Yandaş Yeni Akit yazarı Say: Sıla’nın gündem olmasının sebebi azılı bir Erdoğan muhalifi oluşu
Yandaş Yeni Akit yazarı Zekeriya Say, sanatçı Sıla'nın Ahmet Kural tarafından darp edildiğinin gündem olmasını, "Dayağın altından konser çıkmasın?!.." başlığıyla yorumladı.
Yandaş Yeni Akit yazarı Zekeriya Say, sanatçı Sıla’nın Ahmet Kural tarafından darp edildiğinin gündem olmasını, “Dayağın altından konser çıkmasın?!..” başlığıyla yorumladı.
Akit gazetesi yazarı Zekeriya Say, Ahmet Kural tarafından darp edilen şarkıcı Sıla Gençoğlu’nun AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a muhalif birisi olduğunu öne sürerek “Sıla’yı gündemin birinci maddesi haline getiren neden, dayaktan ziyade onun azılı bir Ak Parti ve Erdoğan muhalif oluşu” iddiasında bulundu.
Say’ın Akit’te “Dayağın altından konser çıkmasın?!..” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Soyadı “Gençoğlu” olan şarkıcı Sıla, 38 yaşında.
Kadınlarda “Orta Yaş Sendromu”nun 35 yaşında başladığını göz önünde bulundurursak,“olgun” sayılacak bir yaşta olan ve çoktan evlenmiş olması gereken Sıla, bir küsüp bir barıştığı sevgilisinden dayak yediği için bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu.
Değil Sıla Gençoğlu, hangi kadının başına gelirse gelsin, şiddeti tasvip etmek kesinlikle mümkün değildir.
Öte yandan; “Andımız” ve “Türklük” tartışmalarının yaşandığı şu günlerde, şarkıcı Sıla’nın dayak yemesi, bana trajikomik bir hadiseyi hatırlattı.
Bundan 7 yıl önce, Türk vatandaşlığına geçerek ismini Sema Nur Döndü olarak değiştiren Alman asıllı Andre Groch, sevgilisi tarafından darp edildiği gerekçesiyle şikâyetçi olmak için avukatıyla birlikte geldiği Ankara Adliyesi’nde, gazetecilere; “Ben şimdi tam Türk oldum” demişti.
Sıla’nın Türklüğünün derecesini bilmem ama bu yürek yakan espriden de anlaşıldığı üzere, maalesef Türk erkeklerinin “kadına şiddet uygulamak” gibi kötü bir şöhretleri var.
Hâlbuki yapılan araştırmalar, tüm dünyada kadınların şiddete maruz kaldıklarını ortaya koyuyor. Fakat ne hikmetse Türk erkeklerinin adı çıkmış.
Eee!..
Atalarımız boşuna; “Adın çıkacağına canın çıksın” dememişler.
Bu yazıda maksadım;“Kadınlara yönelik şiddetin, eğitim, şöhret dinlemediği…Yapılan araştırmalarda dünyada her iki kadından birinin şiddet gördüğünü” filan anlatmak değil..
Bu tür istatistikî verileri merak edenler, bu konu hakkındaki bilgilere internetten kolaylıkla ulaşabilirler.
Ben, daha önce; Ece Erken, Bade İşçil, Deniz Akkaya ve Harika Avcı gibi ünlü isimlerin de sevgili veya koca şiddetine maruz kalmalarına rağmen neden şarkıcı Sıla kadar gündem olamadıkları hususunda kafa yormak istiyorum. Acaba herkes; “Büyük elleri, acayip duruşu ve garip bakışıyla” diğer ünlülerden farklı gözüken Sıla’nın normalde sevgilisi Ahmet Kural’ı dayak manyağı etmesini bekliyordu da, aksi oldu diye mi bütün bu haberler?
Ya da, Cemal Kaşıkçı’nın hunharca katledilmesinden milletçe etkilendik de, bu yüzden mi Sıla’nın uğradığı şiddete böyle büyük reaksiyon gösterdik?
Öncelikle ifade etmeliyim ki; Sıla’yı gündemin birinci maddesi haline getiren neden, dayaktan ziyade onun azılı bir Ak Parti ve Erdoğan muhalif oluşu. Bu muhalif kimlik, Sıla’yı Türkiye’de şiddete maruz kalan diğer kadınlardan ayırıyor.
