TKH'den açıklama: Komünistlere bu çamur yapışmaz!
Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, geçtiğimiz günlerde yayınlanan yazısında, Osman Kavala'nın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Anadolu Kültür çalışanları ve akademisyenlere yönelik düzenlenen operasyona dayanak oluşturduğunu iddia ettiği ve kendisini "Eski bir TKP üyesi" olarak tanıtan Murat Papuç'un emniyetteki ifadelerini yayınlamıştı. Konuyla ilgili komünistler yaptığı açıklamada "Komünistlere bu çamur yapışmaz!" dedi.
Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Facebook postu olabilecek iddialarla tutuklanmak” başlıklı yazısında, Osman Kavala’nın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Anadolu Kültür çalışanları ve akademisyenlere yönelik düzenlenen operasyona dayanak oluşturduğunu iddia ettiği ve kendisini “Eski bir TKP üyesi” olarak tanıtan Murat Papuç’un emniyetteki ifadelerini yayınlamıştı.
Yıldıray Oğur yazısında, Papuç’u, “15 yıl orduda görev yaptıktan sonra ayrılmış eski bir yüzbaşı Papuç. Orduda gördüğü usulsüzlüklerle ilgili bir kitap yazmış ve hakkında Genelkurmay tarafından soruşturma açılmış. Sonra siyasete girmiş” şeklinde tanımlamıştı.
Konuyla ilgili açıklama yapan komünistler, Oğur’un köşesine taşıdığı ‘hayal ürünü ve tamamıyla iftira üzerine kurulu bu ifadelerin’ hukuki bir boyut kazanmasını önceki dönemde FETÖ’cü savcı ve hakimlerin “gizli tanık” ve “sahte deliller”ine benzeterek “Komünistlere bu çamur yapışmaz” açıklamasında bulundu.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH), açıklamasında liberallerle komünistlerin yan yana getirilme çabasına tepki gösterirken, Gezi olaylarına dönük karalama kampanyalarına ilişkin de “Gezi’yi gayri-meşru ilan etmek için «dış güçlerin oyunu» olarak göstermek, AKP iktidarının çarpıtmasından başka bir şey değildir.” ifadelerini kullandı.
Komünistleri Sorosçulukla suçlama çabalarına da değinen TKH, açıklamasında “Bilinmelidir ki, emperyalizmin, her türlü uzantısı örgütün ve moda deyimle “Sorosçuluğun” karşısına her zaman ve ilk olarak komünistler çıkmıştır. Komünistleri, Sorosçulukla suçlamak en hafif deyimle deli saçmasıdır! Halkımız, emperyalizmle kimlerin işbirliği yaptığını ve Soros ile kimlerin 2003 yılında görüştüğünü çok iyi bilmektedir.” dedi.
TKH’den konuya ilişkin yapılan “Komünistlere bu çamur yapışmaz!” başlıklı açıklama şöyle:
“Komünistlere bu çamur yapışmaz!
Kamuoyunda Osman Kavala davası olarak anılan ve Gezi direnişini konu edinen dava sürecine dair son günlerde bazı basın yayın organlarında çıkan haberler, bizleri, böylesi bir açıklama yapmaya zorunlu kılmıştır.
Söz konusu haberlerde, “Gezi olaylarının dış bağlantıları” iddiasıyla suçlanan Osman Kavala üzerinden, liberallerle komünistlerin yan yana geldiğine ve bu girişimin dış güçler tarafından desteklendiğine dair bir soruşturma dosyası olduğu iddia edilmektedir. Bu soruşturmaya dayanak olarak ise kendisini “eski bir TKP üyesi” olarak tanıtan bir şahsın iftiraları (Emniyet ifadeleri) gösterilmiştir.
Hayal ürünü ve tamamıyla iftira üzerine kurulu bu ifadelerin hukuki bir boyut kazanmasının yanlışlığı bir yana, gündeme getirilmesi bile akıl ve mantık dışıdır. Daha önce FETÖ’cü savcı ve hakimlerin “gizli tanık” ve “sahte deliller”e dayanan tezgahlarına benzer bir yöntem bir kez daha hukuk yöntemi olarak benimsenmişe benziyor. Ortada bulunan bütün gerçekler, hukukun siyaset tarafından teslim alınarak bir siyasal enstrüman haline getirildiğini bir kez daha göstermektedir.
Öncelikle, kamuoyunda “Gezi olayları” diye bilinen ve Türkiye tarihinin en büyük halk hareketinin ve direnişinin, özellikle AKP iktidarı tarafından bir hukuki dava konusu haline getirilmesinin tarih ve siyaset dışı bir yaklaşım olduğu belirtilmelidir. Resmi polis raporlarında bile on milyonun çok üzerinde yurttaşımızın katıldığı tespit edilen bu halk hareketini, dava konusu haline getirmek ve “dış bağlantılarla” suçlamak büyük bir yanılgı, garabet ve beyhude bir çabadır. Gezi direnişini destekleyen sayının bu ülkenin neredeyse yarısını oluşturduğu, bizzat Erdoğan tarafından o dönem dile getirilen “yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyorum” açıklamasında bile sarih olarak görülecektir. Bugün AKP iktidarı ve sermaye devleti Gezi olaylarını dava konusu haline getireceğine, iktidarlarının gerici, işbirlikçi, piyasacı politika ve uygulamalarından rahatsızlık duyan milyonlar gerçeğini ve bunun siyasi – toplumsal nedenlerini kabul etmeyi denese en azından kendisi için “daha yararlı” olacaktır.
