Yandaş Salih Tuna AKP'yi baştan yazdı, TKH'ye çattı!
AKP'li yazar Salih Tuna, Türkiye Komünist Hareketi'nin "1923 Cumhuriyeti'ni yıktılar, Yeni bir Cumhuriyet için sosyalist saflara!" başlıklı çağrısına çattı, cevabını aldı...
Sabah Gazetesi’nin yazarı Salih Tuna, Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) AKP’yi ve yürürlüğe giren başkanlık sistemini hedef alan “1923 Cumhuriyeti’ni yıktılar, yeni bir Cumhuriyet için sosyalist saflara!” başlıklı açıklamasından duyduğu rahatsızlığı köşesine taşıdı.
AKP’li yazar, açıklama vesilesiyle Türkiye soluna karşı iftira ve çarpıtmalarla dolu yazısında “Erdoğan’ın ne kadar ABD’ye, AB’ye ve NATO’ya karşı boyun eğmez bir lider olduğunu” ispatlamaya çalışırken, “Türkiye’de solcu geçinen ne kadar insan evladı varsa Erdoğan’a karşı olmakta adeta emperyalistlerle yarışıyor.” diye yazdı.
Solcuların “NATO’ya hayır”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi”, “Bağımsız Türkiye” gibi sloganlarını Erdoğan’ın bilfiil gerçekleştirdiğini öne sürecek kadar gerçek dışı iddialarda bulunan Tuna, yazısının devamında da sadede gelerek TKH’nin başkanlıkla ilgili açıklamasına yanıt vermeye çalıştı.
TKH’nin açıklamasında yer alan “Emperyalist işgale ve saltanata karşı kurulan 1923 Cumhuriyet’ini bitirenler ve yıkanlar bizzat işbirlikçi sermaye sınıfı, patronlardır! / Yeni bir Cumhuriyet ise, emekçilerin omuzlarında yükselecektir! / Yeni bir Cumhuriyet için sosyalist saflara!..” sözlerini “oldukça heyecanlı” diye alaya alarak köşesinden aktaran Tuna, yazısının sonunda da geçmişteki “Hocaefendi”si Fethullah Gülen’i anmadan edemedi.
“Böyle devam ederlerse, “emekçileri” bilmem ama FETÖ’cülerden mebzul miktar saflarına koşar.” diyerek kendince alay eden Tuna, ismini vermeden andığı hocasını iyi tanıdığını da “İşin ucunda “Erdoğan düşmanlığı” varsa onun için gerisi teferruattır; şakirt oldun yoldaş oldun fark etmez.” sözleriyle belli etti.
ERDOĞAN’IN ‘BOYUN EĞMEYEN’ TÜRKİYESİNE BAKALIM….
Manifesto olarak yandaş Salih Tuna’nın NATO’ya, ABD’ye, AB’ye, finans kapitale karşı bir ülke gibi göstermeye çalıştığı, emperyalist kapitalist dünya düzenine göbekten bağlı AKP Türkiyesi’nin son dönemdeki ‘boyun eğmez’ politikalarını kısa örneklerle okurlarımıza sunuyoruz:
Tarih 12 Haziran 2018: TSK’dan Suriye’ye karşı ABD ile işbirliği…
TSK’dan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Daha önce mutabık kalınmış Münbiç Yol Haritası ve Münbiç Güvenlik Prensipleri doğrultusunda, Türkiye ve ABD askeri yetkililerinin katılımıyla, ABD’nin Avrupa Komutanlığı Karargâhı/Stuttgart’ta 12-13 Haziran 2018 tarihlerinde bir toplantı gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu toplantıda, Türkiye ve ABD askeri yetkileri tarafından, üzerinde çalışılan Münbiç Uygulama Planı konusunda mutabık kalınmış ve mutabık kalınan metnin, müteakip görüşmeler için, her iki ülkenin üst makamlarına sunulması kararlaştırılmıştır.”
Tarih 10 Temmuz 2018: Mevlüt Çavuşoğlu’ndan AB’ye üyelik mesajı
Avrupa Birliği sürecinde tüm zorluklara rağmen mesafe kat etmeyi düşünüyoruz. Yeni dönemde bakanlığımızdan beklentiler çok fazla. Biz de bunun bilinci içindeyiz. Her iki bakanlığımız da görev yapan arkadaşlarımız bunun bilinci içinde. Daha fazla çalışıp, kenetleneceğiz. Yarın NATO Zirvesi var NATO Zirvesi’ne hazırız. Avrupa, Avrupa Birliği, Afrika, Latin Amerika dünyanın her yerini kucaklayan politikamızı sizlerle beraber sürdüreceğiz.
