu hamlesinin hem “oyunun” dışında kalmamak için atılan bir adım hem de Kaşıkçı cinayetinin ardından ABD ile aradaki buzları eritmek adına yapılan bir “iyi niyet” göstergesi olduğu ise kamuoyunda bilinen bir gerçek.
Suriye’de geçtiğimiz hafta yaşanan bir başka gelişme ise İsrail’in Suriye’nin güneyine yönelik düzenlediği füze saldırısı idi. Saldırıda füzelerin çoğu Suriye hava savunma sistemi tarafından imha edilirken, saldırı yaklaşık olarak 75 dakika sürdü. Suriye’nin Rusya’dan temin ettiği S-300 hava savunma sisteminin ABD ve İsrail’de yarattığı tedirginlik herkesçe bilinen bir gerçek. Zira İsrail yaklaşık bir yıldır S-300 hava savunma sistemine sahip olan Yunanistan’da tatbikat yapıyor. Amaç ise Suriye’nin elinde bulunan S-300 hava savunma sisteminin zayıf noktalarını bulmak. İsrail’in geçtiğimiz gün yaptığı saldırının temel misyonu da S-300 sisteminin nerede konuşlandığını, nasıl çalıştığını ölçmek. Kaldı ki S-300’ler yalnızca Suriye semaları için değil Filistin semaları için de hayati öneme sahip, çünkü olası geniş çaplı bir savaşta İsrail’in kuzey hava sahasını da kapatabilecek kapasitede.
Hatırlayanlar için bir tekrar, hatırlamayanlar için bir bilgilendirme olarak, Ekim ayında ABD’nin Suriye’de 5. nesil savaş uçağı F-22 Raptor kullanabileceğini bildiren The Drive dergisi, bu uçağın S-300 tarafından vurulamayacağını iddia etmişti. Bu iddianın ardından ise Sputnik’in köşe yazarı Andrey Kots ABD Savunma Bakanlığı’nın en iyi uçaklarını S-300’e salmadan önce 10 kere düşüneceğini belirterek, “Gerçek savaşta silahın imajını korumak, iki tarafı keskin kılıçtır. Yerden açılan yanıt ateşle tek bir F-22 kaybedilirse ABD’nin askeri sanayi imajına büyük darbe indirilmiş olacak” yorumunda bulunmuştu.
Suriye’de yaşanan bir diğer önemli gelişme ise Nureddin Zengi komutanı Muhammed Al Sayyed’in suikast sonucu öldürülmesi idi. İdlib’in Kuzeyinde yer alan Ukayrbat kasabasında gerçekleşen suikasti şimdilik üstlenen olmadı. Halep ve İdlib’de birçok kanlı saldırı gerçekleştiren ve geçmişte Hama’da Alevilere yönelik katliamlar ile bilinen Nureddin Zengi suikasta ilişkin bir açıklama yapmazken, Sayyed’in öldüğünü doğruladı.
Suriye’de son 4 ayda ÖSO ve cihatçı gruplardan toplamda 340 komutan suikast sonucu öldürülürken, en çok öldürülenler ise El Nusra’nın öncülük ettiği Heyeti Tahriri Şam örgütünden oldu. Son 4 ayda HTŞ’nin 98 komutanı suikast sonucu öldürüldü. Feylak el Şam, Ahraru Şam ve Türkistan İslam Partisi örgütü gibi diğer cihat yanlısı gruplar ve ÖSO grupların komutanları da zaman zaman suikast sonucu öldürülüyorlar.
Sivillere yönelik katliamlarına bir yenisini daha ekleyen ABD’nin başını çektiği IŞİD karşıtı koalisyon Deyr ez Zor’un el Şaafa köyüne hava saldırısı düzenlerken, saldırı sonucunda 30’un üzerinde sivil öldü. Hayatını kaybedenlerin büyük bölümünün kadın ve çocuklardan oluştuğu kaydedilirken, Deyr ez Zor’daki yerleşim birimlerini düzenli olarak bombalayan koalisyon güçleri, yine geçtiğimiz hafta Hacin’de 6 sivilin ölümüne yol açmıştı.
Geçtiğimiz haftanın bir diğer önemli gelişmelerinden biri de Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleşen Suriye üst düzey görüşmelerin 11. turu idi. Tarafların odaklandığı başlıca konuların anayasa komisyonunun kurulması ve İdlib’deki durum olduğu görüşmelerde Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi, Türkiye’nin İdlib’deki gerilimin azaltılması ile ilgili anlaşma kapsamında militanları bölgeden çekilmeye zorlamaması durumunda Suriye’nin bölgedeki silahlı örgütlerle mücadele etmeye hazır olduğunu söyleyerek şunları kaydetti;
“Eğer Türkiye, militanları Soçi anlaşmalarına uymak zorunda bırakmaya yönelik sorumluluklarını yerine getiremezse, militanlar tüm güvenlik hattında İdlib’in batısında, Lazkiye ve Hama’nın doğusunda 20 kilometre uzağa çekilmezse, biz Rus müttefiklerimizle birlikte terörle mücadeleye dönüş yapacağız.”
Suriye tansiyonun yer yer düştüğü yer yer yükseldiği bir haftayı geride bırakırken, Suriye’nin kuzeyindeki ABD varlığı ve sürecin nereye evrileceği sorusu akıllardaki yerini koruyor. Son olarak Suud/BAE ortak heyetleri ziyaretinin ne gibi işbirlikleri ya da ne gibi tepkiler doğuracağını ise bekleyip göreceğiz.
Bu haber en son değiştirildi 3 Aralık 2018 10:54 10:54
Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…
İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…
Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…
Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…