İdlib zirvesi sona erdi: İşte 12 maddelik Tahran Bildirisi
Tahran'da Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin gerçekleştirdiği İdlib zirvesi başladı.
Suriye’de cihatçıların elindeki İdlib’e yönelik olası bir operasyonun başlamasına az bir süre kalmışken, Astana sürecinin garantör ülkelerinin liderleri olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Tahran’da bir araya geldi.
Zirvenin başında söz alan ilk isim olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani şu ifadeleri kullandı:
“Suriye’de terörizmle mücadele için bu buluşma ne geçmişte ne gelecekte kendi kararımızı kabul ettirmek üzerine olmamıştır. Suriye halkı dostumuzdur. Bölgedeki bazı ülkelerin terörizmle ilgili endişelerini anlıyoruz, ama bu endişeler için en iyi yönetimin Suriye hükumetiyle organize olmadan doğrudan müdahalenin krize neden olacağını biliyoruz.”
“Rejim örgütlerinin savaş için savaş yönteminin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Kalıcı barış için terörizmle mücadele etmek gerekir. ABD ve siyonist rejiminin terörizm destekleyicileri, hengame yaratarak suçu değiştiremezler. İşgalci bir rejim olan ırk ve rejim olan işgalci rejimin, Suriye’nin işgal ettikleri topraklarını derhal terk etmesi gerekir. Kanunsuzca Suriye’de bulunan ve tecavüzle gerçekleştiren ABD hükumetinden olumlu ve yapıcı bir adım beklenemez. Suriye’de kalıcı barışla ulaşması için ciddi sorunlar yaratmaktadır. Yüz binlerce Suriyelinin komşu ülkelerde bulunması olumsuz hava yaratır, derhal topraklarına dönmeleri için yardım edilmelidir. Suriye’nin geleceği için her türlü rol Suriye’ye aittir.”
“İdlib’te teröristlere karşı mücadele sivillere zarar vermemelidir ve yakıp, yıkıcı olmamalıdır. Yabancı askeri güçlerin topraklardan çıkması Suriye’nin geleceği açısından önemlidir. Libya’da dış güçlerin müdahalesi, geçmiş tecrübeler Suriye’nin geleceği açısından da önemlidir. Dünya, özellikle bizim bölgede dış müdahale, bazı hükumetlerin maceraperestliği yüzünden çok fazla insani kayba neden olmuştur. Yemen krizi ve dünyadaki benzer krizleri çizecektir. Bölgede ve dünyadaki kriz, yaşayan ülkelerin geleceği ve barış sürecini belirleyemez.”
“Eski, acı ve tatlı deneyimleri göz önünde bulundurarak, önümüzde çok kısa olmayan bir yolumuz var. Suriye krizinde iş birliğimiz bölgedeki diğer krizlerin çözülmesi için rol oynayabilir.”
“Üç ülke, Suriye’de barışın gelmesi için, her müzakerede Suriye’de toprak bütünlüğüne saygı duyulmalıdır. Terörizm son bulana kadar özellikle İdlib’te terörle mücadelede bulunulmalıdır. Suriye’de güvensizliğin son bulması için ABD’nin orada bulunması son bulmalıdır. Suriye krizinin çözülmesi için Suriye’de barış için üç ülkenin işbirliğine saygı duyulmalıdır.”
Rusya Devlet Başkanı Putin’in konuşmasından satır başları şöyle:
“Yeni bir üçlü zirve Tahran’da yapılmakta. Suriye meselesinde atılacak adımları görüşmek için bize olanak tanıdı. Sürdürülebilirlik ve başarı için adımlar gerçekleşti. 141 şehir kontrol ediliyor, kalan teröristler şu an İdlib’de bulunuyor, ateşkes rejimini ihlal etmeye çalışıyor, hatta kimyasal silah kullanımıyla provoke ediliyor. Suriyeliler arası diyaloğun gerçekleşmesi için adımlar atılabildi. Suriyeliler kendi başına ülkelerinin kaderini tayin etmeye başladılar. BM nezdinde bir anayasa komitesi oluşturulacak.”
“Suriye hükumetinin kontrolü altında sivillerin istihdamı artıyor, Rusya bu anlamda yardımda bulunuyor. Türkiye ve İran’ın bu girişimi desteklemesi önemlidir.”
“1.5 ay içerisinde yüz binler evine dönebildi. İlaç, gıda gibi yardımları savaştan zarar gören bölgelere ulaştırıyor. Bu yardımları, Suriye’nin yeniden toparlanabilmesi için evlerine ulaştırabilmemiz lazım. Bugünkü görüşmelerin yapıcı olacağından eminim.”