Eğer Sıla muhalif olmasaydı, o da tıpkı Ece Erken, Bade İşçil veya Harika Avcı gibi şiddete maruz kalan diğer ünlüler gibi bir iki günde unutulup gidecekti. Fakat Sıla meselesi bir türlü kapanmıyor. Kolay kolay da kapanmayacağa benziyor.
Öte yandan, Ahmet Kural da olağanüstü bir lince maruz kalmış durumda. Kural özür dilemesine rağmen hem hakarete uğruyor, hem de yaptığı anlaşmalar bir bir feshediliyor. Sıla’ya gösterilen merhamet ne kadar çoksa, Ahmet Kural’ın maruz kaldığı linç o kadar şiddetli.
Peki, Sıla; 7’den 70’e tüm Türkiye’nin kucaklayacağı bir isim mi? Bence değil.. Gerekçelerim ise şöyle:
Sıla, “sivil bir darbe” girişimi olan “Gezi kalkışması”na destek verip, “müthiş bir şahitlikti” dedi. Gezi’den yalnızca üç yıl sonra, ülkemizin bütünlüğünü ve bağımsızlığını hedef alan 15 Temmuz “fetö alçak darbe girişimi”ni bertaraf eden tüm siyasi, etnik ve inanç gruplarının bir araya gelerek düzenlediği 7 Ağustos 2016’daki; “Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi”ne ise “şov” dedi.
Tepkiler yükselince de, “yanlış anlaşıldım” diyerek tornistan yaptı. Hâlbuki yanlış anlaşılmayacak kadar, nerede ne konuşması gerektiğini bilecek kadar donanımlı ve politik biridir, Sıla. Mesela; Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla, “Hak verilmez, alınır hak” diye başlayan uzunca bir metne imza atan yine kendisiydi.
“Hak” demişken!..
2015 yılında, çözüm sürecinin sona ermesiyle başlayan PKK saldırılarıyla gencecik vatan evlatlarını şehit verdiğimiz o meş’um günlerde, değil Türkiye’de, Kıbrıs’ta dahi tüm konserler iptal edilirken, hanımefendi konserlerini bir bir icra ediyordu.
Böylece;
“Hak(!) ettiği paralarla, ceplerini dolduruyordu. Ak Partili belediyeler, bu umursamaz tavrından dolayı Sıla’nın birkaç konserini iptal edince, devreye Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Kesimoğlu gibi bazı CHP’liler girip, zararının tanzimi için Sıla’ya yeni konserler teklif ediyorlardı.
Tabii, artan servetiyle paralel olarak, Sıla yakın çevresiyle de ilişkisini kesiyordu. Eskiden hal-hatır sorduğu insanların artık yüzlerine dahi bakmıyordu.
Aykut Işıklar onu, bu bencil tavırları nedeniyle; “Merdivenleri çıkarken karşılaştığı kişiler, inerken de karşısına çıkacak. Öyle bir tekme atarlar ki aşağıya uçarak iner.” sözleriyle uyarıyordu.
Bir takım yalakalar ise; “Şöhret onu hiç bozmamış” diyerek Sıla’yı savunuyordu..
Fakat “şöhret” Sıla’yı bozmuştu. Oluk oluk akan para onu asık suratlı sevimsiz biri yapmıştı.
Her ne kadar; “Ben sadece sanatımla konuşulmak istiyorum ”diyor olsa da, sanatçı(!) yanı hep ikinci planda kalıyordu.
Mesela; Alkol zehirlenmesinden hayatını kaybeden İngiliz şarkıcı Amy Winehouse’un ölümünü dahi fırsat biliyor, mütedeyyin insanlara;
“Size sıra gelince Sırat’ta dengeniz kaçmasın sakın! Aman diyeyim” sözleriyle, sataşıyordu.
Bu egoist ve vurdumduymaz tavrı onun özel hayatına da yansımıştı. Örneğin, evlerine rahatlıkla girip çıktığı, hatta düğünlerine dahi katıldığı ünlü davulcu Murat Yeter ile Elif Pehlivanlı çiftinin, 5 yıllık evliliklerini Sıla yüzünden bitirdikleri iddia edilmişti.
