Yeni Gelen’de Yunus Nadi Ödülü'nün jüri üyesine verilmesi skandalı
Piyasa edebiyatına karşı “Red, Kurgu, Ütopya” arayışıyla yola çıkan Yeni Gelen dergisi Ekim sayısında skandala dönüşen edebiyat ödüllerini Yunus Nadi Ödülleri özgülünde tartışmaya açıyor.
Piyasa edebiyatına karşı “Red, Kurgu, Ütopya” arayışıyla yola çıkan Yeni Gelen dergisi Ekim sayısında skandala dönüşen edebiyat ödüllerini Yunus Nadi Ödülleri özgülünde tartışmaya açıyor.
Taylan Kara’nın araştırmalarıyla ortaya çıkardığı 2002 yılından beri şaşmayan bir düzenek bu yıl da işledi; 2002’den beri Yunus Nadi Ödülleri öykü ve roman dalında 15 yılda 14 kez Can yayınlarında yayınlanan kitaplara verildi. Bu yıl verilen ödül ise, piyasa ödüllerinin artık tam bir skandala dönüştüğünü gösterdi; öykü ödülü, roman ödülü jürisinde yer alan Yiğit Bener’in Can yayınlarınca yayınlanan kitabına verildi. Taylan Kara “Jürisinde Olduğu Yarışmada Ödül Almak: Bir Utanç Yazısı”nda bu skandalı sorgularken jüri üyelerinin ahlaki tutumunu eleştirdi. Taylan Kara, bir “torna tezgâhı tasarım yarışmasında” bile “Personel, değerlendirme kurulu üyeleri, 1. Derece yakınları katılamaz” şartı aranırken, Yunus Nadi edebiyat ödülünün bir jüri üyesine verilmesini “utanmazlığın normalleşmesi” olarak yorumladığı yazısını, “Utandırmak bir görevdir” diyerek şöyle sonlandırdı: “Onları utandırmamak bizim utancımızdır. Er ya da geç bir gün mutlaka… Mutlaka utanacaklar. Bu da bizim borcumuz olarak kayda geçsin.”
“Bilinç Araştırması Temel Sorunumuzdur” başlıklı yazısında Afşar Timuçin, felsefenin temel sorununu, bilinç, gerçeklik ilişkisini ele alıyor. Gerçek insanın gerçekliğin tutkulu araştırmacısı olduğunu vurgulayan yazara göre, “Önemli olan her şeyden önce dünyaya doğru bakmaktır ve yaşamı doğru kavramaktır. Felsefenin varoluş koşulları ve gelişim koşulları toplumsal dönüşümlerin koşullarında ve bu dönüşümleri hem yaratan hem kavrayan bilincin koşullarında gizlidir.” Bilincin en köklü araştırmacısı felsefenin insan sorunlarını tartışmaya açması ve çözüm araştırması da bu temelde olasıdır.
Hukuk felsefesi profesörü Hayrettin Ökçesiz’in “Frankfurt Deyişleri” ve yazarın bir tablosu, derginin arka kapağında yer alıyor. Ökçesiz, günümüz düzeninde halkın yerini bir cümleye sığdırmış: “Bu iktidar örgüsünde halk artık bir dolgu maddesidir.”
İSYANI SİMGELEYEN ATEŞİ SEV
Yeni Gelen’in bu sayısında, Almanya’dan köyüne döndüğü gün hayatını kaybeden ressam, eğitimci, çevirmen Aydın Karahasan’a yazılmış bir mektup var: “Yusuf Ziya Bahadınlı’dan Aydın Karahasan’a 75. Yaşgünü Mektubu.” 48 ile 58 Kuşağından iki aydını buluşturan mektupta Türkiye’nin aydınlanma çağının kültür sorunları, kitap ve dil sevgisinin güzelliği gündeme getiriliyor. Miraç Kavala, “Sadece Bir Yazar, Bir Düşünür Değil, Yaşam Bilgesidir Sami Gürel” yazısında Köy Enstitülerinden yetişen yazarın felsefe, estetik, sanat ve yaşama “akış felsefesinin” açıklayıcılığında nasıl baktığını araştırıyor. “Bir Kitap Bağımlısının Notları” bu sayıda “Tarih Kitapları Arasında” doğan düşünceleri tartışıyor. Tarihçi Cemal Kafadar’ın “Giriş”i olup “Sonuç”u olmayan kitabı ile Mark Twain’in Türkiye Seyahati kitabı Ulvi Özdemir’in eleştiri oklarından nasibini alıyor.