Tarih 10 Temmuz 2018: Berat Albayrak’tan ‘finans kapital’e güvence
Piyasa ekonomisi kuralları içinde küresel sistemle daha entegre bir ilişki içine gireceğimiz süreci yaşayacağız.
Tarih 11 Temmuz 2018: NATO füzeleri 1 yıl daha Maraş’ta…
İtalya, NATO bünyesinde Kahramanmaraş’ta kurduğu füze savunma sisteminin süresini 1 yıl daha uzattı.
‘FETÖ’CÜLÜKTE BİRBİRİYLE YARIŞANLARA BAKIN…
Varlık amaçlarından biri gericilikle mücadele olan komünistleri ‘FETÖ’ ile yan yana getirme cüretinde bulunan AKP’li Tuna’nın gerçek bir “Hizmet” aşığı olduğu biliniyor. Öyle ki bu aşk, AKP ile Cemaat kavgasında ‘milat’ olarak kabul edilen 17-25 Aralık operasyonları sırasında bile devam ediyor.
Tuna, diğer AKP’li yazarlar Cem Küçük, Ersoy Dede ile birlikte konuk olduğu programda Fethullah Gülen ve Gülen cemaatine toz kondurmuyor. Programda “Hocaefendi’ye, Cemaat’e karşı büyük densizlikler yapılıyor” diyen Tuna’yı Cem Küçük de “Bunları yapanları kınamak lazım” diyerek tamamlıyor.
19 Aralık tarihli sözkonusu programda Tuna, ‘dersane’ kavgası adı altında daha önce patlak veren tartışmada da tarafını ‘FETÖ’den yana koyuyor:
“Bu tartışmanın herkesi sıkan bir tarafı var, biz gündeme sokulmak istenen Ak Parti – Cemaat, Hizmet grubu arasında kimi itilafları dershaneler üzerinden mi konuşuyoruz yoksa dershanelerin sorununu mu konuşuyoruz. Şu anda sorun dershaneler değil, Milli Eğitim yani eğitimin kendisidir. Dershaneler bu sorunun devamında oluşan bir mecradır. Sorun eğitimin kendisidir. Sınav sistemi varsa, sınav sistemi dershaneleri doğuracaktır. Teşebbüs hürriyeti vardır, isterse müşterisi olmasın, dershane açar. Hizmet haricindeki dershaneler de bu tartışmanın içinde bu şekilde olmak istemiyor, onlara da haksızlık. Bu tartışma niye sağlıklı yürümüyor, kişilik katline kadar vardı. Fedakarca öğretmenlik yapan, dişinden tırnağından arttırıp çocuğunu dershaneye gönderen aileler var. Hangi kavgayı kim nereden verirse versin eğitim üzerinden vermesin, çünkü çocuklarımızı direk ilgilendiren bir mesele bu. Bu tartışmayı bu hale getirenler daha önce de Erdoğan ile Gülen’i bitirme planını hazırlayanlar, aynı kişiler, aynı çevre”.
KÖŞESİNDEN ‘GÜLEN’ TUNA…
Salih Tuna’nın diğer şimdinin sıkı ‘FETÖ’ avcısı AKP’lileri gibi geçmişte nasıl bir Fethullah Gülen sevdası taşıdığını gösterecek, ‘belge’ niteliğinde köşe yazıları da önceden yazarlığını yaptığı Yeni Şafak’taki köşesinde durmaya devam ediyor.
İşte bunların bazılarından bölümler:
Tarih 18 Aralık 2012: Erdoğan’ın Gülen’e ‘sıla hasretini bitir’ çağrısı üzerine…
Cemaat”ten veya “Camia”dan veya “Hizmet”ten değilim ama Hocaefendi ağladığında kendimi tutamaz ağlarım.
Bu sefer de öyle oldu; Hocaefendi ağladı ben de ağladım.
Hayır, ağlayan kimi görse dayanamayıp ağlayan zırlaklardan değilim. Öyleleri var ki, onlar ağlar ben gözyaşlarına lanet ederim.
Lakin Hocaefendi ne zaman ağlasa ağlarım.