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
“Sayın Ruhani’ye ev sahipliği için teşekkür ediyorum. Zirveden çıkacak kararlar tüm dünya tarafından merakla bekleniyor.”
“Askeri müşterekten Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması amacıyla sahada şiddetin durdurulması hedeflerimiz. Aynı anlayışla Cerablus, Afrin, El Bab gibi bölgelerde terörü temizledik. Huzur ve birliği temin ederek mültecilerin evlerine dönebilmelerine çalıştık. Askerimizin canı pahasına teröristleri temizledik.”
“Bugün, gerginliği azaltma bölgelerinden geriye sadece İdlib kaldı. Türkiye olarak şehitler verdiğimiz, ciddi özveride bulunduğumuz çok ciddi bir yere geldiğimizi düşünüyoruz. Suriye’nin geleceği için değil, bizim milli güvenliğimiz için hayati öneme sahiptir. Bölgede kurduğumuz 12 gözlem noktasının anlamından biri de can güvenliği vermiş olmasıdır. Kendi halkına yönelik katliamları Esad yönetiminin rızasına bırakmayı göze alamayız. Süreç çok riskli bir yere geldi.”
“İdlib’e yapılacak bir saldırı felaketle, katliamla, dramla sonuçlanacaktır. İdlib’de sivillere saldırı çok ciddi can kaybına neden olacaktır, milyonlarca sivil topraklarımıza sığınacaktır. Güvenlik endişelerini elbette anlıyoruz. Benzer kaygıları sizin kadar iyi anlıyoruz. Teröristlere karşı mücadele zaman ve sabır gibi etkilere ihtiyacımız var. İdlib’in kan gölüne dönmesini asla istemiyoruz. Siz dostlarımızdan da yardımınızı bekliyoruz.”
“İdlib’in akıbeti konusunda varacağımız anlayış Suriye’nin geleceğini de belirleyecektir. Ülkemizin ve kardeşimiz olarak gördüğümüz Suriye halkının geleceği konusunda Türkiye’nin tavrı bellidir. Bizler İdlib’e odaklanırken, dünya gözünü buraya çevirmişken Fırat’ın doğusunda tehlikeli olaylar yaşanıyor. DEAŞ tehdidi ve tehlikesi kalmamış olmasına rağmen ABD’nin bir diğer terör örgütünü desteklemesinden rahatsızız. 3 bine yakın kargo uçağını bölgeye göndermesi, yardımda bulunmasıyla bu terör örgütünün ne denli güçlendiği ortadadır. Bu durum sadece bizim milli güvenliğimizi bozmuyor, Suriye’nin toprak bütünlüğünü de bozuyor. Ortak bir tavır almalıyız.”
“Türkiye, özellikle Suriye’nin siyasi, coğrafi ve sosyal bütünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlıdır.”
“Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü, ülkenin yeniden inşası bir an önce ele alınmaya başlayabilir. Geri dönüşlerin uluslararası hukuka uygun olarak ele alınması esas olmalıdır. Kimyasal silahların yasaklanması sözleşmesi 1915’te imzalanmıştır, 1917’de yasaklanması örgütün tarihidir. Konvansiyonel silahlarla öldürülenlere karşı tavır almakta gecikiyoruz ancak kimyasal silahlara karşı gecikmiyoruz. Bu yıl BM Genel Kurulu’nda da bu işi gündeme getirmek suretiyle ortak tavır takınmanın, özellikle Rusya Federasyonu’na büyük iş düşmekte, açık ve net hale getirecektir.”
“12 maddelik bir sonuç bildirgesi var. Bu bildirgeyle, tüm dünyanın beklediği bu bildirgeye Tahran Bildirgesi diyeceğiz, bunun temsilini de göreceğiz. Bir sonraki toplantıyı Rusya’da yapacağız. Bu toplantıya çok daha olumlu görüşlerle gitmeyi temenni ediyorum.”
RUHANİ: ABD’Yİ FIRAT’IN DOĞUSUNDAN ÇIKMAYA ZORLAYALIM
Erdoğan’ın ardından bir kez daha söz alan Ruhani, “ABD’yi Fırat’ın doğusundan çıkmaya zorlayalım, çünkü krizin devam etmesindeki en büyük etken ABD’dir” dedi.