Turan Alptekin’in incelemesi “Karagöz’ ve ‘Hacivat’ Ad ve Kimlikleri Üzerine” ayrıntılı çözümlemeler getiriyor. Karagöz ve Hacivat’ın tarihsel ve toplumsal kişiliklerine ilişkin çarpıcı bilgiler veren yazının bu topraklardaki felsefi senteze ilişkin çıkardığı sonuçlar da düşündürücü. Ayşe Övür, “Bir Direniş Kadını: Suat Derviş”de bugünlerde daha çok okunan ve daha iyi anlaşılan romancının serüven yüklü yaşamını anlatıyor. Ayşe Kaygusuz Şimşek’in yaptığı söyleşide, Zerrin Taşpınar, yeni şiir kitabı “Kin ve Kibir’de Şiirle Tarihe Not Düşmek İstedim” diyor. Düzenin hegemonyasındaki günümüz edebiyat ortamına ilişkin gözlemler ve fırsatçı yazar tipolojisine yönelik eleştiriler getiren söyleşi, değiştirmek için örgütlenme ve mücadeleye vurgu yapıyor. Zerrin Taşpınar’dan alınmış Ateş şiirinin son dizeleri şöyle:
Ateşi sev diyor uzayıp giden ömrümün tanıklığı.
Evi yakmayan, eti yakmayan, isyanı simgeleyen
Ateşi sev…
Cafer Yıldırım bu sayıda da şair araştırmalarını sürdürüyor; “Bir Sentezin Şairi: Metin Cengiz”. Cengiz Kılçer “Spinozacılık Modası ya da ‘Erken Burjuva Felsefesi’” başlıklı yazısında Deleuze, Guattari, Althusser vb. Avrupa felsefecilerince Spinoza’nın yeniden keşfedilmesini sorgularken, Marx, Feuerbach ve Plehanov’un filozofla ilgili düşüncelerine yer veriyor. Fatıgül Balcı’nın öyküsünün adı, “Kötü Kitap”; ıssız bir otelde tesadüfen yazar olan birini anlatıyor. Tekdüze yaşamlarda tesadüflerin çizdiği zikzaklar genel gidişi pek değiştirmiyor.
KARANLIK ZAMANLARDA ŞARKI SÖYLEMEK
Yeni Gelen bu sayıyla plastik sanatlara da yer vermeye başladı. Meltem Tüzün, “Mühim Olan Ebatı mı, Hissettirdikleri mi?” başlıklı yazısında geçen ay düzenlenen Contemporary İstanbul Fuarı girişinde sergilenen Ahmet Güneştekin’in “Ölümsüzlük Odası” enstalasyonunu eleştiriyor. Piarı çok etkili yapılan ve devasa boyutlarıyla izleyiciyi etkisine alan yapıtın sanatçının iddialarıyla uyuşmadığını söyleyen Tüzün’e göre, geriye gösterişli bir şov ve “instegram fotoğraflarının arka planı” kaldı. Müslüm Kabadayı bir başka görsel sanat olayını ele aldığı yazısında “Mehmet Aksoy’un Heykellerinde Şamanlar ve Mitler”i araştırıyor. Ankara Erimtan Müzesinde açılan sergiden yola çıkarak sanatçının “Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının sentezi” niteliğindeki yapıtlarını yorumluyor. Yeni Gelen’in Ekim sayısının kapağında da “heykel sanatının ışık yontmak” olduğunu söyleyen Mehmet Aksoy’un bu sergideki Şahmeran heykeli yer alıyor. İbrahim Akel, “Mersin’den Bir Dünya Ressamı: Ahmet Yeşil” yazısıyla derginin görsel sanatlar bölümünü bütünlüyor.
Yeni Gelen’in Ekim sayısında sinemaya da iki yazıyla yer verilmiş. Yeşim Zuhal Yolcu, son günlerde çok okunan kitabın filmini “Fahrenheit 451: Toplumsal Belleği Silmek İçin Kitap Yakmak” yazısında inceliyor. B. Sadık Albayrak, “İntihar Eden Ülkenin Çocukları: Kelebekler”de, Tolga Karaçelik’in şaşırtıcılığıyla birbirine zıt yorumlara yol açan filmini, Türkiye tarihi ve halkıyla özdeşleştirerek ele alıyor.
Esra Ece Kuleci, “Türk Sinemasında Ayrılan Yollar Nereye Götürüyor?” başlıklı yazısında Haydar Ali Albayrak’ın geçen aylarda çıkan Türk Sinemasında Yol Ayrımı kitabını tanıtıyor.
Konstantinos Kavfis’in çok bilinen Şehir şiirinin Mahir Ergun’ca Yunanca aslından yeni bir çevirisine yer veren derginin bu sayısında şu şairlerin şiirleri var: Arzu K. Ayçiçek “Saati Barışa Kurun”, Ali Eşki “Uğraş”, “Sığını”, Cemal Öztürk “İyi Hâl Kâğıdı”, Evin Okçuoğlu “Kıvamında”, Mehmet Ercan “Farkında mısın?”
Yeni Gelen’in Genel Yayın Yönetmeni B. Sadık Albayrak’ın sunuş yazısının başlığı, “Karanlık Zamanlarda Şarkı Söylemek”. “İnsanlığın tarihi boyunca yarattığı olumlu değerleri özümseyip aşacak yeni bir ahlaka, felsefeye, bilime, sanata ve politikaya ihtiyacımız mutlaktır” diyen yazar sözlerini şöyle tamamlıyor: “Yeni Gelen, şarkısını size ulaştırmak, sizlerin şarkısını duymak için çıkıyor. Birlikte bilimin, sanatın, felsefenin ve politikanın insanlığı karanlık zamanlardan kurtaracak etkinliğine katkıda bulunmak için…”