Gezi, ülkemiz tarihine en büyük halk direnişi olarak geçen gerçeği ve ülkemizin aydınlık geleceğinin en büyük sigortası olan büyük bir birikimdir! Gezi’yi gayri-meşru ilan etmek için «dış güçlerin oyunu» olarak göstermek, AKP iktidarının çarpıtmasından başka bir şey değildir.
Gezi direnişi döneminde Türkiye Komünist Partisi bu halk hareketini desteklemiş, içinde yer almış ve AKP iktidarının politikalarına karşı politik mücadelesini milyonlarca yurttaşla birlikte vermiştir. O dönem TKP üyesi olan binlerce üye, bu halk hareketinin parçası olmaktan her zaman gurur duymuştur. Çünkü komünistler, sermayeye, gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadelenin her zaman en ön safında yer alırlar.
İşin özü şudur: 2013 yılında gerçekleşen Gezi direnişinden tam bir yıl sonra TKP içinde yaşanan örgütsel kriz bir bölünmeyle sonuçlanmış, bu süreç sonunda üç farklı siyasi parti yoluna ayrı ayrı devam etmiştir. Olay, Gezi’den 3 ve örgütsel bölünmeden 2 yıl sonra, bir dönem TKP üyesi olan bir şahsın, örgütsel ayrışmada karşı tarafta kalan isimlerden “öç almak” ve onları “suçlamak” için böylesi ucuz bir yola başvurmasından ve iftirasından başka bir şey değildir. Bu şahıs, 2016 Mart ayında, polise gidip kendince bir kurgu ve senaryoyla, örgütsel ayrışmada kendi bulunduğu tarafın karşısında yer alan komünistlere yönelik böylesi mesnetsiz ve büyük bir iftirayı atmaktan çekinmemiştir. Bir ajan-provokatörün hesabı ya da bir akıl hastasının hezeyanları ile karşı karşıya kaldığımız açıktır. Bu şahsın, böylesi bir iftirayı neden attığını bilecek durumda değiliz, ancak komünistlerin taban tabana zıt siyasete ve ideolojiye sahip kesimlerle yan yana anılması hayatın akışına aykırı olduğu gibi dış mihraklar edebiyatı yapılarak Gezi direnişinin lekelenmeye çalışılması bir o kadar akıl tutulmasıdır.
Hayatın akışına uymayan ve maddi hiçbir gerçeğe dayanmayan böylesi bir iftiranın bizzat Emniyet ve Savcılık makamı tarafından “kayıt altına alınması” ise FETÖ savcılarının yönteminden farksızdır. Kaldı ki, söz konusu şahsın bu hezeyanlarını ve iftiralarını 2016 yılında kayıt altına alan kişi bugün kaçak durumda bulunan FETÖ’cü bir savcı olduğu söylenmektedir. TSK’dan emekli olan bu iftiracı şahıs, sonrasında TKP üyesi olmuştur. Gezi eylemlerine de katılan bu şahsın, son yıllarda bir güvenlik şirketi kurduğu haberlere konu olduğu gibi sosyal medya hesaplarından da görülecektir. İlgili şahsın, bu iftiradan sonra iş imkanlarının arttığı, önünün açıldığı da basit bir sosyal medya araştırmasıyla bile ortaya çıkacaktır. Şahsın akıl sağlığına sahip olup olmadığı ise beyanlarından, yaptıklarından ve iftiralarından bellidir.
Bilinmelidir ki, emperyalizmin, her türlü uzantısı örgütün ve moda deyimle “Sorosçuluğun” karşısına her zaman ve ilk olarak komünistler çıkmıştır. Komünistleri, Sorosçulukla suçlamak en hafif deyimle deli saçmasıdır! Halkımız, emperyalizmle kimlerin işbirliği yaptığını ve Soros ile kimlerin 2003 yılında görüştüğünü çok iyi bilmektedir.
Bununla birlikte Gezi’den dış mihraklar çıkartmak ve bunu Gezi direnişine katılan milyonlarca yurttaşa mal ederek bu direnişi destekleyen komünistleri suçlamak tam da klasik bir burjuva siyaset yöntemidir!
Bu çamur biz komünistlerin üzerine yapışmaz!
Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, bazı parti üyelerimize atılan bu iftiranın peşini bırakmayacağını bildirir, gerçek dışı bu saçmalıklara kimsenin itibar etmemesini bir kez daha ifade eder.
Kamuoyunun bilgisine sunarız.”