AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Erciyes Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Türk üniversiteleri tarihlerinin en özgür, en güçlü dönemini yaşıyor” iddiasında bulunurken, AKP’li yıllarda üniversitelerde yaşanan gerici ve piyasacı dönüşümü övüp geçmiş dönemde yaşananları çarpıtarak açıklamaya çalışmıştı.
Erdoğan’ın sözlerine Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Gençliği’nden yanıt geldi. Yapılan açıklamada, Erdoğan’ın sözlerinin sermaye sınıfının ve temsilcilerinin kriz dönemlerinde ideolojik ve siyasal saldırıyı yükseltme ihtiyacının ürünü olduğuna dikkat çekilirken, “Ülkemizin içerisinde bulunduğu tabloya karşı, üniversitelerden yana bir mücadelenin şimdiden önü kesilmek istenmektedir.” denildi.
“Üniversitelerde sağ-sol kamplaşması olduğu”nun söylenmekte olduğu belirtilen açıklamada, “Bu kamplaşmanın tüm toplumun kamplaşmasının yansıması olduğu bilinmelidir” denilirken “Kapitalist düzenin sürekliliğini isteyenler sağcı kampı, bu düzene karşı mücadele eden gençlik solcu kampı oluşturmaktadır” vurgusu yapıldı.
Açıklama “Bu memleketi emperyalizmin uşaklığına, gericiliğin pençelerine, asalak patron sınıfının sömürücülüğüne teslim etmeyeceğiz! Sözümüzü bir kez daha söylemekten çekinmiyoruz: Yeni bir ülke, yeni bir üniversite için sosyalizm saflarına!” ifadeleriyle son buldu.
“Üniversiteler yalanlarınızla değil mücadelemiz ile aydınlanacak” başlıklı açıklamanın tamamı şöyle:
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “üniversiteler tarihinin en özgür ve güçlü dönemini yaşıyor” söylemiyle birlikte bir dizi açıklamada bulunmuştur. TKH Gençliği olarak bu sözlere yanıtımızdır!
Gerçeklikle uzaktan yakından alakası olmayan bu söylemlerin kişisel bir bakış ürünü olmadığı görülmek zorundadır. Sermaye sınıfı ve temsilcileri kriz dönemlerinde ideolojik ve siyasal saldırıyı yükseltirler. Üniversitelere yönelik saldırı niteliği taşıyan bu konuşmanın özünde bu yatmaktadır. Ülkemizin içerisinde bulunduğu tabloya karşı, üniversitelerden yana bir mücadelenin şimdiden önü kesilmek istenmektedir.
Burjuvazi ve onun siyasal temsilcileri her zaman yalanlar ile ömürlerini uzatmaya çalışır. Yalan, manipülasyon, algı yönetimi en temel yöntemleridir. Talanlarını örtecek tek şey yalanlarıdır. Bugün sözde ABD karşıtı oldukları yalanı rahip Brunson pazarlığı ile tekrar açığa çıkmıştır. Memleketin yaşadığı ekonomik krizin ‘dış güçlerce’ yapılan bir manipülasyon olduğu yalanı da. Oysa ülkemizin emperyalizme olan bağımlılığı bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Ülkemiz önümüzdeki dönem daha da derinleşecek bir krizin içerisinde bulunmaktadır. Bu dönemin üniversitelere yansıyacağı, kriz derinleştikçe üniversitelerde başka bir dönemin açılacağı ortada durmaktadır. Üniversitelere dönük bu açıklama da üniversitelerin gerçekliğini değil, bir siyasal baskı sürecini haber vermektedir. Üniversitelerin tablosu ortadadır!
Soruyoruz!
“Üniversitelerde sağ-sol kamplaşması olduğu” söylenmektedir ve doğrudur. Bu kamplaşmanın tüm toplumun kamplaşmasının yansıması olduğu bilinmelidir. Kapitalist düzenin sürekliliğini isteyenler sağcı kampı, bu düzene karşı mücadele eden gençlik solcu kampı oluşturmaktadır. Ama burjuva iktidarları ideolojik müdahalelerle, yanlış siyasal bilinçlerle, kocaman bir yalan dünyası ile gençliği kendine bağlamaya, sorgulamamaya, mücadele ettirmemeye çalışır, bunun için zor kullanmaktan da çekinmezler. AKP iktidarı da gençliği kapsayamama, dindar ve kindar nesil iddiasını gençlik içerisinde başarıya ulaştıramama sorunu ile karşılaştığı ölçüde emekçi çocuklarını üniversitelerde karşı karşıya getirmekten, faşist saldırılarla üniversiteleri provoke etmekten çekinmemektedir. Emperyalistler, patronlar, gericiler bir kampta; işçi sınıfı, emekçiler, geleceği çalınan gençlik bir kamptadır. Ya bu kamptasınız ya da diğer kampta!
“81 ile üniversite götürmek” bir başarı öyküsü gibi anlatılmaktadır. 81 ilde üniversite kurulması, bilimsel üretim merkezleri olması gereken üniversiteleri yükseltmek için değil, sermaye sınıfı için kalifiye ve ucuz emek gücü yaratmaktan başka bir şey ifade etmemektedir. Gericilik, bilim ve akıl düşmanıdır. Her ilde üniversite meselesinin bir diğer anlamı, gençlik liseyi bitirdikten sonra istihdam yaratamayacakları için onları en az 4 yıl daha öğrenci olarak yaşamını sürdürerek 4 yıl daha tabiri caizse “oyalamış” olmaktır. Sonra ise “işsizlik oranını” düşürdük deniyor. Üniversite okuyan gençler, eğitimini sürdürmek için trajikomik ücretlerle çalışmak zorunda bırakılıyor. Üniversite bittikten sonra ise işsizlik, atanamama gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor.