Üstelik Elif Pehlivanlı, doğum yaptıktan kısa bir süre sonra kaptırmıştı kocasını Sıla’ya.
İsmi “yuva yıkan kadın”a çıkan Sıla; Murat Yeter’den sonra Özgür Mumcu dâhil, kısa sürede birkaç kişiyi gönül defterine yazıp, silmişti. Oyuncu Ahmet Kural ise o deftere ismini yazdıran son kişiydi. Sıla’nın bizi ilgilendirmeyen özel hayatından ne diye uzun uzun bahsettiğimi merak ettiniz değil mi?
Şöyle ki; Basında çıkan haberlerden anladığımız kadarıyla, Sıla bu isimlerle ilgili özel anılarını Ahmet Kural’a anlattığı için şiddete maruz kalmış. Güya Ahmet Kural’ın midesi bu özel sırları duymaya dayanamamış ve Sıla’ya sumsuğu basmış.
Bir Akit mensubunun bile internetten kolayca bulduğu bu bilgileri, Ahmet Kural’ın bilmemesine imkân mı var? Magazine ara verip sadede geliyorum ve en son söyleyeceğim şeyi şimdi söylüyorum:
Sıla’nın Ahmet Kural tarafından darp(!) edildiği iddiası kesinlikle mizansen!..
Ayrıntılara geçmeden önce, Boşnaklara hakaret ettiği için ortadan kaybolan Rasim Ozan Kütahyalı’nın, 27 Ekim 2013 tarihli Sabah Gazetesi’nin Pazar Eki’ndeki Sıla tarifine bakmakta fayda var:
“(…) şarkıcı Sıla da bu hükümetten nefret ettiğini, CHP’yi desteklediğini ifade eden biri. Mesela bu politik tutumuna paralel olarak AK Parti’li belediyelerden veya hükümet kurumlarından gelen konser tekliflerini bile reddediyormuş. Hükümeti destekleyen TV kanallarına da asla çıkmıyormuş.”
Demek ki neymiş?
Sıla’nın Ak Parti’ye olan nefreti 5 yıl önce biliniyordu.
Fakat zamanla parayı öncelemeye başlayan Sıla, sonraları bu katı politik tavrından taviz verip Ak Partili belediyelerin konser tekliflerini kabul etmeye başladı.
Öyle ki; “Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi”ne “şov” dediğinde, Sıla’nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile konser anlaşması vardı.
Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi’ne “şov” dedikten sonra, Sıla bir daha Ak Partili belediyelerden konser teklifi alamadı. Bu da, para uğruna şehit cenazelerini bile umursamayan Sıla’nın çok büyük maddi kayıplar yaşaması anlamına geliyordu.
“Hak-hukuk” meraklısı Sıla için ise, her şey para demekti.
Öyle olmasaydı, işler iyi giderken, 1 Mart 2014’te Cengiz Semercioğlu ile yaptığı mülakatta; “Rahat olabilmek için yurtdışında olmayı seviyorum” diyen Sıla…
Ahmet Kural’dan söylendiği gibi bir ton dayak yedikten sonra bir dakika bile Türkiye’de durmazdı.
Bunca dayağa rağmen Türkiye’yi terk etmek yerine, hala adliye koridorlarında koşuşturuyorsa bunun tek nedeni var, o da; Türk halkına kendisini “mağdur” olarak yutturmak…
Böylece, Ak Partili belediyelerin kendisine 2016 yılından beri uyguladığı konser ambargosunun önü açılabilir..
Ezcümle; Sıla gerçek manada şiddet mağduru olmuşsa, kendisine samimi manada geçmiş olsun dileklerimi yinelemek isterim.
Öte yandan; 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde, herhangi bir Ak Partili belediye, Sıla’ya konser teklifinde bulunursa, söz konusu dayak haberlerinin mağduriyet oluşturmak maksatlı bir “kurgu” olduğu yönündeki iddiam kesinlik kazanır.
Bu arada, Sıla’ya konser teklif etme gafletinde bulunacak muhtemel bir Ak Partili Belediye Başkanı da öfkemden payını alır.
Benden söylemesi!..