“Cemaat”ten değilim ama kuvvetle muhtemel onlara gelen küfürler ve tehditlere ben de maruz kalıyorum.
“Satılmış, vatan haini” lafları gırla gidiyor; en hafifi de, “Siz Fethullahçılardan hesap soracağız” tehdidi.
Sayın Başbakanımız”ın malum daveti üzerine ulusalcı zevat yine (mail yoluyla) maval okumaya başladı: “Senin ”Hocaefendi”n” gelemez tabii; ona CIA karar verir..”
Ulan cibilliyetsizler!
Hem vatanından kopartıp Amerika”da yaşamaya duçar ediyorsunuz, hem de “dönmesine CIA karar verir” diyorsunuz!
Tarih 7 Aralık 2013: Tuna, AKP-Cemaat kavgasına ‘su döküyor’…
AK Partililere “Cemaat Erdoğan”ı bitirecek!” diyorlar, Cemaat mensuplarına da “AK Parti Cemaati tasfiye edecek!”
Birbirinden korkanların en nihayetinde birbirlerinin kuyusunu kazacağını düşünüyorlar.
Planları, hesapları bu!
Cemaat ve AK Parti birbirini yesin bitirsin diye yapmayacakları köpoğlu köpeklik yok.
O kadar ki gerekirse alayı birden “müftünün karısı” olurlar diyeyim de, varın gerisini siz hesap edin.
Neye yanıyorum biliyor musunuz: Birbirleriyle korkutmak istedikleri insanlar, aynı mana ikliminden inkişaf eden, aynı “gaye-i hayale hizmete” ömürlerini adayan insanlar.
Birbiriyle korkutmak istedikleri insanlar, daha düne kadar el ele gönül gönüle vererek bu ülkeye nefes aldıran, vesayet rejimini gerileten insanlar.
Birbiriyle korkutmak istedikleri insanlar, 2009″da,”AKP ve Gülen”i bitirme planı”yla ezmeye çalıştıkları insanlar.
O vakit başaramadıklarını şimdi başarmak istiyorlar!
Hem de…
Onca meşakkate birlikte katlanan insanların “İnançlarımızdan dolayı aşağılanmaktan kurtulduk, artık biz de bu ülkede eşit yurttaşlar haline geldik…” diye secdeye kapanıp bir ömür dua edecekleri bir zamanda!
Tarih 4 Nisan 2011: Tuna Emin Çölaşan’a ‘Gülen’ bozuğu atıyor…
Uğur Dündar da üç aşağı beş yukarı aynı şeyi yapmıştı.
Evrensel insan haklarını savunucu cesur bir demokrat olduğunu ifade eden Hocaefendi”nin bir mektubundan hareketle, “Beni beğenmiyorsunuz ama bakın hocanız beni nasıl da övüyor…” demeye getirmişti.
Çölaşan gibi “yemedim” demiyordu da, daha kurnaz bir şekilde bize “yedirmeye” çalışıyordu.
“Yedirmeye” çalıştığı da, Hocaefendi”den tescilli bir demokrat olduğuydu.
Halbuki oldukları hal değil, olmaları gereken hal ihsas ediliyordu.
Çölaşan”a kıymetli insan, saygıdeğer aydın, değerli yazar ol denilmeye çalışırken; Uğur Dündar”a da (servise sokulan o malum kasetler marifetiyle linç kampanyasına iştirak edeceğine) insan haklarına saygılı cesur bir demokrat ol, denmek isteniyordu.
Şuncacık şeyi anlamayacak ne vardı?
“Fethullah” demekle Hocaefendi”yi aşağıladığını sanan Çölaşan hadi mazurdur diyelim, Uğur Dündar”a ne oluyor?
Hayır yani, anlıyor da işine mi gelmiyor?
Çölaşan gerçekten de tuhaf bir insan evladı.
Demek ekilen “tohum” tutmadı, demek “yemedi” ha?
İyi o zaman biraz da ben “tohum” ekeyim:
Dürüstsün, ilkelisin, demokratın önde gidenisin, yalansız dolansızsın, adam gibi adamsın…
Hadi bakalım bunları da “yeme,” bunlar da “tutmasın” sende…
http://gazetemanifesto.com/2018/07/10/tkhden-aciklama-1923-cumhuriyetini-yiktilar-yeni-bir-cumhuriyet-icin-sosyalist-saflara/