Yerlilik buraya kadarmış: AKP’den patronlara “şeker” gibi özelleştirme

"AKP iktidarının en büyük sermaye gruplarından biri olan ve geçtiğimiz günlerde “iflas” söylentileri çıkan Ülker’in Cargill ile ortaklığı tesadüf değil."

Yerlilik buraya kadarmış: AKP’den patronlara “şeker” gibi özelleştirme

Türkiye tarihinin en büyük özelleştirmeleriyle kamu kuruluşlarını yerli-yabancı sermayeye peşkeş çeken AKP, yeni özelleştirmeler peşinde. Uzun yıllardır şeker endüstrisini özelleştirmek için can atan AKP bu sefer kararlı gözüküyor.

Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (TürkŞeker) bir kez daha özelleştirme ile gündemde. Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre 14 şeker fabrikası özelleştirme kapsamında ihaleye çıkartıldı.  2009 yılında da 8 fabrikanın özelleştirmesiyle gündeme gelen Şeker fabrikaları bu kez 14 fabrika ile gündeme geldi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB)’nın yaptığı duyuruya göre Afyon, Alpullu, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat fabrikaları özelleştirilecek. TürkŞeker’e ait hali hazırda 25 şeker, 2 makine, 1 elektromekanik aygıtlar, 4 alkol ve 1 adet tohum işleme fabrikası bulunuyor.

ÖİB’den yapılan duyuruya göre ihale sözleşmesine üretimin devamlılığını sürdürme zorunluluğu koyulurken, işçilere de diğer kamu kurumlarına geçme imkanı tanınacağı belirtildi. ÖİB’in daha önceki duyurularına göre şeker fabrikalarının özelleştirme nedeni olarak “kurumların verimliliğinin sağlanması” olarak duyurulmuştu. Türkiye tarihinin en büyük özelleştirmeleriyle kamu kuruluşlarını yerli-yabancı sermayeye peşkeş çeken AKP, yeni özelleştirmeler peşinde. Uzun yıllardır şeker endüstrisini özelleştirmek için can atan AKP bu sefer kararlı gözüküyor.

Öte yandan 2000’lerin başından itibaren özelleştirme kapsamına alınan şeker endüstrisinde atılacak adımlar uzun yıllardır tartışma konusu. Pek çok tarımsal endüstrinin özelleştirilerek yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekildiği iyi biliniyor. Süt Endüstrisi Kurumu ile TEKEL özelleştirmelerinin sonucu olarak hem tarımsal üretici, hem de emekçiler zararlı çıkmıştı. SEK’in özelleştirilmesi sonucu fabrika sayısı yarıya inmiş, TEKEL’in özelleştirilmesinde “değerinin altına özelleştirme” gerçekleştirilmişti. TEKEL’in içki bölümü 290 milyon dolara satılırken, birkaç yıl sonra ihaleyi alan firmadan TEKEL’i alan firma içki bölümünü 2,1 milyar dolara işletmeyi satmıştı.

Özelleştirme ABD’li Cargill için mi?

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu benzer bir durumun oluşması bekleniyor. Özellikle oluşacak tepkileri gidermek için AKP “haklarınızı koruyacağız, üretim devam edecek” söylemlerine başvuruyor. Öte yandan, özelleştirmenin kapsamının bu denli geniş tutulması ise Cargill benzeri uluslararası tekellerin önünü açmak için olduğu gün yüzüne çıkıyor.

ABD merkezli Cargill firması 1986’dan beri tarımsal ürün alanında Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)’lar üzerine çalışan firma, tohum ve bu tohumlardan üretilen tarımsal ürünleri satıyor. Ülker ile ortaklaşa kurduğu Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üretimini gerçekleştiren Cargill, şeker pancarı üretimi kotalarının düşürülmesini talep ediyor. Cargill firmasının dünya çapında üretim noktaları bulunurken, yıllık 60 milyar dolara yaklaşan cirosu olduğu tahmin ediliyor. Cargill borsaya açık bir firma olmadığı için tam büyüklüğü ve kontrol ettiği piyasa büyüklüğü bilinmese de, kurduğu ortaklıklarla gıda sektöründe tartışmasız tekellerden biri.

AKP iktidarının en büyük sermaye gruplarından biri olan ve geçtiğimiz günlerde “iflas” söylentileri çıkan Ülker’in Cargill ile ortaklığı tesadüf değil. Nitekim Ülker’in bir dizi ürününde doğrudan hammadde üretimi noktasında desteği olan Cargill, şeker endüstrisinin değişmesi gerektiğini savunuyor. Bilindiği üzere GDO’lu ürünler üzerinde ciddi bir tartışma dönerken, yerli-yabancı tekellerin halkın sağlığını hiçe sayan bir yaklaşıma sahip olduğu iyi biliniyor.

 Tekeller “şekerin” peşinde

Şeker endüstrisine göz diken uluslararası tekeller, sektörün karlılığından istedikleri payı almak istiyor. Türkiye’nin endüstrileşme tarihinde önemli bir yeri olan şeker pancarı ekimi, kolay endüstrileşme için Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri tercih edilmişti. 1950’li yıllardan itibaren farklı coğrafyalara dağıtılan şeker üretimi, aynı zamanda Anadolu’nun endüstrileşmesinde de ciddi bir rol oynamıştı. Buğdaya göre 4.4 kat ve ayçiçeğine göre 1.8 kat değer sağlayan şeker pancarı aynı zamanda istihdam açısından da ciddi olanaklar sağlıyor.

Ancak bu olanaklar AKP’li yıllarda hızlanarak azaldı. Türkiye’de tarımın tasfiye edilmesinin önünün açıldığı Gümrük Birliği anlaşmasıyla başlayan hızlı piyasalaşma süreci, her ürünü etkilediği gibi şeker üretimini de etkiledi. Uluslararası Şeker Birliği verilerine göre Türkiye’nin şeker üretimi 2010’dan beri geriliyor. 2010 yılında Dünya piyasası içinde yüzde 1,7’den 1,3’e geriledi. 2010 yılında 59 bin ton ihraç fazlası veren Türkiye, 2016 yılında ise 40 bin ton şeker ithal etmek zorunda kaldı.

Bu durum pek çok sektörde olduğu gibi şeker sektöründe de yıkımı getirdi. Şeker üreticisi sayısı hızla gerilerken, tüm bu topladan Türkiye’nin kaybı 5,7 milyar dolar oldu.

Özelleştirmeye karşı niçin mücadele etmeli?

Özelleştirmeler konusunda bugüne değin tüm özelleştirmelerin yüzde 87’sini gerçekleştiren AKP, bu büyüklüğü genişletme peşinde koşuyor. Yerli-yabancı sermayenin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan iktidar partisinin “yerliliği” de ancak sermayeye kadar oluyor. Emekçiler açısından tablo “var olmakla yok olmak” arasında gidip gelirken, özelleştirme karşıtı mücadelenin aynı zamanda “bağımsızlık” için verildiği de bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.