12 Eylül darbesinin çocukları, Amerikancı yeşil kuşak projesinin devamı olan AKP iktidarı üniversitelerde “faşist ideolojiden”söz edemez. Faşist ideoloji kendisini bugün en yakın örnek olarak 3.havalimanı işçileri haklarını istediğinde göstermiştir. Üniversiteleri birer polis karakoluna çeviren, akademideki tüm ilerici birikimi tasfiye eden, tüm faaliyetleri engelleyen zihniyetin kendisi faşist politikaları göstermektedir.
1.Cumhuriyet’in üniversitelerini ‘’baskıcılık ve jakobenizm’’ ile adlandırmak, buradan türban mağduriyeti edebiyatını sürdürmek siyasal-ideolojik bir niyettir. 1.Cumhuriyet rejiminin yanlışları da yine 2. Cumhuriyet’in üniversitelerinin çıktığı zeminden beslenmiştir. Türkiye sermaye sınıfı çıkarları için o dönem nasıl bir üniversite yarattıysa, AKP de üniversiteleri alabildiğince gericileştirirken türban tartışmasını bir koç başı olarak kullanmıştır. Tartışılan insanların özgürce giyinip giyinmeyeceğinden öte, bilimsel üretim merkezleri olan üniversiteleri, memleketi gericiliğin pençeleri altında ezmenin siyasetiydi.
O günlerde üniversitelerde palazlanan bu ideolojik-siyasal hattın kendisi bugünkü tabloyu yaratmıştır. Siyasal İslamcılık, İslamcı bir kuşak iddiası, siyasal İslamcılığın Amerikancılığı ve asalak patron sınıfının uşaklığı memleketi bugün koca bir karanlığa doğru getirmiştir. Memleket emperyalizmin ileri bir karakolu olarak bölge halklarının kaderine müdahale etmiş, ABD emperyalizminin projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin birebir uygulayıcısı haline gelmiş, Neo-Osmanlı hayalleri ile padişahlığa soyunmanın sonucu coğrafyamız kan gölüne çevrilmiştir.
Yine emperyalizme tam boy bağımlılığın getirdiği bir sonuç olarak ülkemiz ‘’dış güçlerin oyunu’’ hamaseti ile sürdürülen bir ekonomik krizin içerisine adım adım taşınmıştır. Memleketin tüm değerleri özelleştirmeler ile emperyalist şirketlere ve yandaşlara peşkeş çekilmiş, tüm birikimi yağmalanmıştır. Bu krizin bedeli ise emekçilere ödetilmek istenmektedir.
Bu tabloya karşı çıkan üniversiteli gençliği karşıya almanın niyeti bellidir. Memleketi yağmalayanlar, her köşesini satanlar, emekçi halkın sırtından servetlerine servet katanlar, emperyalizme ülkemizi teslim edenler, bu düzeni baki kılmak adına gericilik ve milliyetçilik üretenler istiyorlar ki üniversiteli gençlik memleketinde bunca olup bitene ses çıkarmasın, bilinçlenmesin, boyun eğsin, memlekete sahip çıkmasın, geleceği için mücadele etmesin…
‘’Belli ideolojik kimliklerin üniversitelerde kısmen sürdüğü’ ve ‘’bunların zamanla değişeceğine inanıyorum’’ denmiştir. Üniversitelerde gericiliğe ve piyasacılığa karşı duran, memlekete karşı sorumluluk duyan, mücadele eden bir ideolojik kimlik mevcuttur. Evet! Komünistler üniversitelerde vardır ve zamanla değişimi yalnızca komünistlerin üniversitelerde daha da büyüyerek yeni bir sosyalist, aydınlanmacı kuşak yaratması ile sonuçlanacaktır. Bunda kimsenin tereddütü bulunmamalıdır.
Yanıtımız nettir!
Üniversiteli gençlik sizin bu çürümüş düzeninize boyun eğmeyecek! Yok etmeye çalıştığınız bilimsellik, akılcılık, ilericilik gücünüzün yetmeyeceği kadar bu memleketin üniversitelerine kök salmıştır. Her gün daha fazla kanını içtiğiniz emekçilerin sizi sırtından atacağı günler çok uzaklarda değildir! Okumuş insanlar olarak bizler, emekçi halkımıza karşı sorumluluğumuzun bilincinde ve görevimizdeyiz!
Bu memleketi emperyalizmin uşaklığına, gericiliğin pençelerine, asalak patron sınıfının sömürücülüğüne teslim etmeyeceğiz! Sözümüzü bir kez daha söylemekten çekinmiyoruz:
Yeni bir ülke, yeni bir üniversite için sosyalizm saflarına!
TKH Gençliği
15 Ekim 2018
Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri yaptığı açıklamada en önemli önceliklerinin İsral saldırılarının durdurulması olduğunu ifade…
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen heyelanda 9 işçinin hayatını kaybettiği…
İçişleri Bakanlığı’nca kayyum atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle…
Narin Güran cinayetinde amca Salim Güran ve baba Arif Güran'ın araçlarının içinde bulunduğu 5 araç…
Şahin, " Bilinmelidir ki RTÜK sansür kurumu değildir. Anayasamız net bir hükümle sansürü yasaklar" ifadelerini…
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…