ERDOĞAN: İDLİB’DE GÖÇ BAŞLADI, BİZİM SINIRLARA DOĞRU GELİYORLAR, ATEŞKES SAĞLANMALI
Erdoğan da ateşkes konusunda adım atılmasında büyük bir fayda olduğunu belirtip İdlib halkının korktuğunu söyledi.”İdlib’te göç ve iltica başladı” diyen Erdoğan, “Bizim sınırlara doğru geliyorlar, bir ateşkes sağlanmalı. Teröristlere karşı alınacak tedbirler birlikte alınmalı. İstihbarat güçlerimizin müşterek çalışması önem arz ediyor. Bu konuda süratle adım atılmalı, ateşkesin sağlanması çok çok önem arz ediyor” dedi.
‘ZİRVE BİLDİRİSİ’NDE ATEŞKES İFADESİ OLMALI; NUSRA, HTŞ VE DİĞERLERİNE SİLAHLARI BIRAKMA ÇAĞRISI YAPALIM’
Zirveye ilişkin bildirinin okunmasından önce ise Erdoğan ısrarla bildiride ateşkes ifadesinin olması gerektiğini vurguladı. Putin de bunun üzerine “Görüşme masasında teröristler ya da silahlı muhalifler olmadığına göre onlar adına bir karar veremeyiz” yanıtını verdi.
Erdoğan son olarak “Nusra, HTŞ ve diğerlerine silah bırakma çağrısı yapalım” dedi.
BASIN TOPLANTISI
Bildirinin açıklanmasından önce açıklamada bulunan İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “ABD ve siyonist güçlerinin müdahale etmemesine vurgu yaptım ve arkadaşlarım bu konuda hemfikirler. Terör eylemleri ile kanunsuz ve insanlığa aykırı işler yapıyorlar. Tedbir almamız gerekir ki siviller zarar görmesinler. Suriye’nin değişik bölgelerinde teröristler işgal ettikleri bölgelerden kovuldular. Demokrasinin Suriye’de sağlanacağı zamana kadar çabalarımızı ve faaliyetlerimizi devam ettirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
PUTİN’DEN AÇIKLAMA
Ruhani’nin ardından konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin ise, “Bizim niyetimiz, Suriye’yi terörizmden temelli temizlemektir. Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı’nın teklifi ile bütün taraflara silahları bırakma çağrısında bulunduk. Sivil halk bahanesiyle teröristleri korumak ve Suriye ordusuna saldırmak kabul edilmez. Muhalifler, bu tür provokasyonları yapma niyetindedir. Terörle mücadeleye muhalifler de katılıyor. Bu da çok önemlidir. BM’nin anayasa komisyonunu kurma sürecine yardım etmek konusunda mutabakata ulaştık. Suriye halkının tüm kesimleri, toprak bütünlüğü, birliğini amaçlıyoruz. Suriye’nin yeniden inşa edilmesi için çaba gösteriyoruz. Önümüzdeki dönemde mültecilerin geri dönmesi için girişimde bulunduk. Bizim meslektaşlarımız ve ortaklarımızla insani konularda mutabakata ulaştık. Suriye halkının güncel ihtiyaçlarını karşılamak için 3 bin ton yardım sevk ettik” ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN’DAN AÇIKLAMA
Putin’in ardından Erdoğan ise şu açıklamalarda bulundu:
“Suriye’de yaşanan insani drama son vermek amacındayız. Suriye’de istikrar ortamının tesisi yönünde belli bir mesafe alınmasını sağlamıştır. Yaklaşık 8 yıldır devam eden bir ihtilafın bir günde çözülmesini beklenemez. Biz başkası gibi yangını söndürmek yerine seyretmiyor, elimizden geleni yapıyoruz. İçinde bulunduğumuz kritik günlerde, büyük emeğin sonucu olan kazanımlar büyük önem taşıyor. Malumunuz, Nisan’da Ankara’da gerçekleştirdiğimiz zirveden bu yana, sahada önemli gelişmeler cereyan etti. Bunları ele aldık. İdlib’e yönelik saldırıların sahadaki durumu kötüleştireceğini dile getirdik. İdlib’te 12 gözlem noktamız bulunuyor. Bu bölgedeki sivil halkın korunması, terörist unsurların ayrılması anlamında önem taşıyor. İdlib, küçük Suriye’dir. Türkiye olarak baştan beri, Suriye’de akan kanın durması için çaba gösterdik. Tek bir Suriyeli kardeşimizin burnunun kanamasını istemiyoruz. Zirveye atfettiğimiz önem de bu nedenden kaynaklanıyor. İdlib meselesi Astana ruhuna sadık kalarak ilerlemelidir. Anayasa komitesinin kuruluş sürecine ilişkin önemli hazırlıklar tamamlandı. Zirvede Suriyeli mültecilerinin geri dönüşü konusunu da ele aldık. Mültecilerin geri dönüşüne olumlu yaklaşıyoruz. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’nın imzaladığı Tahran Bildirisi şöyle:
Devlet Başkanları;
- Astana formatının Ocak 2017’den bu yana sağladığı başarılardan, özellikle de Suriye Arap Cumhuriyeti genelindeki şiddetin azaltılmasında katedilen ilerlemeden ve ülkede barış, güvenlik ile istikrara yapılan katkıdan duydukları memnuniyeti ifade etmişlerdir.
- Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli ve devam eden taahhütlerini vurgulamış ve bunlara herkes tarafından saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir. Kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğini yinelemişlerdir. Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir.
- Sahadaki güncel durumu ele almışlar, 4 Nisan 2018 tarihinde Ankara’da yapılan son toplantılarının ardından Suriye Arap Cumhuriyeti’yle ilgili meydana gelen gelişmeleri değerlendirmişler ve aralarındaki mutabakat uyarınca üçlü eşgüdümü sürdürmek hususunda hemfikir kalmışlardır. Bu çerçevede, İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki durumu görüşmüşler ve bu konuyu yukarıda belirtilen ilkelere ve Astana formatını tanımlayan işbirliği ruhuna uygun olarak ele almayı kararlaştırmışlardır.
- BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyit etmişlerdir. Terörle mücadelede, yukarıda belirtilen terörist grupların ateşkes rejimine katılmış veya katılacak olan silahlı muhalif gruplardan ayrıştırılmasının sivil zayiatın önlenmesi bakımından da dahil olmak üzere büyük önem arzettiğinin altını çizmişlerdir.
- Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını yinelemişlerdir. Siyasi sürecin Soçi’de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin kararları ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu olarak ilerletilmesi amacıyla aralarındaki aktif işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyit etmişlerdir.
- Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde bir siyasi çözüme ulaşma sürecini ilerletme amaçlı ortak çabaları sürdürme konusundaki kararlılıklarını yinelemişler ve Anayasa Komitesi’nin kurulması ile çalışmalarının başlatılmasına yardımcı olmaya yönelik taahhütlerini vurgulamışlardır. Kıdemli memurları ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi arasındaki yararlı istişarelerden duydukları memnuniyeti vurgulamışlardır.
- Bütün Suriyelilerin normal ve huzurlu bir hayata yeniden kavuşmalarına ve acılarının hafifletilmesine yönelik tüm çabalara destek olma ihtiyacını vurgulamışlardır. Bu bağlamda, ilave insani yardım göndermek, insani mayın temizliği faaliyetlerini kolaylaştırmak, sosyal ve ekonomik tesisler de dahil olmak üzere temel altyapı unsurlarını eski haline getirmek ve tarihi mirası korumak suretiyle Suriye’ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve insani ajansları olmak üzere uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.
- İhtiyaç duyan tüm Suriyelilere hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasını kolaylaştırma yoluyla, sivillerin korunması ve insani durumun iyileştirilmesini hedefleyen ortak çabaları sürdürmedeki kararlılıklarını yinelemişlerdir.
- Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye’de ikamet ettikleri asıl yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşleri için gerekli şartların oluşturulması ihtiyacının altını çizmişlerdir. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve diğer uluslararası uzmanlık kuruluşları da dahil olmak üzere, ilgili tüm taraflar arasındaki eşgüdüm ihtiyacını vurgulamışlardır. [Suriyeli mülteciler ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişiler hakkında uluslararası bir konferansın toplanması fikrini değerlendirmek hususunda mutabık kalmışlardır.]
- BM ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) uzmanlarının katılımıyla yürütülen, alıkonulanlar/kaçırılanların serbest bırakılması, cenazelerin teslimi ve kayıp şahısların tespiti Çalışma Grubu’nun faaliyetlerindeki ilerlemeyi memnuniyetle karşılamışlardır.
- Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in daveti üzerine, bir sonraki toplantılarını Rusya Federasyonu’nda yapmayı kararlaştırmışlardır.
- Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanları, Tahran’daki Üçlü Zirve’ye evsahipliği yapmalarından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani’ye içten teşekkürlerini sunmuşlardır.